Dinci faşist iktidarın sahte ve demagojik “demokratik” vaatleri bir süre için etkili oldu ve emekçi sınıflar dahil belirli kesimlerde yanılsamalar yarattı.
Dinci faşist iktidarın gerçek yüzünü gizleyip kitlelere olduğundan çok farklı görünmesindeki başarıda, kimi sosyal reformist partilerin, darkafalı liberallerin, uzlaşmacıların özellikle “başörtüsü” bahanesiyle dinci faşistlerle kurdukları “ittifak”ın; dinci faşist iktidarın emekçi semtlerin en yoksullarına gıda-kömür “yardımı” yapmasının; burjuva basının neredeyse hepsinin büyük bir propaganda kampanyasıyla dinci faşist iktidarı desteklemesinin, “demokrat” görüntüsünü pekiştirmeye çalışmasının vb vb payı oldu.
Kürt halkının dinci faşist iktidar hakkında büyük bir yanılsamaya kapılmasında UKH'nin uzlaşmacı siyasetinin önemli bir rol oynadığının altını çizmek gerek. Dinci faşist iktidarın başı, zor durumdaki faşist devlete, savaş hazırlıkları yapması, devletin Kürdistan'da neredeyse ortadan kalkmış otoritesini yeniden sağlaması için gerekli zamanı kazandırmak için olmadık vaatlerde bulundu. UKH'nin dinci faşist iktidarla “barış” görüşmelerine başlaması bu yanılsamaları pekiştirdi. Öyle ki, sonraki süreçte tüm ve gerçek katliamcı yüzüyle Kürt halkının karşısına çıkacak olan dinci faşist iktidar ve onun başına “Kürt halkının dostu” gözüyle bakılır hale gelindi.
Dinci faşist iktidar ve onun başı, tekelci sermaye sınıfının sarsılan egemenliği, kendi iktidarı ve faşist devletin otoritesinin az çok sağlamlaştığına kanaat getirince kitlelerin karşısına gerçek ırkçı, faşist yüzüyle çıkmaya başladı. Artık yüzündeki maskeyi yavaş yavaş indirmeye başlayabilirdi.
Emekçi sınıflar ve Kürt halkı, dinci faşist iktidarın gerçek yüzünü görmeye başladıkça, büyük bir hayal kırıklığı ile yanılsamalarından kurtulmaya başladılar. Zaman zaman yoğunluğu düşse de aslında devam eden iç savaş tekrar yoğunluk kazanma sürecine girdi. Dinci faşist iktidarın polis, asker, sivil faşist terörü kentlerin ilerici-demokrat kitleleriyle emekçi sınıflar arasında dinci faşist iktidara karşı olan kin ve öfkeyi hızla artırıyordu.
Patlama 2013 Mayıs'ının son gününde oldu. Taksim Gezi Parkını ortadan kaldırıp yerine kışla yapma girişimi önce bir avuç kişinin direnişiyle karşılaştı. Dinci faşist iktidarın ısrarı ve direnişi zorla bitirme girişimi ateşe dökülmüş benzin etkisi yaptı. Bir avuç insanın başlattığı direniş, bir kaç gün içinde önce binlerce insanın, arkasından yüzbinlerin katıldığı ayaklanmaya dönüştü. Gezi Parkında bir avuç kişiyle başlayan direniş kupkuru bozkırı tutuşturan kıvılcımdı aslında. Bozkır tutuştu. Bütün Türkiye'ye yayıldı ve Türkiye tarihinde daha önce hiç görülmemiş bir ayaklanma başladı. On milyon insanın katıldığı düşünülen ayaklanma bir aya yakın sürdü.
Ayaklanmanın değerlendirilmesi başka bir konu ama Haziran Halk Ayaklanmasının tekelci sermaye sınıfı egemenliğini temellerinden sarstığı tartışma götürmez. Ne 15-16 Haziran İşçi Ayaklanması ne de 70'li yılların (silahlı çatışmaları da içeren) büyük devrimci kitle eylemleri Haziran Halk Ayaklanmasına benziyordu.
