Yok, hayır... NATO zirvesinde “aile fotoğrafı” kısmına takılıp RTE’yi tiye alacak değiliz! Herkes İngilizce bilmek zorunda değil elbet. Ama sinekten yağ çıkarma peşindeki tüccar dinci faşist iktidarı elbette alaya alacağız; layık olduğu aşağılamayı göstereceğiz!
Kötü ünlü Soros, bir zamanlar “Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü, ordusudur” buyurmuştu. Üstelik sudan ucuz bir “ürün” bu... hala NATO'nun “23 sentlik asker”i ne de olsa!
Bugün Brüksel’de Biden ile görüşme sonrası şöyle konuşuyor dinci faşizmin başı:
“Afganistan konusundaki düşüncelerimizi çok açık olarak Sayın Biden'a ifade ettim. Eğer Afganistan'dan çıkmamız istenmiyorsa, özellikle orada belli bir desteğin verilmesi isteniyorsa Amerika'nın bize vereceği destek büyük önem arz ediyor.”
Henüz bu “görev” Türkiye’ye verilmemiş. Ama dinci faşizm, dünden hazır ve istekli. Hemen kapora isteyen esnaf ayarında konuşuyor! Kuşkusuz bu “destek”, her şeyden önce mali bir destektir. Toptan kasayı boşaltmış bu müflis tüccarın korkunç bir para açlığı çektiğini bilmeyen yok. Ama hepsi bu değil. Bu “destek” aynı zamanda maddi bir destektir. Askeri, politik, diplomatik... aklınıza gelebilecek her türden maddi destektir. Uzun yıllardır ensesini yakıp kavuran devrim belasından kurtulmak için dört gözle bekledikleri maddi destek...
İçeride ve dışarıda böylesine köşeye sıkışmış, toplumun çok geniş emekçi kesimlerinin muazzam öfkesini üstüne çekmiş, ince bir çizgide yürümeye çalışan bir iktidar bizzat kapısını aşındırdığı emperyalist efendilerin tam desteğini istiyor. Topyekun bir faşist diktatörlüğün hayata geçirilmesi için, aşağıdan gelen o yıkıcı dalgayı dizginleyebilmek için destek istiyor.
Bu destek için her şeyi yapmaya hazır. Sırf bu yüzden Savunma Bakanı Akar, bir paragraf içinde 8 defa “NATO”yu zikrediyor; bunun için duru gökte çakan şimşek misali Montrö sözleşmesi masaya yatırılıyor... bunun için Karadeniz’deki tüm dengeleri değiştirme çabasına giriliyor, Kırım-Ukrayna meselesi kaşınıyor. Karabağ’dan Libya’ya, başta Londra olmak üzere Anglo-Sakson emperyalistlerinin “kullanışlı aparatı” görevi güle oynaya kabul ediliyor. NATO ve ABD adına savaşmaya talip olan dinci faşist iktidar, her cepheye sürüyor “23 sentlik asker”lerini!
Normalde Afganistan “görevi” için emperyalistlerin talepkar (yalnızca buyurgan değil), Türkiye’nin ise kendini “naza çeken” taraf olması gerekir. Olağan akış, bunu gerektirir. Oysa tuhaf bir şekilde burada kendini naza çeken NATO, “Kabil havaalanı bekçiliği” görevine heveskar olan Türkiye var! Yine baş aşağı duran bir görüntü söz konusu.
Şimdilik Brüksel kendini naza çekse de, ateş hattınaTürk ordusunu sürmek işine gelecektir. Yakında “görev”in Türk birliklerine verildiğine tanık olacağız muhtemelen. Taliban, Kabil kapılarına dayandığında “Müslüman kimliği”kurtarmaya yetmez Mehmeti. Zaten Taliban, önce isim vermeden “Her yabancı gücü, kim olursa olsun işgalci olarak kabul edeceğiz ve işgalcilere gösterilen tepkiyi göstereceğiz” açıklaması yaptı, ardından doğrudan Türkiye’nin adını anarak, güçlerini çekmesi gerektiğini söyledi. İşin sonunun nereye varacağını kestirmek için kahin olmaya gerek yok.
Bu arada dört cephede savaşa koşturan orduya bakıp Türkiye’nin “alt emperyalist” olduğundan dem vuranlar, RTE’ye olmadık misyon ve liderlik vasfı biçenler için de küçük bir alıntı: “Erdoğan, bir gazetecinin, ‘24 Nisan konusu gündeme geldi mi?’ şeklindeki sorusunu da, ‘Hamdolsun 24 Nisan konusu hiç gündeme gelmedi’ şeklinde yanıtladı.”
Düşünün. Gazeteci Biden’ın “Ermeni soykırımı” açıklamasının gündeme gelip gelmediğini soruyor, ve “alt emperyalist” ülkenin o “zeka parıltıları” ile yüklü lideri “hamdolsun, gelmedi” diyor! İçeride mangalda kül bırakmayıp esip gürleyen dinci faşist iktidar, sanki konuyu gündeme Biden getirecekmiş gibi, gündeme gelmedi diye duacı oluyor! İşte size gerçekte patronun kim olduğunu çıplak bir şekilde ortaya koyan bir örnek. Birileri “zeka parıltıları” mı demişti!..
Zirve sonucunda yayımlanan açıklamada Türkiye adı bolca geçiyor. “Güvenliğe destek” vurgusu, Suriye meselesindeki “önemi” ve “takdir edilen” fedakarlığı... bol keseden övgüler sıralanmış. Öte yandan Ukrayna ve Gürcistan özel gündemleri de Türkiye'ye ek “görevler” yükleyebilecek olası sahalar olarak öne çıkıyor.
Emperyalistlerin Türkiye'ye yönelik “güvenliğini sağlama” taahhütlerinin yerine getirilebilirliği tartışmalı bir konu. Her şeyden önce, emperyalistler kendi güvenliklerini sağlamaktan acizler. Bunun bazı yönlerine işaret etmiştik. Fakat Türkiye’yi “ortada bırakmayacakları” kesindir.
Emperyalistlerden demokratikleşme baskısı bekleyen liberal alıklar ve küçük burjuvalar durumun hala ayırtında değil. Türkiye’nin bir toplumsal devrimle yitirilmesi, emperyalistlerin asla göze alamayacakları bir risk. Hem bölgenin temel karşı-devrim üslerinden birisi oluşu itibariyle, hem de zirve sonuç bildirgesinde sıralanan konular açısından önemli bir konuma sahip Türkiye. Kaba bir RTE karşıtlığı üzerinden uluslararası gelişmeleri okumaya çalışan ham kafalar, Biden başta olmak üzere emperyalistlerin, dinci faşist iktidara “buraya kadar” diyecekleri hayalini kuruyorlar. Gerçeklikten bu kadar kopuklar. Berlin’in Ankara’ya silah sevkıyatı konusundaki kararlılığına yahut Washington’un Güney’de sürüp giden çatışmalardaki etkin konumuna baksalar, hayal kurdukları şeyin beş paralık değeri olmadığını anlayacaklar.
Demokrasiyi emperyalist başkentlerden bekleyenlere kötü haber... dinci faşist iktidarı güçlü bir şekilde desteklemeye devam edecek emperyalistler!
Tarihin akışını durdurmaya yetmez elbette güçleri. Ne kendi göçüp gidişlerini durdurabilirler, ne Türkiye’yi devrimin pençesinden çekip alabilirler.