Ekonomik ve politik bunalımla birlikte emekçi sınıfların, Kürt halkının, kadınların, yoksul kitlelerin düzene karşı, düzenin politik kurumlarına, dinci faşist iktidarına karşı kin ve öfkesi birikip köklü değişim isteği belirginleştikçe tüm sınıfların politik güçleri daha bir hareketlendi.
Şüphesiz her politik hareket, kitlelerde biriken devrimci enerjiyi kendi sınıfının çıkarlarına uygun kanala akıtmak için kolları sıvamıştır. Burjuva politik güçleri, burjuva muhalefeti biliyoruz. CHP ve onun başı Kemal Kılıçdaroğlu, “seçim mitingleri başlatıyoruz” açıklamasıyla bir kampanya başlattıklarını ilan etti. Faşist Meral Akşener de “seçim mitingleri”ne başladı. Öteki burjuva muhalefet partilerin başları da kanal kanal gezerek televizyonlar üzerinden propagandalarını yapıyorlar. Burjuva muhalefetin faaliyetinin toplamının özetini çıkarırsak, hepsinin amacının kitleleri sandık-seçim politikasına yönlendirmeye çalışmak görürüz.
Onların amacı, emekçi sınıfları, yoksul kitleleri, sahte umut ve vaatlerle düzene bağlamaktır. Bunda anlaşılmayacak bir şey de yoktur; sınıfsal görevlerini yerine getiriyorlar.
Politik arenadaki tablonun bir parçası böyle. Diğer parçasına gelince... Bir diğer parçayı sosyal reformistlerin faaliyeti oluşturuyor. Sosyal reformist partiler de sağa sola koşuşturuyor, miting ve kampanyalar düzenliyor, birbirleriyle ittifak denemeleri yapıyorlar. Fark şu ki, sadece birbirleriyle ittifak denemeleri yapmakla kalmıyorlar, burjuva muhalefetle uzlaşmak, işbirliği yapmak için de emekçi sınıflardan, düzene kin ve öfke besleyen yoksul kitlelerden gizli saklı biçimde, ilişkiler geliştirmeye çalışıyorlar.
Burjuva muhalefetle gizli saklı ilişkiler geliştirirken devrimin toplumsal güçlerine, işçi sınıfına, ücretli emekçilere, yoksul kitlelere, kadınlara, Kürt halkına dönüp tam tersi yönde kanaat oluşturacak vaatlerde bulunuyorlar. Örneğin, bu sosyal reformist partilerden birisi, uzaktan yakından alakası olmadığı halde amacının “Devrimci Demokratik Cumhuriyet” kurmak olduğunu açıklıyor. Bir diğeri, “Halk İktidarı” vaadinde bulunuyor. Bir başkası “Sosyalist İktidar” hedefini açıklıyor vb vb.
Fakat söylemlerindeki farklılık ne olursa olsun hepsinin birleştiği ortak nokta, birleşik devrimin toplumsal güçlerini seçime götürmektir. Bu, sosyal reformist partileri burjuva muhalefetle aynı amaçta birleştiren noktadır aynı zamanda.
Sosyal reformist partilerin istisnasız tümünün ortak amacının, dinci faşist iktidar yerine gerici bir burjuva hükümetin kurulmasına arkadan itki vermek olduğunu daha önce söylemiştik. Sosyal reformistler, gözlem ve tespitimizin doğruluğunu kanıtlamak için bizi fazla bekletmediler. “TİP'ten Millet İttifakı'na Şartlı Destek” başlıklı haberden öğreniyoruz ki, sosyal reformistler, burjuva muhalefetin göstereceği adaya destek vermeye dünden teşne. TİP Genel Başkanı'nın ne söylediğinin beş kuruşluk bir değeri yok. “Şartlı Destek” ise, kusursuz bir burjuva sınıf uzlaşmacısı olduğunu gizlemek için kullanılan bir ifade. Gerçekte “şart mart” yok. Ama Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir aday çıkarmamaları için burjuva muhalefete ricacı oldukları kesin. Zira Ekmeleddin ya da benzeri birini desteklemek zorunda kalmak hepsinin foyasını anında ortaya çıkarır.