Kürt halkının dinci faşist iktidar hakkındaki yanılsamalarından kurtulması için kısa da olsa bir süre daha beklemek gerekecekti. RTE'nin IŞİD'li katil sürülerinin saldırdığı Kobane için “Kobane düştü düşecek” açıklaması bu yanılsamanın kırılmasında dönüm noktalarından biri oldu. 6-8 Ekim Serhıldanı böyle patlak verdi. Haziran Halk Ayaklanmasından sonra 6-8 Ekim Serhıldanı, 1991-1992 Serhıldanlarını aşan bir şiddetteydi. Tekelci sermaye sınıfı ve faşist devlet bir kez daha cehennem ateşini görmüştü.
Artık ayaklanmalar, devrimci kitle eylemleri, grev ve gösteriler ateş üstündeki mısır taneleri gibi, durup durup bir orada bir burada patlayordu. Kısaca, “Hendek Savaşları” adı verilen ama gerçek ve bilimsel tanımlama gerekirse, “Kent Savaşları” dememiz gereken ayaklanma 6-8 Ekim Serhıldanından bir-bir buçuk yıl sonra patladı. Bu ayaklanmanın başlangıç tarihini 2015'in Temmuz'una kadar götürmek mümkün. Kürt halkının devrimci güçleriyle faşist devlet arasındaki çatışmalar en şiddetli aşamasına Kasım 2015-Şubat 2016 arasında ulaştı. Faşist devlet, devrimci güçlere karşı, kimyasal silah dahil, her türlü savaş aracını kullandı.
Bu, birleşik devrimin günümüze kadar gelen yeni bir dalgasıydı. Tekelci kapitalist düzenin ekonomik ve politik krizinin derinleşerek sürmesi devrimin bu son dalgasına süreklilik kazandırdı. Devrimin dalgası büyüdükçe dinci faşist iktidar güçten düştü; dinci faşist iktidar güçten düştükçe zor araçlarına daha çok sarılarak yüzündeki tüm maskeyi indirdi.
Bugün sosyal reformist partileri bile hareketlendiren işçi sınıfı ve devrimci kitle hareketinin kabarışı işte böyle bir tarihsel arka plana dayanıyor. Birbiri ardı sıra patlak veren, iş bırakma, grev, fabrika işgali, vb biçimlerdeki işçi sınıfı eylemleri; zamlara, hayat pahalılığına, açlık ve sefalete karşı devrimci kitle eylemleri, protestolar vb vb. bütün bunlar duru gökte çakan şimşek değiller. Tekelci kapitalizmin krizi üzerine gelen pandemi koşullarının kitlelerin sefaletini dayanılmaz noktalara taşıması birleşik devrim dalgasının bu ani kabarışını hazırlayan nesnel koşullardı.
Birleşik devrim, güçlenerek, yeni ve taze güçleri içine çekerek sürüyor. Devrim tek bir hamlelik eylem sonucu olmayacak. Bir dizi ileri atılım, geri çekilme, duraksama ve tekrar ileri atılım sonucu; bir dizi ayaklanma, iki ayaklanma arası bir dizi eylem ve tüm bunların oluşturduğu birikim üzerine gelecek. İşçi sınıfının şu son bir kaç haftalık zaman diliminde gösterdiği atılım; emekçi yoksul kitlelerin tutuşmuş bozkır gibi, sayısız yerde ayaklanma eğilimine girmeleri birleşik devrimimizin ne derece olgunlaştığı hakkında bize iyi bir fikir veriyor.
İki ülkenin, Türkiye ve Kürdistan'nın işçi sınıfı, emekçileri, yoksulları, ezilen ve sömürülenleri, gerçek, tam ve kesin bir kurtuluş istiyorlar. Onları böyle bir amaca, böyle bir hedefe sadece tekelci kapitalist egemenliğin tüm kurumlarıyla yıkılması, devrimci bir halk iktidarının kurulması, tüm zenginliğin halkın eline verilmesi; yani bir devrim ulaştırabilir.
Kitlelerin önüne devrim ve iktidar hedefinden başka talepler sürenler onları burjuva sınıf hesabına aldatanlardır.
Birleşik devrim sürüyor; zafere kesinlikle ulaşacak!