Kapitalist toplumun çöküşü büyürken kapitalizmin yaratmış olduğu insan ilişkileri de gittikçe çürüyor; kolektif olan her şey gittikçe yerini bireyciliğe, sadece parasal bir ilişki biçimine bırakıyor. Sistemsel çöküntü büyürken, psikolojik olarak insanların çökmesi, insan ilişkilerinin gittikçe değersizleşmesi ve sadece maddi yani parasal bir ilişki biçimine dönüşmesi gibi birçok durum toplumsal olarak giderek artan intihar, ölümlerin nedenlerinden bazıları. Fakat özellikle gençlik içinde gerici burjuva ideolojilerinin de etkisiyle hayatın anlamsızlığı, psikolojik bunalımlar, umutsuzluk, çaresizlik yayılmak isteniyor.

Dinci-gerici iktidarın ve sermaye sınıfının en çok hedef aldığı ve yöneldiği kesimler gençlik ve geleceğin genç kuşak adayları. En çok yıkıma uğrayan, psikolojik ve maddi olarak da en çok içindeki kesimlerin içine de gençliği eklemek gerekiyor. Gencecik insanlar, eğitim sistemi, çalışma koşulları, zorlu hayat şartları veya gerici baskılardan ötürü intihar ediyor ve bu sayı her geçen yıl artıyor. Genç insanların tüm hayatını bir sınavın sonucuna bağlayan sınav sistemi, gelecek ve umut vaat etmeyen eğitim sisteminin bir parçası olarak, lise ve üniversite çağlarında birçok genç insanda umutsuzluk, yaşama dair inançsızlık, yaşamdan keyif alamama gibi birçok yansıma yaratıyor. Bu intihar vakaları sadece eğitim sisteminin kendi sarmalında sıkışmış gençlikte değil, mezun olmuş çalışan ve bir o kadar da sömürülen genç insanlarda mevcut. Örneğin en prestijli, en iyi üniversitelerden mezun olan birçok insan intihar etti, ediyor. Toplumsal bunalım her birey üzerinde etkisini gösterirken iyi yerlerden mezun olmuş, eğitimli vs. gibi sosyal statü farkı gözetmiyor. Faşizm siyasal arenada dur durak bilmeyen gericilik, önü alınmaz saldırganlıktır. Dinci-faşizmin iktidar olduğu topraklarda yükselen intihar vakaları, yaşamda gelecek görmeyenlerin sayısının artışı, bu düzende umut olmadığına dair inançsızlık gibi ruh hallerinin sistemin ekonomik, toplumsal, sosyal çöküşü ile örtüşmesinden ötürüdür.

Dinci-faşist iktidar bir taraftan gelecek kuşakları çürütmeye, kendi arkasına hizalamaya çalışırken, diğer taraftan gençliği umutsuzluğun, çürümüşlüğün içine çekmeye çalışıyor. Bir taraftan gericileşen, piyasalaşan, sadece sermayenin ihtiyaçlarına cevap vermesi için dizayn edilen eğitim sisteminin sarmalında sıkışmış milyonlarca öğrenci bulunurken, diğer tarafta da iş bulamayan milyonlarca işsiz gencin dışında, iş bulsa bile, yoğun çalışma koşulları, mobing, geçim derdi, ailesel sıkıntılar, yaşamın dışına itilme gibi birçok sebepten ötürü binlerce genç insan intihara sürükleniyor. Peki bu kadar insanın bir çözüm yolu bulamadan yitip gitmesi, bir şeyleri değiştirmek için mücadele etmek yerine, var olanı kabullenip onu omuzlayamamasının nedeni sadece toplumsal koşulların, yaşamın zor, iktidarın ceberut, nefes aldırmayan bir halde olması mı? Bunların her birinin etkileri olduğunu düşünüyoruz. Bir taraftan siyasal olarak bu toprakların sorunlarının ağır olması, her gün toplumun baskı altına alınmaya, sindirilmeye çalışılması, sadece son 4-5 yıl içinde binlerce insanın ölmesi, tutuklanması bile örgütsüz kesimlerde ister istemez moral bozukluğu, hayal kırıklığı, umutsuzluk yaratabiliyor. Fakat bu kadar sorunun, çelişkinin, yıkımın bu eski toplumun bağrında biriktiğini ve böylesi bir durumdan yeni, daha özgür bir toplumun doğacağını bilen bizler, gençliğe tam olarak ulaşamadığımızdan, bu düzenin bataklığına birlikte dur diyemediğimizden ötürü gençlik kendini çözümsüz hissediyor. Gençliğin ilerici, devrimci kesimleri olarak bizler gençlik içindeki devrimci faaliyetlerimizi ne kadar yoğunlaştırırsak, ne kadar görünür olursak bu bataklığa karşı gençliğe mücadele çağrılarında bulunabilir, başka bir dünyanın ama yeni bir sosyo-ekonomik ve toplumsal sistemin mümkün olduğunu anlatabiliriz. Gençlik içinde tarafımıza çekebileceğimiz ve bizle birlikte mücadele etme çağrıları yapabileceğimiz kesimler mevcut. Onları belirleyip, onlara yönelmek ve başka bir dünyanın ancak siyasal ve toplumsal bir devrim olursa kurulabileceğini anlatmak gerekmekte. Bunu başarabildiğimiz oranda gençlik içinde bir odak olabileceğiz. Unutmayalım daha dün milyonlarca insan Gezi’de sokakları doldurmuş, muazzam gövdesini göstermişdi ve bu savaşın en önünde, barikatların başında tanımadığımız binlerce genç insan dövüşüyordu.

UMUT GÜNEŞ