Ekonomik-politik krizin geldiği nokta devlet aygıtında artık tam bir dağılma ve çöküş yaratıyor. Ve bu aynı durum, aynı zamanda devlet aygıtının ve genel olarak iktidarın yeniden yapılanmasını dayattı. Her adımda aynı kaynaktan beslenen bu iki olgunun yeni örneklerine tanık oluyoruz.

Enis Berberoğlu ile ilgili Anayasa Mahkemesi bir karar verdi, 14. Ağır Ceza bu kararı tanımadığını açıkladı. (Kuşkusuz dinci faşist iktidarın talimatıyla!) Tam bu tartışılmaya başlarken, kamuoyunda buna karşı tepkiler yükselince, Anayasa Mahkemesi üyelerinden birisi, “Işıklarımız yanıyor” diye bir tweet attı. “Vaaay, darbe iması yaptılar” diye ortalık karıştı. Her kafadan bir ses çıkmaya başladı.

Anında İçişleri Bakanlığı, “Bizim ışıklarımız hiç sönmüyor” dedi. Alın size bir meydan okuma! İçişleri Bakanlığı açıkça Anayasa Mahkemesi’ne “Sen istediğin kararı al, yürütme benim elimde, ben istediğimi uygularım, istediğimi uygulamam” cevabını verdi.

Bu krizin arka planında neler var? Yoksa şimdiye kadar Anayasa Mahkemesinde benzeri kararlar az olmadı, fakat bunlar hiç bu boyutta tartışmaya varmadı. Bunun arka planında aslında ekonomik-toplumsal krizin kendisi yatıyor. Tek kelimeyle devrimin baskısı yatıyor.

Sefaletin, açlığın, pandeminin geldiği nokta ortada. Elle tutulur bir ayaklanma hali var uzun bir süredir. Her an patladı patlayacak bir öfke ve çıkışsızlık birikti. Faşist Akşener bile yaptığı geziler sonunda bu somut patlama potansiyelini görmüş, ürkü içinde “sabır taşı çatlamak üzere” diye uyarıyor sermayeyi ve onun devletini.

Oysa dinci faşist iktidar ve faşist devlet, bu “yakın tehdidin” gayet iyi farkında. Bu krizin kendisi de, işin aslı bu tehdidin bir sonucu. İşler böylesine varlık yokluk sorunu halini almışken, karşı-devrim tüm yetkeyi tek bir merkezde toplamaya, her tür, ama her tür “aykırı/çatlak sesi” ortadan kaldırmaya çalışıyor.

İşin komik yanı, AYM (ve bu türden kurumlar) sistemin temel kurumlarından biri. Çoğu üyesi hükümet ve dinci faşist iktidar tarafından atanmış. Devletin ve sistemin yapı taşlarından. Ve şimdi bu kurumla kavgaya tutuşuyor dinci faşist iktidar! Zirvedeki çatlağın boyutunu varın siz düşünün!

Sistemin çöküşü, zirvedeki çatlağı öyle bir noktaya getirdi ki, o zirvedeki çatlak, bürokrasi içinde ciddi yarılmalara yol açmaya başladı. Bürokrasiyi kontrol altına alamıyorlar. Bütün kriz esas itibarıyla bu noktaya kadar gelmiş durumda. Ve bu noktada sorun, onların gördüğünü bizim de görmemiz ve kendimizi ona göre hazırlamamız.