Resmi vaka rakamları ile Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü oldu Türkiye! Cümle alem vaka sayılarını açıklarken bizimkiler alemin akıllısı olduklarından, “hasta sayısı” açıklıyorlardı. Onu bile çarpıtarak...
Kuşkusuz dünya genelinde kimlerini rakamları şeffaf olarak kamuoyu ile paylaştığı, kimlerin yeterli test vb. yaptığı ayrı konu. Ama bilinçli gizleme, çarpıtma, hasır altı etme dendi mi, Türk devlet geleneğinin, dünyada (eğer ilk sırada değilse) ön sıralarda geldiğine kuşku yok!
Salgının gerçek durumunu hep gizlediler. Belki içlerindeki kimi aklıevveller, durumun vahametini açıklamanın “halkı paniğe sürükleyebileceği”ni düşündü gerçekten, bilinmez. Ama rakamların hasır altı edilmesinin, her şeyden önce kapitalist çarkların dönmesiyle, onun işleyiş mantığıyla birebir bağlantısı var. En tepedeki zat-ı muhterem Türkiye’yi “ekonomi çarkları dönmek zorunda olan ülke” olarak tanımladı. İşçileri fabrikalara, madenlere, tersanelere, organize sanayi bölgelerine hiçbir şey olmamış gibi sürmek için elbette hastalığı, salgını, virüsü gizlemek “zorundaydılar”! Nitekim bütün dünya virüsle kavrulurken, Ankara Mart’ın neredeyse ortasına kadar tek bir vaka açıklamadı. (İlk vakanın duyurulması ile IMF yardımı söylentilerinin çakışmasını şimdilik es geçelim.)
Ardından rakamlar sürekli belirli düzeylerde tutuldu. Bir oran vardı hiç bozulmayan. Sahadan gelen bilgiler tüm bunları yalanlasa da, hükümetin bu tutumu hiç değişmedi. Ölüm sayılarını düşük gösterdiler. Ama erişime açık dijital kayıtlar söyledikleri rakamları yalanladı. Konuyu bir milletvekili gündeme getirince apar topar dijital kayıtları erişime kapattılar. Öte yandan belediye kayıtlarında belli oluyordu gerçek rakamlar. Fakat CHP, bir “devlet partisi” olarak, sermaye düzeninin kurucu partisi olarak, bu kayıtları itinayla örtbas etti. Taki son döneme kadar.
En küçük bir örgütlenme yeteneğine sahip olmayan, halk yararına en ufak bir adımı atma becerisi gösteremeyen dinci faşist iktidar, her alanda olduğu gibi, bu alanda da propaganda gücüyle, Göbels yöntemleriyle kendini dünyanın en başarılı yönetimleri arasında göstermeye çalıştı durdu. Geçtik bilimsel bakışı, sıradan bir mantığın bile kabul etmeyeceği bir durumun yaşanmakta olduğuna yemin billah etti. Nüfusları İstanbul’un yarısı kadar olan ülkelerin vaka ve ölüm sayıları bile 83 milyonluk Türkiye’yi solluyordu neredeyse!
Türk Tabipler Birliği, ellerindeki verilerin bu sahtekarlığı yalanladığını en başından beri ısrarla duyurdu. Birkaç ay önce durumun kontrolden çıktığını hem Bilim Kurulu üyeleri, hem TTB vurguladı. Dinci faşizmin karşılığı “vatan hainliği” suçlaması oldu. İstanbul ve Ankara belediyeleri ölüm sayılarını dillendirmeye başladı. Sonunda hükümet vaka sayılarını açıklamaya karar verdi. İki gündür açıklanan rakamlar 30 bin sınırında. Ama... TTB verileri rakamların en az 75-80 bin bandında olduğuna işaret ediyor. Daha yukarda olması muhtemel. Yani resmi rakamın iki katından fazla. Belki üç katı! Yani yine “budanmış rakamlar” söz konusu.
İşin diğer yönü, rakamların neden açıklandığı meselesi. Kimileri “CHP’nin akıllı taktiği” üzerine döktürmeye başladı bile. Fakat rivayet odur ki, Dünya Sağlık Örgütü, vaka sayısının yoğun olduğu ülkelere aşı konusunda öncelik verilmesi telkininde bulunmuş. Şark kurnazı dinci faşist iktidar ise böyle bir adım atmış. Doğru veya yanlış, bilinmez. Önemli de değil. Dinci faşizmin bu potansiyeli taşıdığını biliyor olmak, yeterlidir. İnsan hayatının, toplum sağlığının en ufak bir önemi yoktur. Kapitalist toplumlarda durum böyledir. Kar için işçiler çarklarda öğütülür, hastalığın pençesine atılır. Tüm kapitalist ülkelerin şeceresi bu vahşeti kanıtlamak için yeter de artar bile. Bizdeki gibi “tüccarların” hükümet olduğu yerde hepten böyledir.
TTB en az iki haftalık, ideal olarak dört haftalık, tam kapanma, zorunlu sektörler dışında tüm işletmelerin kapatılması vb. çağrısı yapıyor. Ama bu öneriyi yaparken, “hiç üstüne vazife olmayan”(!) tarzda, işçilere ve hanelere maaş, esnafa kira muafiyeti (kredi vs. değil) türünden ekonomik adımlarla birlikte sunuyor. Alın size bir başka “terörist” hamle!
İşin şakası kalmadı. Salgının yayılım hızı, bu gizlenen, “budanan” rakamlara göre bile çok büyük. “Ekonomi çarkları dönmek zorunda” anlayışı, başından beri “taammüden cinayet” kapsamındadır. İşler, işçilerin tüm bunları hesap ederek tüm güçlerini kullanmaları gereken bir kapışmaya yol alıyor.