“Papa hazretleri”nin Bağdat ve G.Kürdistan ziyareti nedense çokça konuşuldu; olmadık anlamlar yüklendi bu ziyarete. G.Kürdistan yöneticilerinin mutluluktan ağızları kulaklarındaydı. Irak hükümet temsilcileri de öyleydi. Kürt ulusunun özgürlük savaşının etrafında dolanan kimi liberal, uzlaşmacı tayfaya gelince... Onlar tam da “Vatikan'dan Papa'm gelmiş” havasındaydılar. Tanrı göndermişti onu bu kadim ve kutsal topraklara ve Ortadoğu'nun çelişki ve çatışmalarının son bulacağı o “kutsanmış zaman” Papa'yla birlikte başlayacaktı işte!
Hele de ABD'nin çiçeği burnunda Başkanı Biden abartıda tüm sınırları yıkarak bu ziyaret için “Tüm dünya için umut sembolü” deyiverdi. Halbuki, bu emperyalist devletin başı, IŞİD, Boko Haram, El Şebab çetelerine başında bulunduğu devletin silah, para, teçhizat, lojistik desteğini kesse Papa yerine kendisi “tüm dünya için umut sembolü” haline gelirdi.
Hiç şüphe olmasın, başta Irak olmak üzere, Ortadoğu'daki çelişki ve çatışmalar üzerinde hiç bir olumlu etkisi olmayacak Papa'nın ziyaretinin. Hiçbir toplumsal sınıf, toplumsal kesim, kendi öz çıkarlarından, beş kuruş değerinde olsun, vazgeçmeyecek. Ne burjuvazi daha çok sömürü ve sermaye birikimi için kitleleri açlık ve yoksulluğa sürüklemekten vazgeçecek, ne de kitleler burjuva sınıfa karşı ayaklanmadan, silahlı mücadeleden vazgeçecekler. Aynı şekilde ne ilhakçı devletler işgal ettikleri topraklardan çekip gidecekler, ne de ezilen halklar özgürlük savaşlarından.
Kısacası, “Papa hazretleri”nin ziyareti, temel toplumsal çelişki ve çatışmaların çözümü üzerinde saman çöpü ağırlığında bir öneme dahi sahip değil; olmayacak. Yine de Papa efendinin giderayak aklına bir soru geliyor ve sormadan edemiyor. Şöyle soruyor Papa efendi:
“Kilisedeyken aklıma gelen bir soru şuydu: Bu yok edicilere bu silahları kim satıyor? Evlerinde yapmıyorlar ya… Silahları kim satıyor?”
Zavallı Papa, IŞİD adı verilmiş katiller sürüsüne bunca gelişmiş silahı, tank, uçaksavar, anti-tank güdümlü füzeler gibi ağır ve modern silahları kimin ya da kimlerin verdiğini bilmiyormuş. Dünyadan bihaber yaşıyormuş “Papa hazretleri”. Hadi, dua okumaktan gazete okumaya, televizyonlardan haberler izlemeye vakti olmuyor diyelim. Etrafında sürü halinde dolaşan danışmanlarından biri de mi kalkıp bu konuda ona bilgi vermemiş. Örneğin, tüm dünya basınına yansıyan “MİT TIRları” haberini de mi görmemiş, okumamış.
Yıllardır insanları kurbanlık koyun gibi kesen, kafalarını gövdelerinden ayıran, dehşet saçmak için canlı canlı yakan bu vahşi katil sürülerinin silahları nereden bulduklarını sormayı “Papa hazretleri” ancak Irak'ın Musul'una gelip bir kilisenin yıkıntılarını görünce akıl ediyor. Vatikan'da aklına gelmiyor. Eh, boşuna dememişler: “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur” diye. Ruhani lideri olduğu Hristiyanlar dahil, tüm inançlardan insanların bu katil sürüsü tarafından tavuk gibi boğazlandığı yıllar boyu, Papa efendi şöyle dönüp de merak bile etmemiş, bu katil sürülerinin silahları, paraları nereden geliyor; bunları kim koruyor, kim eğitiyor; Irak ve Suriye'ye nereden geçiyorlar diye.
Yine de Papa efendinin ağzından böyle bir sorunun çıkmış olmasını önemsemek lazım. Bu soru şimdi işinde gücündeki sıradan insanın aklına da düşmüş oldu. Bu, yanıtı, emperyalist devletler ve işbirlikçi bölge devletleri tarafından ısrarla gizlenen, kitlelerin aklından uzak tutulan bir sorudur.
Ama Papa’nın gafleti bir şey değil. Sorunun kendisini de, yanıtını da bildikleri halde, başta ABD olmak üzere emperyalistlerin IŞİD denen katil sürüsüne karşı savaştıklarını iddia edenlere ne demeli? IŞİD, kimin çocuğu, onu dünyaya getiren kim? Onu kim koruyorsa, kim silahlandırıyorsa, Avrupa başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafından Irak ve Suriye'ye çete akışına kim izin veriyor ve hatta bizzat organize ediyorsa, sınırlarını çete geçişleri için kim kevgire çevirmişse odur babası-anası IŞİD denen katil sürüsünün.
Yine de “Papa hazretleri”, yıllar sonra da olsa, sorduğu soruyla bir adım öne çıkmış sayılır. “Uluslararası Koalisyon” dedikleri emperyalist haydutların IŞİD'e karşı savaştıklarını söyleyip duranlar bu soruyu sormayı bile akıl edemediler bugüne kadar. Şimdi biz soralım: Bu katil sürüleri, Kürt halkının kanına girmiş bu caniler, bunca gelişmiş silahları bol miktarda nereden buluyorlar? Papa'nın dediği gibi, “Evlerinde yapmıyorlar ya... Silahları kim satıyor?” Gerçi Papa, birilerinin çıkıp “Biz satıyoruz” demelerini bekliyor ama daha çok bekler.
Tamam, dinci faşist iktidarın, faşist devletin bu katil sürüsüne TIRlarla silah gönderdiği sabit. Dahası, Adana ve Konya'dan mühimmat sağladığı da mahkeme kayıtlarıyla belgeli. (Papa'nın bunlardan haberi yok belli ki!) İyi de, dinci faşist iktidar ve faşist devlet ne maddi olarak ne de silah sanayi kapasitesi bakımından bu işin altından tek başına kalkabilir. Bir emperyalist efendinin ya da efendilerin de bu işin içinde oldukları kesin.
Kim bunlar? “Uluslararası Koalisyon” IŞİD'e karşı savaşıyor diyenlerin bu soruyu sormaları lazımdı bugüne kadar. Belli ki yanıtı vermek bize düşüyor. Evet, bunlar, tam da “Uluslararası Koalisyon” denen, emperyalist haydutlardır. Başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halklarını bu çeteye boğdurmak, Ortadoğu halklarının her türlü devrimci girişimini kanla bastırmak isteyen emperyalist devletler.
RTE'nin “Kobani düştü düşecek” lafını, TIRlarla gönderilen silahları, petrol ticaretini ve IŞİD'ten beklentisini resmin tam ortasına yerleştirdiğimizde tablo netleşmeye başlıyor. Tam netleştirmek için ise, dinci faşist iktidarın, KDP ve Irak merkezi hükümetinin desteği ve ABD-NATO ile işbirliği içinde UKH'ne karşı başlattıkları son saldırıları, Gare, Haftanin ve sırasını bekleyen Şengal'i birlikte düşünmeliyiz.
Anlaşılıyor ki, Papa, çok geç de olsa, bir kilisenin yıkıntıları arasında, çok açıklayıcı bir soru sormuş oldu. Darısı diğerlerinin başına!