Beklenti, dinci faşist iktidarın başının Bağdat seferinden sonra saldırının başlayacağı idi. Hayır, beklemediler! ...

Bu topraklarda, devrimci mücadele yarım yüzyıldan fazla bir zamandır sürüyor. Bu soluksuz bir mücadeledir. Bu mücadelede, sadece bir güç birikimi, devrimci bir birikim oluşmadı, aynı zamanda, yeni bir özne, devrimci nitelikli bir özne de biçimlendi. Yaşanan her bakımdan yoğun devrimci bir süreçtir. Yarınlara, böylesi kavga yüklü bir süreçten geçilerek hazırlanılır.

Belirtmeye bile gerek yok ki, devrimi gerçekleştirmek için yalnızca teorik, eğitsel, örgütsel yönde hazırlanmak, edilgen bir çabadır ve devrimi başarılı yapmaya yetmez. O halde doğru olanı bütünlüklü olarak ifade etmeliyiz. Doğrusu, ciddi, çok yönlü hazırlık ve eylemlerle sürece bir itiş vermek ve onu hızlandırmaktır. Emekçi kitleler, ne kadar iyi hazırlanırsa hazırlansınlar, devrimin patlak vermesi, sadece bizim hazır olup olmamamızla bağıntılı değildir. Sistemin krizinin şiddetlenmesi, uluslararası alanda ani gelişmeler, kitlelerin öfkesindeki ani patlama ve bunun ayaklanmaya yol açması vb. etkenlere bağlı olarak da gerçekleşebilir. Böyle bir durumda, partinin ve devrimci kitlelerin yapması gereken, harekete pratik olarak katılmak ve yön vermektir. Özcesi, ani gelişecek her yeni durumu karşılayacak bir konumda olmamız gerekiyor.

Yaşanan süreç, emekçilerin bilincinde ve hareket tarzında köklü dönüşüm yarattı. İşçiler, kendinden sınıf iken, devrimci mücadeleden geçerek, kendisi için sınıf, yani sınıf bilinçli duruma geldiler. Kendisi için sınıfa dönüşüm, mücadele içinde gerçekleşti. Bunun yanında, devrimci politik bilinç, komünist bilinçlenme, aynı süreçte edinildi. Bu devrimci Marksizm, işçilerin devrimci sınıf partisinin destek ve çabasıyla oldu. Komünist Partisinin kendisinin temelleri, gelişimi ve bilinçlenmesi bu süreçten ayrı ele alınamaz. Yani yoğun, sert ve çok yönlü mücadele içinden geçerek, yetkin ve devrime öncülük edecek bir konuma geldi. Leninist Parti bu ileri düzeyiyle, yalnızca devrimden çok şey öğrenmekle kalmadı, aynı zamanda, devrime çok şey öğretti ve öğretmeye devam ediyor. Partinin çok şey kazandırdığı devrim, zafer yolunda ilerleyen devrimdir.

Kuşkusuz, devrimci sınıf mücadelesi başlangıcın çok uzağındadır. Yani mücadele çok ileri değer ve birikimler yarattı. Gezi Haziran Halk Ayaklanması, 6-8 Ekim Serhıldanı ve bir dizi isyan ve irili ufaklı ayaklanmayı ve sayısız eylemi gözönüne alınca, mücadele başlangıç noktasında, (sonuçlandırılmamışlık) değil, sonuca doğru ilerliyor. Bunu özlü biçimde ifade etmek gerekirse, başlangıçtan zafere doğru ilerliyor. Bugünün temel güncel görevi varılan yerden daha ileri gitmek ve on yıllarca, milyonlarca insanın büyük bir mücadele vererek kendilerini öne attığı ve ileri bir nitelik kazandırdığı, o büyük eseri, devrimi başarıyla sonuçlandırmaktır. Devrim ve yeni bir dünya için dövüşenler eşitsiz koşullarla ve eşitsiz araçlarla görevlerini yerine getirdiler. Bu görev tamamlanacaktır.

Başlangıç, içerde sınıflar güç dengesinin henüz emekçilerin lehine olmadığı koşullardır. Bu koşullarda, zafer hedefiyle yola çıkmak büyük bir cesarettir. Devrimci cesarettir. Dünyanın her köşesinde, komünistlerin önderlik ettiği mücadele bu şekilde başladı. Daha ilk çıkışta, başlangıçta, zaferden emin olarak hareket edildi. Hareketi her yeni aşamaya çıkarma sürecinde, cesurca davranış gösterilmiştir. Bu, cesaret bilgeliğidir. Bununla anlatmak istediğimiz komünistlerin her koşulda, kapitalist topluma meydan okumasıdır. Burjuva toplum, her adımda, komünistlerin önüne engel çıkardı. Fakat, her engel kesin bir kararlılıkla aşıldı. Tarihin en büyük ve en ileri gidebilen devrimi, her zaman en büyük en keskin kararlılığı gerektirir. Bu topraklarda on yıllarca süren sınıf mücadelesinde gerçek devrimci güçler, bütün bu mücadele yılları boyunca, yüksek devrimci nitelik gösterdi.

