Tekelci sermaye sınıfının tüm politik güçlerinin, silahlanma dahil, harıl harıl bir hazırlık içinde olduklarını söylemek, artık bir öngörü değil, somut gerçeği, göz önünde olan biten olayları ifade etmektir.
Karşı-devrim güçleri, gericilik, sömürü düzenini korumak için, devletin gözetimi altında ve desteğini alarak, büyük, kanlı çarpışmalara hazırlık yapıyorlar.
Faşist devletin kendisi, diktatörlüğünü, kendisine ayak bağı olan her türlü yasal engelden “özgür” kılmak için düzenlemelere gidiyor. Yine faşist devletin kendisi, Hitler’in SS’leri benzeri yapı oluşturmanın ilk ısınma hareketlerini yapıyor. Bu tespitlerimizi dayandırdığımız somut olay ve olguları sıralayalım.
Birincisi, kendisi de bir tarikatçı ve tarikatın ileri gelenlerinden bir olan “Cübbeli Ahmet” namındaki şahıs, selefi tabir edilen tarikatların silahlandıklarını ve iç savaş hazırlıkları yaptıklarını açıkladı.
Aynı kökenden geldiği, tarikat ilişkilerini bildiği ve bilgi alma kapasitesi olduğu için bu adamın verdiği bilgileri “içeriden” bilgiler olarak kabul etmek yanlış olmaz. Şöyle diyor bu şahıs:
“2 bin dernek var. Bu dernekler silahlanıyor. Şahıslar pompalı mompalı. Dört defa silahlanmayı engelleyin iç savaş hazırlanıyor. Özellikle Batman-Adıyaman taraflarında çatışmaya hazırlanıyorlar. Barut gibi. İzmir kaynıyor. Ora bura kaynıyor. İnsanları alenen ölümle tehdit ediyorlar”
Bu sözlerin üzerinden 9-10 gün geçmesine karşılık ne devletten ne de hükümetten bir ses çıkmış değil. Çıkacağı da yok. Çünkü bunlar zaten devletin ve hükümetin destek ve onayı ile yapılan hazırlıklardır.
Gerçekte bu hazırlıklar, Mayıs ayının başlarında Sevda Noyan adlı kadının “elimde elli kişilik liste var” dediğinde başlamıştı. O günlerde bu tip vakaların peş peşe ortaya çıktığı hatırlanmalı. Sonra kısa bir kesinti oldu. Belli ki, dinci faşist iktidar arkasını getirecek durumda değildi. Bir yoklama yapıldıktan sonra durdular.
İkincisi, Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı olur kendileri, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı, sokak ağzıyla tehdit etmiş, gelen tepkiler üzerine kararlılığını ifade etmek için, “bir söz söyledim çok beğendim” diyerek sözlerinin arkasında durmuştur. Sözlerin içeriğinin önemi yok. Önemli olan verilen işarettir. Kararlılık gösterisidir. Yola devam işaretidir.
İşaret şudur: Dinci faşist iktidar, şüphesiz tekelci sermaye ve emperyalist güçlerin onayıyla, kendi hizmetinde de olsa hiç bir “yasallık” engeline tahammül edemez hale gelmiştir. Süleyman Soylu, kişi olarak S.Soylu olarak düşünülmemelidir. O, dinci faşist iktidarın işaret vermekle görevli memurudur. SS işareti veriyor.
Üçüncüsü, S.Soylu’nun işaret ettiği kişiler, bir kaç günü geçmeden, mutlaka fiziki bir saldırıya uğruyorlar. Örneklerini vermemize gerek yok; herkesin görüp bildiği şeylerdir. Ancak bu saldırılar birbirinden yalıtık, münferit olaylar olarak ele alınmamalı. Bunlar, Hitler SS’lerinin yöntemlerine gidişin ısınma turları olarak anlaşılmalı.
Dördüncüsü, açık alandaki tüm örgütlülüğün dağıtılacağının işareti, Devlet Bahçeli tarafından Türk Tabipler Birliği hedef gösterilerek ilan edilmiştir. Barolarla başladılar. Türk Tabipler Birliği ile devam edip, geride kalan ne kadar örgüt varsa, örneğin Mimar-Mühendisler Odası, hepsini kapatmak yoluna gidecekler.
