Bu yıl 19.’su düzenlenen Dünya Gençlik ve Öğrenci Festivali, Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümü dolayısıyla onlarca farklı ülkeden binlerce gencin katılımı ile Rusya’nın Soçi kentinde gerçekleşti.
Festivalin tarihine bakıldığında, festivalin geçmişi “Faşizme Karşı Kazanılan Büyük Zafer” günlerine kadar uzanıyor. 1945’teki büyük zaferden sonra gençliğin enternasyonal mücadelesini örgütleyebilmek, emperyalizme, faşizme ve kapitalizme karşı uluslararası düzeyde birleşik bir gençlik mücadelesi kurabilmek amacıyla Sovyetler Birliği ve dönemin ilerici güçlerinin girişimleriyle İngiltere’nin başkenti Londra’da Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu (WFDY) kuruldu.
1945’te düzenlenen Dünya Gençlik Konferansı’nda kurulan Federasyon ilk pratik iş olarak kısa zaman içinde devrimci, komünist gençlik örgütlerinin katılabileceği festival örgütleme işini ele aldı. Kısa zamanda yapılan bu çalışmalar sonucunda 1947 yılında ilk gençlik festivali Çekoslovakya’nın başkenti Prag’da düzenlendi. Mücadele deneyimleriyle, büyük bir mirasın temsilcisi olan Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu ilk festivalden itibaren 1990’a kadar her dört yılda bir festivali düzenli olarak farklı bir ülkede gerçekleştirdi. 1990 yılına gelindiğinde dünya genelinde gerçekleşen karşı-devrimler ve federasyonun en büyük destekçilerinden Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte festival bir süre belirsizliğe düştü, gelecekte yapılıp yapılamayacağı tartışılmaya başlandı. 1989 yılında KDHC’nin başkenti Pyongyang’da gerçekleşen festivalin ardından bir süre yaşanan belirsizlikten sonra Küba’nın girişimleri ile birlikte 1997’de federasyon yeniden toparlandı ve festival Havana’da gerçekleştirildi.
Küba’nın bu girişimi emperyalizme karşı uluslararası mücadeleyi örgütlemek ve güçlendirmek için çok önemliydi. Çünkü sermaye sınıfının dünya genelinde yükselttiği saldırganlık ve 3.Dünya Savaşının bugün geldiği düzey, her yerde savaş ve buna karşı yükselen ayaklanmalar şeklinde cisimleşiyor. Özellikle 2000’lere girildiğinde yükselen 3.Dünya Savaşı emperyalist-kapitalist sistemin içinde girdiği bu çöküş sürecinde, güçlü bir karşı koyuş için uluslararası düzeyde örgütlü bir hareket gereklidir. Bu ayaklanmalarda en önde savaşanlar elbette gençlik.
Yaşadığımız topraklarda devrim ile karşı devrim arasındaki kapışmanın sertliği düşünüldüğünde ve bunun küresel çapta yaşanıldığı göz önüne alındığında dünya devrimci gençlik hareketlerinin birleşik temelde, anti-faşist, anti-emperyalist ve anti-kapitalist perspektifli bir mücadele izlemesi gerekmektedir. Fakat Dünya Demokratik Gençli Federasyonu (WFDY) bu mücadeleyi göğüsleyecek, ileri taşıyacak bir perspektifte midir? Ya da WFDY üyesi olan her örgüt gerçekten gözü pek, dişe diş, bir mücadeleye hazırlıklı mıdır? İşte şimdi bunları tartışmak lazım.
Belli bir aradan sonra DÖB olarak katıldığımız 19.Dünya Gençlik ve Öğrenci Festivali’ne, Denizlerin enternasyonalist mücadelesini ve bu toprakların mücadele deneyimlerini taşıma amacındaydık. Buraya katılırken, festivalin nasıl geçeceği konusunda elbette bazı öngörülerimiz vardı. Fakat festivalin ardından edindiğimiz izlenim ve deneyimler, bazı sorunsalların üzerinden tekrardan geçmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Sovyetlerin dağılışından sonra Federasyon’un ideolojik politik olarak gerilemesi, kesinlikle ortada olan bir durum. Özellikle Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümünde Rusya’nın Soçi kentinde gerçekleşen festivalin içeriğine baktığımızda, festivalin ana gündemleri devrimci önderler Fidel, Che’ye adanmış. Tartışma konuları insanlığın önündeki temel sorunlara ayrılmış durumda. Emperyalist savaş; faşizmin, ırkçılığın, gericiliğin yükselişi; çevresel sorunlar, mülteci krizi gibi birçok önemli, politik gündem maddesine sahip. Katılımcılar federasyon üyesi olan onlarca farklı sosyalist, ilerici gençlik örgütü.