Devrimci komünistler, mücadelenin geleceğine kesin bir güven beslediler; perspektiflerini daraltmadılar, sığ ve dar kafalı davranmadılar. Hareketin programı strateji ve politik çizgisini oluşturmak için ısrarlı, azimle ve soluksuz bir çaba içinde bir niteliği olmuştur. Teori ve toplumsal devrimlerin deneyimleri büyük bir istek ve eleştirel titizlikle ele alındı. Sonuçları mücadeleye aktarıldı. Bu konuda, devrime doğru giden her devrimci halk gibi davranıldı. Teori ve pratiğin birliğinin devrimin zaferi için zorunlu olduğu bilinciyle hareket edilmiştir. Ancak teori, politika aracılığıyla hayata geçer. Bu bağlamda, proletaryanın bağımsız devrimci politikası, her somut durumda oluşturuldu. Bütün bu süreç boyunca örgütlenme ve mücadele konusunda olduğu gibi, ideolojik teorik yönde, politik yetkinleşmede atılan adımlar, gelecekteki sınıf mücadelelerinde ve yeni bir topluma geçişte bir dayanak rolü oynayacaktır.

İşçi sınıfının toplumsal pratiği, emekçi sınıfın, bu süreçte, en belirgin ve başrol oynayan mücadele yöntemidir. Eylemsel pratik, bunun devrimci biçimlere bürünmesi, sınıf mücadelesine görülmedik bir hız verdi. Halk kitleleri buradan daha ileriye, devrimci pratiği, devrimci eylemleri yükselterek ulaşacaktır. Maddi koşulların gelişmesinin yanında, devrimci eylem çizgisi izleyerek militan bir sınıf konumuna geldi emekçi sınıf. Bugün şiddetli burjuva saldırılara rağmen militan bir çizgide ilerlemesi, devrimci bir süreçten geçmesinin bir sonucudur. Onun militan devrimci mücadelesinde, kapitalist sınıfın her saldırısı etkisizleşir. Emekçi kitleler üzerindeki saldırıları, şiddeti etkisini yitirmişse, devrilmesi uzun sürmez. Gerici burjuva şiddeti, başkaldıran, eylem halinde olan, çatışan insanlara başeğdiremiyor, yıldıramıyor, sindiremiyor. Hayır, kitleler geriye çekilmiyor, ama ilerliyor, durmadan ilerliyor. Devrimin gelişmesi karşısında sermayenin eli kolu bağlı.

Kitlelerin devrimci pratiği militan sınıf mücadelesi bir anlık, bir atımlık değildir ve olmamıştır. Son yarım yüzyıllın tümünü doldurur. Bugünü kaplar. Kitlelerin toplumsal pratiği, toplumu dönüştürecek bütün süreci kapsar. Ortaya çıkan pratik, verilen mücadele, sürdürülen eylemler bugüne kadar zafer getirmemiştir, fakat getirecektir. Bu, toplumsal pratik en ileri noktasına götürülerek gerçekleşecektir.

Halk eyleminin, işçilerin devrimci sınıf mücadelesinin hedefi, yeni ve yüksek bir toplumdur. Kitlelerin eylem çizgisi bugünün sorunlarıyla sınırlandırılırsa, halkın bakış açısı daraltılmış olur. Gelecek hedefinden uzaklaştırılan kitleler, enerjilerini etkin olarak ve sonuna dek harekete geçirmezler. Bu, sonuç olarak emekçilerin mücadelesinin sınırlanmasıdır. Yeni bir gelecekse, işçi sınıfının sınırlandırılmamış, en yüksek noktaya varan eylemleriyle gerçekleşir.

Proletaryanın önüne toplumu dönüştürme görevi konmalıdır. Bu dönüştürme proletaryanın tutarlı devrimci eylemleriyle gerçekleşebilir. Bunun aracı partidir. Üretimin toplumsallığının derinlemesi, bu dönüşümü, üretim araçlarının denetimini olanaklı kılar. Burada kilit sorun, üretim araçlarının toplumsal mülkiyetidir. Toplumsal mülkiyet temelinde, üretim araçlarının denetimi, toplum tarafından yapılabilir. Proletarya böylesine son derece devrimci bir bakış açısıyla hareket ederse, mücadeleyi zafere taşıyabilir.

