Ekonomik-politik krizin belirlediği olağanüstü şartların uzun yıllardır olağanlaştığı bir ülke burası. Tekelci sermaye ile emekçi sınıflar arasındaki iç savaşın ifadesi ve sonucu olarak gerilim, çelişki, çatışma sürekli yoğun. Emek-sermaye çelişkisinin derinliğinden dolayı, başka dönemlerde veya başka ülkelerde gerilimleri yumuşatacak adımlar bile burada çatışmaların yoğunlaşmasına sebep oluyor.
Yerel seçimleri alın. “Bitmeyen seçim” halini alan 31 Mart seçimleri, dinci-faşist iktidar içinde de, sermaye ile emek arasında da güçler dengesindeki akışkanlığı hızlandırdı. Sokakları teskin etmek şöyle dursun, yeni kapışmalara kapı araladı. Mevcut ekonomik-siyasal krizi derinleştiren bir etmen oldu. Kürdistan’da süren “mazbata oyunları” öfkeyi sürekli besliyor. Kayyumların tamamen yıkıma uğrattığı belediyelerin enkaz halinde HDP’nin kucağına bırakılması cabası. Taraflar elleri kında bekliyor. Patlamak için genel bahane arayan fırtınanın gerekçesi İstanbul’da olası bir seçim iptali mi olacak?
İktisadi kriz malum. Nazır Damat Berat çıkıp çıkıp “en kötüsü geride kaldı” dedikçe, ekonomi daha derin uçurumlara yuvarlandı. Washington’da Trump tarafından ağırlanan (ki burada da AKP iç kavgasına dair dedikodular alıp yürümüş durumda) Damat, çocuk müsamerelerine yaraşır “presentation”larıyla alay konusu oldu. Eli boş döndü. Merkez Bankası döviz rezervleri skandalıyla iyice köşeye sıkıştı. Bu yıl ödenecek dış borç miktarı, kamu ve özel toplam yaklaşık 186 milyar dolar! Kaynak arayıp duran sermaye ve iktidar bu şartlar altında gözünü yine işçilerin kıdem tazminatına dikti. En gerici sendikalar bile seslerini yükseltmek zorunda kaldı. Homurdanmalar giderek yüksek sesli itirazlara dönüyor. Yakında isyan çığlığına dönüşecektir!
TL çöküşte. Bunun günlük yaşamda ne anlama geldiğini emekçiler gayet iyi biliyor. "Mutfakta yangın" derlerdi eskiden. Artık çoktan ateş bacayı sardı. Gıda krizi kapıda. Zamlar, işsizlik rakamları, sınai durgunluk ve hatta çöküş... TÜİK verileri bile karanlık bir tablo sunuyor. Gerçek yaşamdaki durum ise çok daha korkunç. Kusursuz fırtına yaklaşıyor.
Bu şartlar altında emek cephesinin dev gövdesini her iki ülkede alanlarda, meydanlarda göstereceği 1 Mayıs’a gidiyoruz. Gözler özellikle Taksim’de, 1 Mayıs Alanı’nda olacak. Taksim, emekle sermaye, tekelci sermaye ile emekçi sınıflar, birleşik devrim ile karşı devrim arasındaki büyük kapışmanın kristalize olduğu alan olacak. Birleşik devrimin dinci faşist iktidara ve sermaye egemenliğine meydan okuması Taksim’de gerçekleşecek.
Bu yüzden, mevcut şartlarda hiç olmadığı kadar “Taksim’de ısrar devrimde ısrar” halini almış durumda. Hedef Taksim!