Gençlik mücadeleleri dünya genelindeki ayaklanmacı ruh hali, isyankar tutum ve çıkışlarla birlikte evrensel olarak gelişiyor. Ayaklanmalar çağını yaşadığımız şu günlerde pratiğin soyut tanımlamaların yerini aldığı bir gerçek, fakat içerisinde faaliyet sürdürdüğümüz ve kendimizin de dahil olduğu bu topluluğa dair bir netlik gerekmekte. Malum bugünlerde tanımlar ve politikalar, yaşamın canlı diyalektiğinden koparılıp yapılmakta.
Öğrenci gençlik denildiğinde saf, duru bir toplumsal katman bulmamız mümkün değil. Elbette üretim sisteminin kendi gelişimi sonucunda ve toplumsal değişim, gelişimle birlikte toplumsal katman ve tabaklarda da bir değişim yaşamaktayız. Fakat değişmeyen temel olgulardan biri proletarya ve burjuvazinin sınıf savaşımının belirleyici unsurları olduğu ve bunların da yanında farklı tabakların olduğu gerçeği. İşte öğrenci gençlik yaş olarak bilimsel yaş tanımlamasına göre bu statüye giren ve farklı sınıf katmanlarından gelen insanlardan oluşan topluluk. Yani bir öğrenci bir proleterin çocuğu olabileceği gibi, bir sermayedarın, bir yoksul köylünün, bir kent küçük burjuvasının çocuğu da olabilir. Bundan dolayı öğrenci gençlik kendi içinde sınıfsal olarak ayrılmıştır. Bu ayrışma üniversitelerde, liselerde kendini açıkça gösterir. Fakat şu noktanın altını kalın çizgilerle çizmemiz gerekiyor; öğrenci gençlik üretim sürecine ya da çalışma hayatına doğrudan değil ama dolaylı yollardan katıldığı için küçük-burjuva sınıf özellikleri taşımaktadır. Savaşımın doğrudan belirleyicisi değil, fakat önemli bir gücüdür. Bu sınıfsal tanımlamayı yaparken öğrenci gençlik içindeki politik ayrıma şöyle bir bakalım. Toplumsal kamplaşmanın ayrımları burada da net olarak görülüyor. Politik saflaşma çok belirgin ve bir o kadar girift. Fakat biz en temel noktalara değinmeye çalışalım.
1-Okullarda sürekli devrimcilere saldıran, faşizmin resmi ideolojisini (şoven, ırkçı, dinci) savunan faşistler.
2-Toplumsal değişimleri, geldiği küçük-burjuva köken nedeniyle ve kariyerist yaşam ideallerinden ötürü mücadeleye uzakta olan ilgisizler. (Burjuvazinin toplum içinde hayalini kurduğu kesim)
3-Yaşamsal kaygı ve korkular nedeniyle gönlü mücadele etmekten geçen fakat mücadele saflarına katılmayan gençlik kesimi olan kararsızlar (Bu gençlik kesimi devrim güçlü olduğunda saf değiştirebilir.)
4-Gerici, piyasacı eğitim sistemine karşı özerk, demokratik, akademik eğitim isteyen ve bunun için hareket halinde olan gençlik kesimi olan akademistler ve onları da artık kapsadığını düşündüğümüz toplumun ve üniversitelerin demokratik, yasal mücadele ile değişeceğini savunan reformistler.
5-Sınıf savaşımını, proletaryanın iktidar mücadelesini savunan ve demokratik, bilimsel, özerk bir eğitimin devrimle ve zora dayalı mücadeleyle gerçekleşeceğini savunan Marksist-Leninistler.
Yaptığımız tanımlamalar ve politik belirlemeler çoğumuz için gereksiz, aşırı, muğlak veya gerçekdışı görebilir. Savaşımın sokakta nasılsa okulda da aynı biçimde olduğunu, sınıfsal ve politik ayrışmanın bu biçimde olduğunu, bunlar doğru kavranmadan etkili bir politik hat kurulamayacağını öngörüyoruz. Örneğin bu yaptığımız tanımlama faşistlere karşı mücadele meselesi gündeme geldiğinde hayat buluyor. Azgın devlet terörü üniversitelerde devlet tarafından yetiştirilen faşist güçler ve polis eliyle genişletiliyor.
Buna karşı her zaman mücadele gündeme geldiğinde zor yöntemlerinden bahsedilince akademist veya ortalama sol çevreler gerçekleşen saldırıların bizleri kitleye kötü tanıttığını, ilerici, devrimci güçlerin hep saldırgan olduğunu vs düşünmelerine neden olduğunu söylüyor. Süreci göğüsleyemememizin nedenlerinden biri bu.
Birçok sol-sosyalist çevre söylem ve savunulan iddianın kitleyi bize çekeceğini düşünüyor. Bu bir taraftan doğrudur elbette, devrimci slogan ve şiarlar gençlikte kırılmalar ve sıçramalar yaratır. Fakat politik olarak haklı olmak savaş meydanında baskın veya güçlü olmayınca yeterli olmamaktadır. İşte hepimizin bu sorunu enine, boyuna tartışması, birlikte çözüm üretmesi ve harekete geçmesi gerekmektedir. Yoksa büyük iddiaların yerine getirilmemesi yığınlarda ve özellikte gençlikte güvensizlik yaratacaktır.
Yaptığımız tanımlamalar bize gençlik içindeki hangi güçlere ne kadar dayanabileceğimizin, hangi genç öğrencilere nasıl yaklaşabileceğimizin anahtarı aslında. Devrimci öğrencilerin mücadele içindeki en iyi dostlarından biri propaganda ve ajitasyonlarında kullanabilecekleri argümanları besleyen nesnel koşulların kendisidir. Yaşadığımız 21.yy dünyasında küresel anlamda sistem çöküntüsü yaşanırken savaş da buna göre şekillenmektedir. İnsanlığı yok oluşa, geleceksizliğe sürükleyen bir sistem en çok genç insanlarda kırılmalar yaratıyor. Yani yıkımın kendisi olan bu sosyo-ekonomik sistem gençliği örgütlemedeki en büyük araç. Unutmayalım, faşistler dışında da öğrenci gençliğin büyük kesimleri bu düzene karşı harekete geçmeyi bekliyor.
Umut Güneş