Gelenek olarak festival sürdürülüyor, fakat burada bir sorun açığa çıkıyor. Festivalin içeriğini değiştirmek için, festivale sonradan devlet müdahalesiyle davet edilmiş onlarca reklam ajansı, banka tanıtımları, teknoloji fuarları, uluslararası tekeller ve hatta devlet delegasyonu olarak festivale katılan faşist örgütler. İşte kritiğinin yapılması gereken nokta bu. Büyük bir devrimci geleneğe sahip olan festival nasıl oluyor da, Rus burjuvazisinin, uluslararası tekellerin müdahalesine karşı koyamıyor, hatta yapılanlara sessiz kalıyor? Federasyon sekretaryası ve katılımcı siyasetler ile konuştuğumuzda onlar da bu durumu eleştiriyor. Fakat bu eleştiriler, ortaya çıkan tabloyu değiştirmeye yetmiyor. Devlet denetiminde olan bu festivalde zaman zaman devrimci örgütlerin, (bizim materyallerimiz de dahil) pankartları, broşürleri Marksizm-Leninizme dair argümanlar içerdiği için festival alanına alınmadı. Onun dışında daha bağımsız görünen, burjuvazinin egemenliğinden uzak olması gereken festivalde gerici burjuva ülkeler çok ciddi propaganda yapma hakkına sahip oldu. Özellikle Rusya’ya yakın duran Suriye devlet olarak festivalde bulunuyordu ve ciddi bir devlet propagandası mevcuttu. Ayrıca birçok devletten, o ülkeyi temsilen gelen federasyon üyesi ülkeler dışında, devlet delegasyonları da katılım göstermişti. Bu katılım federasyonun iradesi kırılarak yapılan hatta faşist örgütleri de bunun içine dahil eden bir durumdaydı. Örneğin Türkiye’den faşist Vatan Partisi’nden katılım gösterenler sunum yapma hakkı elde ettiler, Kürt halkına olan düşmanlıkları üzerinden faşist propaganda yapma fırsatı buldular. Sayacak veya anlatacak daha fazla şey var, fakat buradan asıl tartışmamız burjuvazi federasyonun düzenlediği bu festivale nasıl müdahale edebildi?
İlk olarak festivale katılım gösteren ve federasyon üyesi olan birçok siyasetin politik hattına baktığımızda, dışardan gerçekten devrimci görünen, gençliği bir adım öteye taşımayı hedefleyen bir çizgide görünüyorlar. Bayraklarında Lenin, Che siluetleri bulunan bu siyasetler, örneğin Rusya’daki komünist partilerin yasal komsomol örgütleri, Yunanistan’dan, Türkiye’den katılan resmi komünist partilerin gençlik örgütleri, Avrupa’dan katılan bazı komünist gençlik örgütleri politik hatlarıyla, söylemleriyle gerçekten devrimci bir iddiada olmadıklarını gösteriyorlar. Hatta o noktada ki kendilerin komünist adını koymuş bazı komünist gençlik örgütleri Rusya özgülünde “Devrim zorla olmak mecburiyetinde değil, örgütlenerek emperyalizmi alt edebiliriz” gibi söylemlerle statükoyu bozmaktan çekinen bir yapıda olduklarını gösterdiler. Bu siyasal örgütler, geçmişte yaratılan komünist mirası yemekten çekinmeyen, kendi burjuvazisi ile dövüşmeyi göze alamayan bir konumdalar.
Federasyonun birçok üyesi var ve bunların hangi çizgide durduklarını ilk izlenimlerle anlamak mümkün olmayabilir. Ama şu bir gerçek ki, savaşın daha keskin, daha sert olduğu, devrimci durumun daha güçlü olduğu yerlerden gelen siyasetler savaş koşullarına göre konuşabiliyor. Fakat federasyonun, komünist bir gençlik enternasyonali gibi davranıp, gençliğin mücadelesini bu temelde örgütlemesini beklemek gerçekçi olmaz. Bundan dolayı federasyona çöreklenmiş düzen sınırlarını aşamayan bu örgütleri saf dışı bırakabilmek ve politik önderliği ele geçirebilmek için mücadele edebilir, federasyonun gelecekte başka birlikteliklerin önünü açabilmesini sağlayacak bir araç durumuna dönüşmesi için çalışabiliriz.
Festivale katılan ve devrimci gördüğümüz bu siyasetlerle bağları sıkılaştırmamız lazım. Gelecek festivalin burjuvazinin müdahalesinden bağımsız daha cüretli, politik olarak daha dolu olması bizlerin çabalarıyla mümkün olacaktır. Belki komünist bir gençlik enternasyonaline sahip değiliz, fakat savaşın küresel çaptaki gelişimi bizlerin bu enternasyonalleri yaratma koşullarını sağlayacaktır.
Şimdi gençliğin Türkiye ve Kürdistan’daki mücadele birliğini kurup, enternasyonal mücadeleyi güçlendirme zamanı!
Umut Güneş