Birleşik devrim güncelliğini artık herkese kabul ettiriyor. Sosyal reformist partilerin devrimin güncelliğini kabul ediyor olmaları; hiç de inanmadıkları halde devrimin bilinmez bir geleceğin değil, bugünün acil görevi ilan etmeleri bunun en iyi kanıtıdır. Birleşik devrimin güncelliğine bundan daha iyi kanıt bulunamaz.
Devrim kavramını kullanmasalar da, bu düzenin yıkılıp yerine “insanca bir düzen”in kurulmasını yarının değil, bugünün acil görevi ilan etmek bir sosyal reformist parti için akla getirilebilecek bir şey değil. Fakat, emekçi sınıfların ayaklanmacı ruh hali, bir sosyal reformist partiyi değil, bütün sosyal reformist partileri, emekçi sınıflar karşısında böyle konuşmaya, devrimci görünmeye zorluyor.
Devrim kavramını ağızlarına bile almaktan geri duran sosyal reformistler düzenin yıkılmasının güncel görev haline geldiğini, üstelik bu görevi ertelemenin tekellerin egemenliğini kabul etmek anlamına geldiğini kabul ve ilan ediyorlarsa, bu gerçeğin nasıl somut bir olguya dönüştüğünü varın siz düşünün.
Şüphesiz, hiçbir sosyal reformist parti, devrimin güncelliğini gerçekten kabul ediyor değil. Onlar, devrimin güncelliğinden sadece emekçi sınıfları kandırmak, aldatmak için söz ederler. Yoksa, sosyal reformist görüşlerinden, düzenin yırtığın-söküğünü dikmek anlamına gelen programlarından vazgeçtiklerinden değil.
Birleşik devrimin güncel olduğu saptaması ve tezi Leninistlere aittir. Bu gerçeği, hiç itiraf etmeseler de, tüm sosyal reformist partiler ve onların ayak izlerine basa basa ilerleyen oportünist hareketler çok iyi biliyorlar. Leninistlere ait olan “Şimdi Devrim Zamanı” sloganı devrimin güncelliği tezinin en özet ifadesidir.
Evet, devrim günceldir. Üstelik devrimimiz birleşik karakterde olacak. Yani Türkiye ve Kürdistan devrimleri tek ve birleşik bir süreç halinde gelişecekler. Tüm olgu ve gelişmeler devrimin gelişmesinin bu yönünü gösteriyor.
Dünyadaki ve özellikle Türkiye ve Kürdistan'ın etrafındaki gelişmeler iki ülkenin birleşik devriminin güncelliğini daha bir öne çıkardı. Şüphesiz, birleşik devrimimizi güncel kılan temel etken iç çelişkilerdir; tekelci kapitalist üretimin tüm bir tarihsel gelişmesi ve bunun sonucu ortaya çıkan kapitalist düzenin krizidir.
Bununla birlikte, salt iç çelişkiler bir devrimi güncel, gerçekleşebilir bir noktaya getirmek için yeterli değildir. Uluslararası koşulların da devrimin gelişimi ve zaferi için uygun olmalıdır. Emperyalist-kapitalist sistemin yıllardır süren krizi, bu krizin derinleştirdiği açlık, yoksulluk, işsizlik; dünyadaki tüm emekçi sınıfların, buna Avrupa ülkeleri ve ABD dahil, derin bir hoşnutsuzluk içinde olmaları; bütün bunlar bir ülkede devrimin olgunlaşmasının dış koşullarını oluşturdu.
Şimdi bu koşullara, Rusya'nın Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleriyle birlikte faşist Ukrayna'ya karşı başlattıkları savaş eklendi. Savaş, sadece savaşan tarafların değil, özellikle faşist Ukrayna'nın arkasındaki emperyalist devletleri ve emperyalistlerin peşlerinde sürükledikleri gerici-faşist devletleri de derinden etkilemeye, ekonomileri üzerinde yıkıcı etki yapmaya başladı.
Savaş, emperyalist-kapitalist devletlerin ekonomileri üzerinde yaptığı yıkıcı etkiyle bir kırılma noktası, emperyalist-kapitalist egemenliğin çöküşünde yeni bir aşamaya geçişin başlangıcı olacak. Bunun tüm işaretlerini şimdiden görmek mümkün. Bu “yeni aşama”nın özelliği emperyalist devletler dahil, bütün kapitalist ülkelerde isyan ve ayaklanmaların artması şeklinde karşımıza çıkacak. Avrupa emekçi sınıfları, savaşın da etkisiyle hızla artan hayat pahalılığından dolayı diken üstünde yaşamaya başlamışlar bile.
Kısaca, birleşik devrimimizin sadece iç koşulları değil, dış koşulları da hızla olgunlaşıyor. Yaşamın emekçiler için daha da çekilmez hale geleceğini artık dinci faşist iktidar, bu iktidarın tepe noktasında oturanlar da kabul ve itiraf ediyorlar.
Emekçi sınıfların ve ezilen halkların isyan ve ayaklanmaları kapıda. Kürt halkı sadece ulusal nedenlerle değil aynı zamanda sınıfsal nedenlerle de ayaklanmanın eşiğinde. Elektrik faturalarına gelen zamlara karşı geliştirilen ve birer küçük ayaklanmaya dönüşen protesto eylemleri gelecekteki ayaklanmaların sınıf temeline işaret ediyor.
Şimdi propaganda ve ajitasyon faaliyetini bu temel üzerinde geliştirmek yaşamsal bir önem taşıyor. Sosyal reformistler ve onların ayak izlerinden ayrılmayan oportünistler seçimlerle, seçim yasalarıyla; seçimlerde kimin kiminle ittifak yapacağı sorunlarıyla uğraşadursunlar, Leninistler, birleşik devrimin propaganda ve ajitasyonunu yapmaya; devrimin güncelliğini ve olanaklarını, zaferin mümkün olduğunu emekçi sınıflara ve ezilen halklara anlatmaya devam edecekler.
Birleşik devrimin ve devrimle birlikte zaferin mümkün olduğunu kitlelere anlatalım. Devrimin kaçınılmazlığını, yaygınlığını ve derinliğini işçilere, yoksul ve işsiz kitlelere anlatalım.
Zafere giden yol bu pratik faaliyetten geçiyor.