Beşincisi, Hitler yöntemlerini aratmayacak şekilde propaganda bakanlığının kurulmasına başlandığı ilan edildi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde kurulan “Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanlığı” budur. “Stratejik İletişim Politikaları” bu daire başkanlığı tarafından belirlenecek. Daire Başkanlığının görevleri şöyle tarif edilmiş:
“Türkiye’ye karşı yürütülen psikolojik harekât, propaganda ve algı operasyonu faaliyetlerini belirleyerek her türlü manipülasyon ve dezenformasyona karşı faaliyetler”
Bu kadarı yeter.
Bütün bunlar sonuç çıkarmaya fazlasıyla yeter. Ayasofya’da minbere kılıçla çıkan Diyanet İşleri Başkanı’nın verdiği mesajın gizli saklı yanı kalmıyor. Dinci faşist iktidar ve faşist devlet, iç savaşın daha kanlı, daha sert aşamalarına, Hitler tipi faşizmle girmenin hazırlıklarını yapıyor.
Faşist devlet ve dinci faşist iktidar, esas olarak devlet güçlerine dayalı faşist terör ve baskıdan istediği sonucu alamadı. Sadece 2015’ten bu yana olan süreç göz önünde bulundurulsa, bu bile söylediklerimizi kanıtlamaya yeter.
2015’ten bu yana yapılan bunca katliam, bunca baskı, terör, açık infaz emekçi sınıfları ve Kürt halkını zapturapt altına almaya yetmedi. Birleşik devrimin toplumsal güçlerinin faşizme ve tekelci kapitalizme karşı birleşik mücadelesi, öfkesi kesintisiz sürdü.
Karamsarlar, devrimden umudunu yitirmiş ya da onu ancak Kafdağının ardında hayal edebilenler bu tablodan kötümser sonuçlar çıkarırlar. Gerçek durum ise tam tersi. Tekelci kapitalist sömürü düzeni, her şeye rağmen ayakta duramıyor. Faşist devletin tüm terör ve baskısı buna yetmiyor. Şimdi topyekun, karşı-devrimin kitle tabanının da aktif katılacağı bir faşizme ihtiyaç duymalarının nedeni budur.
Emekçi sınıflar, Kürt halkı ve ezilen ulusal topluluk halkları faşizmin bu hazırlıklarına kendi mücadele kapasitelerini güçlendirerek yanıt vermeliler. Bu noktada sınıf bilinçli devrimci öncü işçilere büyük görevler düştüğü açıktır.
Faşizmin silahlanmış güçlerine çıplak ellerle karşı konulamaz. Pek çok katliamdan geçmiş Kürt halkı ve emekçi sınıflar bunun bilincindeler. Kendilerini öldürmeye, ortadan kaldırmaya gelenlere aynı amaç, duygu ve cesaretle yanıt verilmeli. Bunun için gerekli araçlarla donanmak, hazırlıklar yapmak yaşamsal önemdedir. Maraş, Sivas katliamları örneği unutulamaz.
Dahası, tüm katliamlar şunu yeterince kanıtlamıştır: Baskın basanındır! Emekçi sınıflar, Kürt halkı, gençlik, kendilerini ortadan kaldırmaya gelecek olanları, kurbanlık koyun gibi bekleyemezler.
Sayımız milyonlarladır. Haziran (Gezi) Halk Ayaklanması, ayağa kalktığımızda ne müthiş bir güç ortaya çıkardığımızı gösterdi. Selefi-melefi, faşist-maşist, birleşmiş, donanmış, devrimci ruh ve cesaretle ayağa kalkan halkların önünden nasıl kaçtıklarını, kaçacak delik aradıklarını tarihimizden biliyoruz.
Ayakta duramayan tekelci sermaye düzeni, faşist devletiyle birlikte yıkılacak. Birleşik devrim, karşı devrim güçlerini eze eze zafere ulaşarak halkların devrimci iktidarıyla taçlanacak.