İşçi eylemleri yoğun. Süreklilik gösteriyor. Eylemler gittikçe daha kararlı ve direngen bir nitelik kazanıyor. Art arda kazanımlar da elde ediyor.
İşsizlik kılıcının tepelerinde salınıp duruyor olmasına rağmen işçiler, gittikçe daha istekli bir şekilde eylemlere yöneliyor. Çünkü açlık, her tür “kaygıyı” bastırır vaziyette kendini dayatıyor tüm topluma. Artık ne sabredecek derman kaldı dizlerde, ne gerileyebilecek en küçük bir alan.
Sendikalı oldukları için işten atılan Farplas işçileri fabrikayı işgal ediyor. Polis saldırısı ile işgal kırılsa da, tek bir eylem bir anda dört bir yanda heyecan dalgası yaratmayı başarıyor.
Kargo çalışanları, motokuryeler, art arda iş bırakma eylemleri yapıyor. Trendyol işçilerinin bir dizi kenti kaplayan kontak kapatma eylemleri örneğinde olduğu gibi patronu dize getiren direnişler örgütlüyor. Onları yine bir dizi kentte eyleme geçen Hepsijet motokurye kargo işçileri takip ediyor.
Sağlık emekçileri, maden işçileri, inşaat işçileri, Çimsataş işçileri, gazeteciler (ki 2009 yılından beri ilk kez grev yaptılar!), belediye işçileri... Gazetelerin emek-sendika sayfalarını şöyle bir karıştırmak durumu görmek için yeter. Her yerde işten atılma, direniş, grev, iş bırakma ve çatışma haberleri var. Bunlar daha bir şey değil. Bu, gelmekte olan dip dalganın şimdilik yüzeyde yarattığı küçük dalgacıklardan ibaret.
Tekrar etmek pahasına altını çizelim. Yoğun devrimci bir dönemden geçiyoruz. Kapitalist düzen durdurulamaz bir çürüme, çöküş ve dağılma sürecinde. Mevcut şartlarda bunalımdan çıkışın tek bir yolu var; o da devrimci proletaryanın mevcut burjuva yapıyı tümden havaya uçurup, emeğin iktidarını kurmasından geçiyor.
Sorunu bu şekilde görmeyen, tekil sorunlara çözüm üretmekle kendini mükellef gören yaygın bir anlayış var sosyalist harekette. Niyet tartışmasından bağımsız olarak dönüp dolaşıp burjuva düzen güçleriyle yakın platformlara savruluyorlar.
Tekelci kapitalist düzen, siyasal, ekonomik, askeri, tüm kurumlarıyla çöküş halindeyken devrimci işçi sınıfı hareketinin yapması gereken, bu durumdan kendi iktidarını bir devrimle kurmak için yararlanmaktır. Devrimci proleter hareket ve devrimci komünistler hiç tereddütsüz bir şekilde kendi bağımsız çizgisini izlemek, bizzat pratik süreçte sürekliliği sağlanmış devrimci çıkışlar yapmakla yükümlü. Devrimci proletarya ve onun sınıf partisi, hakim siyasal uzlaşmacılık atmosferini ancak bu şekilde kırabilir, bağımsız devrimci çıkışlarla sınıf savaşına yön verebilir. Kurtuluşun yolu olarak kavga bayraklarının en başına “emeğin iktidarı” yazılmalıdır.
Tüm bunlar, bugün, içinde bulunduğumuz anda, başa konulması gereken görevlerdir. Uzun süredir bu nesnel duruma sürekli ve sürekli dikkat çekiyoruz.
Sorun, bu görevin nasıl başarılacağıdır.
Bu tür yoğun devrimci dönemlerde günlük faaliyetin önemi inanılmaz derecede artar. Patlamaların yaygınlığı ve etki gücü, çoğu zaman bu temel noktayı gözlerden saklar. Oysa komünistler için yoğun günlük faaliyet hayati önemdedir. İşçilerin kendi yaşam koşullarında küçük de olsa ilerlemeler sağlamak için giriştikleri gündelik mücadelenin dışında kalarak, salt bilimsel doğruları ve büyük amacı (tarihsel görevi) yinelemekle sınırlı kalarak öncülük elde edilemez. İşçilerin uğrunda savaşmaya razı oldukları talepler ne kadar sınırlı ve mütevazı olursa olsun, komünistler mutlaka işçilerin bu mücadelelerinin bir parçası olmayı başarmakla yükümlüdür.
Günlük çıkarlar uğruna büyük düşünceleri unutmak (ekonomizm), ufak iyileştirmelerle sonuca ulaşılacağı yanılsamasına kapılmak (reformizm) nasıl çıkmaz yol ise, işçi sınıfının günlük mücadelesinin dışında kalarak yalnızca büyük düşünceleri dillendirmekle yetinmek de o kadar çıkmaz bir yoldur. Tam tersine, her Leninist, işçilerin gündelik mücadelesinin içinde yer almak, patronlara karşı yürütülen tüm mücadelelere ve grevlere katılmak, büyük düşünceleri, kurtuluşun yolunu bu pratik içerisinde dile getirmek, ajitasyon ve propaganda faaliyetini bu temel üzerine inşa etmek durumundadır.
Pratik çalışmamızın en yakıcı görevlerinden biri, yalnızca kadrolarımızın değil, bütün insanlarımızın gündelik faaliyete sürekli katılmasını sağlamaktır. Devrimci ajitasyon ve propaganda faaliyeti, ancak böyle bir pratik faaliyet içinde gerçekten başarılı olabilir; işçi ve emekçi yığınlarda bir karşılık bulabilir. Ancak bu şekilde proleter kitleler ve militan proletarya, bizi, mevcut işçi hareketinin cesur ve ileri bir bölüğü olarak görüp onaylayabilir. Gündelik faaliyetin önemine tekrar tekrar dikkat çekme sebebimiz budur.
Dipten gelen dalganın yüzeye vurması artık an meselesi. Yitirilecek zaman yok.