68'in 50. yıldönümündeyiz. Yarım asır önce insanlığın “makus talihini” değiştiren o devrimci hareket, Avrupa'daki, Latinler'deki, Türkiye'deki emekçilerin bağrından koptu ve sisteme karşı harekete geçti. 68 Hareketi ve 71 devrimci çıkışı üzerine çokça yazıldı, çokça tartışıldı, fakat devrimci dönemleri yaşayan bir gençlik hareketi olarak, geçmişe şöyle bir bakmak, o günlerde sergilenen devrimci pratiği ve asıl olarak reformizden kopuşu gerçekleştiren hareketi iyi kavramak lazım.
‘68 Hareketi dünya genelinde gençliğin, işçi sınıfının, emekçilerin kapitalizme, siyasal gericiliğe, ekonomik krize ve yoksulluğa karşı ayağa kalktığı, özgürlük ve yeni bir dünya talebiyle omuz omuza mücadele ettiği fabrikalardan, okullardan, mahallelerden kent meydanlarına aktığı bir hareketti. Hareketin önemli karakterlerinden birisi de anti-emperyalist olmasıydı. Emperyalizmin Vietnam halkına yönelik gösterdiği saldırgan tutuma ve işgalciliğe karşı bizim coğrafyamız da dahil militan eylemler örgütlenmişti, ODTÜ'ye gelen Vietnam kasabı Comer'in arabasının yakılması, Sinan Cemgil'in “Biz ODTÜ'de İngilizce 3 kelime öğrendik; Yankee Go Home” ifadeleri 68 hareketinin anti-emperyalist karakterini bizim coğrafyamızda ortaya koymaktadır. İşte 68 hareketi ile başlayan ve dünyayı saran bu devrimci dalga Türkiye'de gittikçe gelişirken, mücadele kendi içerisinde politik taleplerini ve mücadelenin öncül güçlerini yetiştiriyordu. Denizler, Sinanlar, Mahirler, bu toprakların reformizmden ilk devrimci kopuşunu yaşayarak, cüretli çıkışlarla devrimci geleneğin tohumlarını atarak sonraki kuşaklara büyük bir mirası bıraktılar.
68 Hareketinin ve 71 devrimci çıkışının devrimci özünü boşaltmaya çalışan sermaye sınıfı, bunu kendi burjuva aydınlarıyla gerçekleştirmeye çalışıyor. 71 devrimci kopuşunu yaşayan Denizleri, Mahirleri romantik, maceracı, gençlik heyecanıyla bir şeyler yapmaya çalışan gençler olarak göstermeye çalışıyorlar. Fakat 68 hareketinde öne çıkan Denizler, Mahirler, ne sermayenin çarpıtmaya çalıştığı gibi romatik, maceracı kişilerdi, ne de gençlik heyecanı ile bir şeyler yapmaya çalışan gençlerdi.
Denizler, Mahirler bu topraklarda gençliğin, işçi, emekçilerin bir devrimle özgürleşeceğini, bunun için devrimci örgütlenmelere, zorun örgütlenmesine ihtiyaç olduğunu kavradıkları için TİP gibi parlamentarist örgütleri aşıp ordu, devrimci mücadele biçimlerine ve buna uygun örgütlenmelere yöneldiler.
Bu yüzden 68 hareketi ile başlayan 71 devrimci çıkışı ile devam eden süreç günümüz açısından da reformizm ve parlamentarizmden ayrışmayı ifade etmektedir. Sermayenin iktidarını tehdit etmeyen, ortalama olmayı seçmiş olan sol ile devrimci komünistler arasındaki mücadele bugün hala devam etmektedir.
71 devrimci çıkışını gerçekleştiren devrimci önderlerin zoru örgütlemesi bize hala yol gösteriyor. Onların uzlaşmaz mücadele anlayışı bugün reformizme, oportünizme karşı ideolojik, politik, pratik olarak hala sürdürülmek zorundadır. Bugün parlamenterist anlayışa sahip uzlaşmacı küçük-burjuva sol hareketler politik olarak iflas etmiş durumdalar. İşçi sınıfının ve ezilen halkların gerçek kurtuluşu zora dayalı devrim yoluyla gerçekleşecektir.
71 devrimci çıkışı Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimi açısından bir milat olmuştur. Bu çıkışla birlikte zora dayalı devrim fikri yayılmaya ve emekçi kitlelerde, ezilen halklarda karşılık bulmaya başlamıştır.
Bugün yaşadığımız coğrafyalarda zafere ulaştırmak bizim açımızdan bir görev olmuştur. Anti-faşist, anti-kapitalist ve anti-emperyalist uzlaşmaz bir mücadele hattını gençliğe taşımak için bir adım ileri!
Umut Güneş