“Devrimci Demokratik Cumhuriyet” sloganıyla işçi sınıfını, emekçileri, yoksul kitleleri, Kürt halkını aldatmaya çalışan sosyal reformist parti ise, aynı konuşma içinde gerçek yüzünü ele veriyor. Bir yandan ancak zora dayalı birleşik bir devrim konusu olabilecek “Devrimci Demokratik Cumhuriyet” hedefini açıklıyor, diğer yandan, aynı metin içinde gözünü seçimlere, parlamentoya diktiğini ortaya koyan ifadeler kullanıyor.
“Bu iktidarı yenilgiye uğrattıktan sonra” diyor bu sosyal reformist partinin yetkilisi, “Kenan Evren barajı, Türkiye solunu kesmek için koyduğu -ifade bozukluğu bize ait değil- o barajı sıfırlanmalı. Siyasi partiler yasası ve seçim yasası değişmeli”
“Devrimci Demokratik Cumhuriyet” hedefinin böylece kitleleri aldatmaya yönelik bir yalandan ibaret olduğu bizzat kendileri tarafından ortaya konmuş oluyor. “Bu iktidar” dedikleri, dinci faşist iktidar. Dinci faşist iktidarı, şüphesiz seçimler yoluyla, “yenilgiye uğrattıktan sonra” burjuva muhalefete ne yapmaları gerektiğini söylüyor: Kenan Evren'in koyduğu barajı kaldırın, Siyasi partiler ve seçim yasasını değiştirin.. Hepsi bu.
Ne oldu “Devrimci Demokratik Cumhuriyet” hedefinize diye sorsak, söyleyecekleri tek şey: Elbette biz bu hedefimize bağlıyız ama şimdi değil; çıkmaz ayın son çarşambasında gerçekleşecek bir şey o. O zamana kadar ise yapacak çok işimiz var. Bu, tüm işçi sınıfı hareketi tarihi boyunca, anlık çıkarlar uğruna geleceği feda eden sosyal reformistlerin klasik yanıtıdır. Hani “Tek Yol Devrim” idi! Bu seçim, parlamenter yol neyin nesidir diye sormaya artık gerek yok.
Bir başkası, sahte vaat ve demagojide bunlardan geri kalmıyor. “Halk İktidarı” kuracaklarını ve bu iktidarda neler yapacaklarını anlatıyor kendini dinleyenlere. “Seçimler çok önemlidir, çok değerlidir” diye buyuruyor. Peki neden “seçimler çok önemlidir, çok değerlidir” diye sorulsa verecek yanıtı yok. Mevcut parlamentoyu, meclisi, “halk meclisi” haline getireceklermiş. İnanılmaz ama aynen böyle. Peki nasıl? 60'lı yılların bir kaç TİP milletvekiline, 90'lı yıllarda 10-15 DEP milletvekiline dahi tahammül etmeyen bu meclisi nasıl “halk meclisi” haline getireceksin? Sen, bu meclisi halk meclisi haline getirirken tepeden tırnağa faşistleştirilmiş devlet, ordu, polis, özel kuvvetler, PÖH JÖH ve bilmem daha neler seni mi seyredecekler? Emperyalist güç odaklarından söz etmeye ise gerek görmüyoruz. Sonuçta, insan işçi sınıfına, emekçi halklara, yoksullara yalan söylerken bile biraz ölçülü olmalı değil mi? Bu sosyal reformistlerde ölçü de kalmamış.
Yine de sosyal reformist partilerin kendilerini “Devrimci Demokratik Cumhuriyet”, “Tek Yol Devrim”, “Halk İktidarı”, “sosyalist iktidar” gibi şeylerden söz etmek zorunda hissetmeleri bize bir şeyi gösteriyor: Emekçi sınıflara, yoksul kitlelere devrimci hedef ve sloganlarla gidilmelidir. Bu, özellikle de hala gözlerini seçim-sandığa dikmiş olan “devrimci yapılara” öğretici olmalıdır.
Yaşam, tüm politik güçleri kitlelerin karşısına gerçek düşünceleri, gerçek programlarıyla ortaya çıkmaya zorluyor.