Trump yönetimi ABD'deki muhalif aileleri terörize etmek, hapsetmek ve göçmen aileleri parçalamak için devletin baskıcı araçlarını ortaya çıkarsa bile, baştaki "büyük adam" ve onun Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ABD emperyalizminin yakın müttefiki pek çok ülkeyi harekete geçirmek için kabadayılıklarını kullanmakta zorlanıyor.

Kanada, Fransa ve Almanya gibi NATO üyeleri, Trump'ın son günlerdeki özel hedefleri haline gelmiş olmasına rağmen; bu kapitalist ülkeler, Washington'un agresif, yağmacı savaşlarına, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne karşı 1950'de başlayan ve bugün dahi ağır bir biçimde devam eden saldırılarına ve neredeyse hiçbir istisna gözetmeksizin Arap ve Müslüman dünyasına karşı süregelen korku şovlarına göz yumdular, onayladılar.

 

NATO'nun Kökleri

NATO, soğuk savaş günlerinde doğdu. Emperyalistler Sovyetler Birliği'ne, Çin Halk Cumhuriyeti'ne, Doğu Avrupa’daki işçi devletlerine ve kendilerini sömürgecilikten ve onun halefi neo-sömürgecilikten kurtarmaya çalışan kurtuluş mücadelelerine karşı birleşik bir cepheye sahip olmak için rekabetlerini bir kenara bıraktılar.

NATO, "özgür dünya" diye adlandırdıkları şeyin nükleer silahlı bir çetesiydi ve kapitalizmin ücretli kölelik düzenine ve baskılarına isyanlarla karşılık veren "üçüncü dünya ülkeleri"ne karşı duydukları korku ve nefret sayesinde bir araya geldi.

ABD yönetimindeki herhangi bir üst düzey bürokrat için o günlerde NATO ortaklarından herhangi birini açıkça eleştirmek; dünya pazarlarını kontrol etmek ve gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını ve işgücünü sömürmek için, aralarında her ne kadar şiddetli bir rekabet olsa da, düşünülemezdi.

 

Önce Amerika

Ama bu, şimdi oluyor. Ve sadece Trump ve tweetleri değil, 15 Haziran'da Detroit Ekonomi Kulübü'ne konuşan Pompeo; Kanada, Avrupa, Japonya ve Meksika ile "asimetrik ticaret ilişkileri"nin değişmesi gerektiğini söyledi. Kapitalist sistemin başarısızlıklarından ötürü diğer ülkeleri suçlamaktan başka bir şey yapmayan patronunun "Önce Amerika" retoriğini yankılatıyordu sadece.

Ticaret ve gümrük vergileri ile ilgili Amerikan yönetiminin en büyük saldırıları elbette Çin'i hedef aldı. Tek bir kararname ile Trump, Çin'den ithal edilen çelik ve alüminyuma uygulanan gümrük vergilerini artırdı ve beklenen ticaret savaşları Çin'le başladı. ABD Başkanı, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi ile dünyanın en kalabalık ülkesine dostluk ve saygı dileklerini dillendirdiği geçen yazki Xi Jinping ile görüşmesinden bu yana tam bir U dönüşü yaptı.

Kim bilir belki de, onu ve onun zaten zengin milyarder sınıfını zenginleştirecek olan Çin'le yapması beklenen anlaşmalar pek işe yaramamıştır?

 

Politik Çevirme Saldırısı

Şimdiyse Trump yönetimi başka bir yönde. Kore'nin tümünde, kuzey ve güney arasındaki düşmanlığı sona erdirmenin lehine olduğu düşüncesiyle Trump, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne göstermelik bir "samimi" bakış açısı kazandı ve lider Kim Jong Un ile bir araya geldi. Şubat ayında, herkesin birleşik kuzey-güney Kore takımı için tezahürat yaptığı PyeongChang Olimpiyat Oyunları'nda Başkan Yardımcısı Mike Pence'in tamamen sessiz kaldığını hatırlıyor musunuz?

Kendi nükleer silahlarını geliştirerek ileri bilimsel ve teknolojik kapasitesini göstermeden önce dünyadaki tüm emperyalist kuruluşlar tarafından küçümsenen ve aşağılanan toplantı kuzey için bir zaferdi.

Bu yüzden, Trump taktik değiştirerek aniden KDHC liderine hakaret etmekten bir cazibe saldırısına geçti ve Singapur'da Kim Jong Un ile oturdu.

 

Kore’nin Gücü

Kaotik ve öngörülemeyen Trump yönetiminden farklı olarak, KDHC'nin siyasi liderliği, on yıllarca kahramanca süren sömürgeci karşıtı anti-emperyalist mücadeleye dayanan sağlam bir temele sahiptir. KDHC'nin kurucusu Kim İl Sung, önce Kore'yi 1910'dan 1945'e kadar baskılayan Japonya sömürgeciliğine karşı ve daha sonra da ABD emperyalizmine karşı savaştı. Kurucusu olduğu İşçi Partisi, ülkeyi bugün pek çok zor zamanlarda yönlendiren sosyalist ilkelere bağlı kalarak sürdürmeye devam ediyor. Parti ve hükümet, savaş tehdidine karşı koymak ve ABD'den kaynaklanan ekonomik yaptırımlara baş kaldırmak için insanları tekrar tekrar seferber etti. Güney Kore'de, güçlü bir halk hareketi önceki yozlaşmış cumhurbaşkanını devirdi ve KDHC ile ilişkilerini geliştirmek için Moon Jae'nin hükümetinin çabalarının güçlü bir şekilde desteklemektedir. Bu sırada, ABD emperyalizmi artık dünya imalatının yarısının üreticisi olarak 2. Dünya Savaşı’ndan çıktığındaki ekonomik gücüne sahip değildi. Asya’nın çoğunluğu gibi Avrupa da o zamanlar yıkılmıştı. Bugünse hikaye çok farklı.

Bu yeni gerçeklik, mevcut yönetimin, dünyanın geri kalanını ABD hükümeti kurumunun bölümlerini daha da zenginleştirecek anlaşmalara zorlamak için yaptığı çılgınca çabalarda görülebilir. Birilerine gönderme yapmak gerekirse: “Bu asla gerçekleşmeyecek.”

Çeviri Kolektifi tarafından

Workers World’den çevrilmiştir