Bir halkın bir devrime doğru hızla ilerlediği veya devrimin güncel olduğu yalnızca toplumun iç çelişkilerinin keskinleşmesi, sistemin krizinin derinleşmesi, çatışmaların şiddetlenmesi, olayların patlama biçiminde kendini göstermesi vb yollarla anlaşılmaz. İdeolojik çalışmaların yaygınlaşması, teori-devrim deneyimlerinin harıl harıl öğrenilmesi, sanat edebiyat, estetik, mizah, kısacası düşünsel ve sanatsal yaratıcılıkta bir patlama görülmesiyle de anlaşılır. Leninist partinin işçi hareketinde ve solda büyük bir etki yaratması devrimin sınıf kavgasının öne çıkan güncel, en önemli ve en ivedi sorunu olduğunun en çarpıcı ve en açık göstergesidir.

Devrimci işçi hareketinin, komünist partinin, devrimin çok hızlı ve büyük gelişme gösterdiği atılım yılları, ideolojik tartışmaların, teorik eserlerin verildiği; sanat ve estetikle yeni ve etkili yapıtların üretildiği dönemlerdir. Daha doğrusu ideoloji ve sanat harekete bir itiş vermiştir. Ekim 1917’ye gelinen süreçte, büyük devrimci ilerleme Marksist teori işçiler tarafından hızla benimsendi. Marksizmle gerek sapmalarla, gerekse burjuva ve küçük burjuva ideolojisi arasında derin ideolojik tartışma oldu. Devrimin sanatında güçlü eserler ortaya çıktı. Devrim çok yönlü mücadeleyle hazırlandı. Sosyalizmin kuruluş yıllarında sosyalizmin inşası üstüne hareketli teorik tartışmalar oldu ve sanatta yeni bir atağa giriştiler. Daha sonraki yıllarda Ekim sosyalist devrim öncesi ve sosyalist kuruculuk yıllarında ortaya konan değerlere, birikime dayanıldı. Türkiye ve Kürdistan’da yetmişlerde olsun, doksanlarda olsun, bugün olsun, devrimin teorik (ideolojik) gelişmesi, pratik gelişmesiyle birlikte oldu.

Birçok çevre, yarım yüzyılı aşan dönem boyunca, ortaya konan devrimci değerlere dudak büküyor, onları küçümsüyor. Oysa bu süreç boyunca büyük devrimci birikim yaratıldı. Devrimci birikim bütünlüklüdür. Onu pratikle sınırlamak; sanat, estetik, teoride elde edilen ilerlemeyi keskin, radikal çıkıştan koparmak; şiirsiz, tiyatrosuz, ezgisiz bir devrimci mücadele düşünmek... onu çoraklaştırmak, yoksullaştırmak, dar sınırlara hapsetmektir. Bu, gerçeğe aykırı olur. Devrim, bütün bu süreç boyunca zengin bir birikim oluşturdu. Devrim, tartışmasız ileri bir noktadır. Özetle... emekçi kitleler, devrimi zafere götürecek bir konuma gelmiştir.

Reformist hareketler, demokrasi mücadelesinin -halk demokrasisi ve sosyalizm mücadelesinden farklı olarak- burjuva sınıfı baskı altına alacağını ve denetleyeceklerini düşünüyorlar. Amaçları, sömürücü sınıfı devirmek değil, onu baskılamak ve kontrol etmek, gemlemek; böylece sömürüyü sınırlamaktır. Böylece sömürüye son verilmesini sonraya bırakmış oluyorlar. Onlar demokrasi derken, demokrasiyi sınıf karakterinden yalıtarak, soyutlayarak ele alıyorlar. Onların demokrasiden anladıkları, aslında burjuva demokrasisidir. Burjuva demokrasisininse modası geçmiştir. Demokrasi, sandıkları gibi, burjuvaziyi denetlemenin bir aracı değil, aksine, emekçi halk kitlelerinin, burjuva kurumlar aracılığıyla denetlendiği bir araçtır. Sermaye sınıfı halk kitlelerinin sokak hareketini, isyan ve ayaklanmalarını bu yolla kontrol altında tutmak, söndürmek ve yönetilebilir duruma getirmek ister. İşçi sınıfının, halk kitlelerinin hedefi, burjuva egemenliği, kapitalist toplumu devrimci yoldan yıkmak ve sosyalizme geçmektir. Bu, halk demokrasisi ve sosyalizm mücadelesidir. Halk demokrasisi ve sosyalizm mücadelesi bir devrim mücadelesidir. Devrimle hayata geçer. Reformist hareketlerse, bu hedefi, gerçekleşmesinin önkoşulu olan devrim olmadan ele alıyorlar. Böylece onlar, halk demokrasisi ve sosyalizm mücadelesini, haklar mücadelesine indirgiyorlar. Oysa bu mücadelenin içeriği, emeğin devrimci iktidarını gerçekleştirerek, halk demokrasisi yoluyla yeni bir topluma geçmektir. Demokrasi mücadelesini sosyalizmden koparırsan, burjuva diktatörlüğün sınırları içinde kalırsın. Bu gerçeğe göre, reformist hareket, neden Leninist Parti’nin görüşlerini kopya ederek halk demokrasisi ve sosyalizm mücadelesinden söz ediyor? Yapılmak istenen açık: Kendi burjuva işbirlikçi çizgisinin üstünü örtmek. Bu, küçük burjuvazinin politik programıdır. İşçi sınıfıysa kendi devrim programını hayata geçirmek için dövüşüyor.

