Tarihin istihzası çoktur. Ama şakası yoktur! Nice fatihler görüp geçirdi o. Nice budalaları yere çakmadan önce en yükseklere çıkardı. Nice taçsız başlar yuvarlandı sokaklarda.
Her kim ki tarihi oluşturan ilişkiler ağında kendi gücünü olduğundan büyük görür, tarihi yaratan iradeler havuzunda kendini (kendi iradesini) hepsinin üzerinde görür, tarihin ironik tokadını yemesi an meselesidir.
Son örnek (kuşkusuz sonuncu olmayacak) Sri Lanka’dan...
2009 yılında Tamil Kaplanları’nın tarihi yenilgisinde ülkenin başında bulunan, bu “zafer” sonrası derhal erken seçim yaparak yüzde 58’lik oyla seçimlerde “tarihi zafer” kazanan Rajapaksa, bu “Tamil fatihi”, Sri Lanka yoksullarının kasıp kavuran öfkesinden helikopterle kaçıp kurtulabildi!
Oysa onun şahsında Sri Lanka burjuvazisi, Tamiller’i yendiklerinde, devrim belasını da sonsuza kadar def ettikleri hayaline kapılmıştı! Ah şu burjuvaların tarihten nasibini almamış hayalperestlikleri!..
Bütün kapitalist dünyayı pençesine alan ve sürekli derinleşen genel ekonomik kriz, en son Ukrayna savaşının gıda ve enerji fiyatlarını muazzam ölçekte yükseltmesiyle, yoksul halkların dayanma gücünü tüketti. Sri Lanka’da gösteriler Mart sonundan beri sürmekteydi. Hükümet ve devlet başkanının istifası için protestolar yayılıyordu. Hükümet önlemleri sertleştirdi ve OHAL ilan etti. Kendi paramiliter kuvvetlerini halkın üzerine saldı. Ateşe dökülen benzin etkisi yaptı bu. Gösteriler hızla ayaklanmaya dönüştü.
Başkent Colombo, alevler içinde! Başkanlık konutu, başkanın evi, devlet kurumları... alev alev yanıyor. Yoksulların ateşli öfkesi burjuva hayalperestliği kavuruyor!
Olayların hızı ve gelişimi, Kazakistan’daki ayaklanmayı çağrıştırıyor. Derin iktisadi krizin ateşlediği kitleler, ve çok sayıda değişik siyasal iradenin sürece müdahalesi!.. Her gerçek halk ayaklanmasında karşımıza çıkan tablo, burada da mevcut. Tüm bu girift yapı, gözlerimizin önünde şiddetli bir halk ayaklanması yaşandığı gerçeğini değiştirmiyor.
Sri Lanka burjuvalarının hayalleri çok erken bitti. Çağımız “kısa tarih” çağı. Olaylar korkunç bir hızla ilerliyor. Kurtulduklarını sandıkları devrim heyulası, bu defa Tamil bölgesinde değil, “kendi evlerinde” ortaya çıkıyor. Hem de bu defa üstü örtük değil, çıplak bir şekilde sınıfsal nitelikte! Yoksul halk kitleleri tüm sistemi hedef alan bir ayaklanmaya girişiyorlar.
Tam da kendini her şeyin fatihi, gelişmelere yön veren güç sandığı anda, tam da “tarih bitti” hülyalarına daldığı anda, burjuva sınıf, gerçekliğin acımasızlığıyla yüz yüze geliyor.
Üstüne basa basa belirtmek gerek. Burjuva sınıfın “ebedi zafer” kazanma şansı yok. En muzaffer olduklarını sandıkları yer ve zamanda, aslında kendi yıkımlarının çok güçlü tohumlarını ekiyorlar. Tarihsel olarak aşılmaya yazgılı bir sınıfın, hiçbir dönem böylesi bir zafer kazanma şansı olmaz. Kendileri “sonlu” olanlar, “tarihin sonu”nu ilan edemezler! Öyle ya da böyle, tarih, onların sonunu getirecektir!
Burjuvazi ile proletarya açısından taban tabana karşıt bir durum söz konusudur burada. Proleter sınıf her yenilgiden sonra yeniden doğrulur ve savaşa yeniden başlar. Ama burjuva sınıf, savaşı (sınıf savaşını) kaybettiğinde tarihin çöplüğünü boylar! Bu evrensel bir kuraldır.
Diğer taraftan, burjuvazinin (ve kapitalizmin) gelişme döneminde bile kazanma şansının olmadığı “ebedi zafer”, artık çöküş sürecine girmiş olan bir sistem için hiç söz konusu olamaz. Bugün tüm dünyada işçi sınıfı ve yoksul halklar burjuva egemenliğe karşı ayaklanıyor. Sri Lanka’da, Tamiller özelinde geçici yenilgi alan devrim (ve emekçi sınıflar), yeniden ayağa kalkıyor. Sistemin tümünü hedef tahtasına oturtuyor.
Sri Lanka, “bizim” dinci faşist iktidarın 2009 sonrası sıklıkla diline doladığı bir ülkeydi. Tamil’lerin tarihsel yenilgisi ardından Genelkurmay tarafından hazırlatılan “Çökertme Planı”, doğrudan Sri Lanka-Tamil Kaplanları savaşını örnek alan bir saldırı planıydı. Kandil çökertilecek ve fethedilecek, “terörün kökü kazınacak” ve tıpkı Rajapaksa gibi yerli ve milli fatihlerimiz “ebedi zafer” ilan edecekti. Sonuç?
Çığ gibi büyüyen işçi eylemlerine, Mart-Mayıs döneminin kitlesel eylemlerine, her biri apaçık bir isyan nidası olan sokak röportajlarına, öfkeli homurdanmalara... bakmak kafi. Sri Lanka isyanının “yerli ve milli” bir baskısının bizim topraklarda ortaya çıkmasının koşulları hızla olgunlaşıyor. Ama bizde sonuç farklı olacak. Çünkü arkamızda Denizlerin mirası 50 yıllık devrimci birikim var. Haziran ayaklanması ve 6-8 Ekim Serhıldanları gibi yakın kuşakları derinden etkileyen büyük kapışmalar var.
Türkiye burjuvazisi 13 yıl önce Sri Lanka burjuvazisine öykünüyordu. Şimdi Sri Laka işçileri ve yoksulları zenginlerin hükümet üyelerinin evlerini ateşe vererek dünya işçi sınıfı ve yoksullarına bir örnek sunuyor.
Yoksulların ateşli öfkesi, tüm eski dünyayı devrim yangınlarıyla eleştiriye tabi tutuyor!