Toplumsal devrim tarihine gözünü kapayarak, gerçekleri yok sayamazsın. Proletarya, proletarya devrimleri çağını başlattığı Ekim 1917’den bu yana dünya tarihinde yeni bir süreç başladı. Proletarya diğer emekçileri yanına alarak, sosyalist toplumla, insanlığın geleceğini belirleyen bir güç haline geldi. Sanki toplumsal devrimlerle geçen bir yüzyıl ve yüz yıllık sosyalizm tarihi hiç yaşanmamış gibi düşünen uzlaşmacı siyasetler, bu tarihsel, toplumsal gerçeğe rağmen, işçi sınıfını edilgen olarak gösterebiliyor. Sanki bu topraklarda 68’den bugüne, yoğun devrimci bir süreç yaşanmamış, devrimci proleterler, devrimci komünist güçler, verdikleri büyük devrimci mücadeleyle dünyanın en ileri güçleri arasında yer alacak bir düzeye gelmemiş gibi. Emekçi sınıf devrimi başaramayarak, iktidarı devrimci tarzda ele geçiremeyecek bir durumda gösterebiliyorlar. Emekçiler, Gezi Haziran Halk Ayaklanmasıyla, devrimi başaracak denli ileri noktada olduğunu gözlerin önüne serdi.

Bu topraklarda 52 yıllık tarih hareketi, devrimin kendini oluşturma sürecidir. Burjuvazi ne yaparsa yapsın, bu süreç devrimin zaferiyle sonuçlandırılacaktır.

C.DAĞLI

  Esenyurt Necmi Kadıoğlu Devlet Hastanesi'nde 1 Mayıs ve geçen hafta yaşanan yemekten zehirlemeye ilişkin çalışma yapmak isteyen SES Bakırköy Şubesi üyelerine Başhekim ise "Siz terö...

Sendikalı oldukları için işten atılan ve direniş sırasında iki kez jandarma saldırısıyla gözaltına alınan ve haklarında dava açılan Agrobay Seracılık işçilerine açılan dava Be...

İstanbul Finans Merkezi Merkez Bankası şantiyesinde İnşaat-İş ve Dev Yapı-İş'in üyelerinin gasp edilen hakları için şantiyede yaptıkları eyleme bugün de polis saldırarak işçileri...

ABD’li üniversitelerin başını çektiği üniversite öğrencileri, soykırıma maruz kalan Filistin halkıyla dayanışmak ve üniversitelerinin İsrail’le ekonomik ve akademik ilişkilerine...

“Tam umudu kesmişken...” diyordu bir arabesk şarkıda... günümüz reformizmine nasıl da uyuyor. ...

23 Nisan'da İstanbul, Ankara ve Urfa'da gözaltına alınan 9 gazeteci savcılık ifadeleri için adliyelere getirildi. ...

Çorlu'da 25 kişinin can verdiği tren kazası davasında karar çıktı. Dönemin TCDD Bölge Müdürü Nihat Aslan'a 15 yıl, Levent Meriçli'ye taksirle ölüme sebebiyetten 9 yıl 2 ay, Mümin ...

Beş yıl önce İşçi Temsilcileri Konseyi Hazırlık Komitesi toplantılarının birinde serbest kürsüye çıkan bir işçi, “İlk defa buradayım, bu taraftayım. Yıllardır işçiyim, send...

1 Mayıs yaklaşırken sendikaların 1 Mayıs çalışmaları ve çağrıları da yoğun bir biçimde devam ediyor. ...

Arama

 

LENİNİST TEORİ

ÖNSÖZ

           Tüm Sayılar

Yeni Kitaplarımız

E-Kitap

Tüm E-Kitaplar için resme tıklayınız...

Devrimin Çağrısı

 

Editoryal 2023-2

 

Zafere Kadar Genç Yoldaş

Ukrayna Kimin Savaşı

 

Dergilerle Kısa Tarih