Meclis’in dört burjuva partisi ortak açıklama yayımladı. AKP, CHP, MHP ve İYİP, ağız ve düşünce birliği (dileyen buna nefret birliği de diyebilir) içinde Ermenistan’ı kınadı.
Bildiride, “Ermenistan saldırısını en güçlü şekilde kınıyoruz. Türkiye Azerbaycan'ın yanında olmaya devam edecektir. Ermenistan sadece bölge barışının karşısında olduğunu göstermiştir. Uluslararası camiayı Azerbaycan’ın yanında durmaya çağırıyoruz” denildi.
Hani her defasında “demokrasi ittifakı” sakızı çiğneyip kapısını aşındırdığınız ve her defasında emekçiler nezdinde muteber kılmaya çalıştığınız CHP var ya, işte o parti, yine AKP ile, RTE ile, dinci faşist iktidar ile, devlet ile aynı safta duruyor. Sahi “bu bir tesadüf olabilir mi”? Hani RTE karşıtlığı etiketiyle İstanbul’da “bağrınıza taş basıp desteklediğiniz” partinin adayı var ya, bildiriyle aynı içerikte tweetler attı dün, bu bir tesadüf olabilir mi? Göstermelik de olsa barıştan dem vurmadı hiçbiri. Doğrudan Ermenistan’ı, Ermenileri suçlu ilan etti. Bu bir tesadüf olabilir mi? Alın size “demokrasi ittifakı”!
İşe bakın. Çatışmalar Dağlık Karabağ’da (Artsakh) cereyan ediyor. Resmi anlamda çatışan taraflar Azerbaycan ordusu ile Karabağ kuvvetleri. Evet Karabağ, Azeriler’in göç et(tiril)mesinden sonra tamamen Ermeni nüfusa sahip. Ama Ermenistan değil. Kimse tanımıyor olsa da bağımsızlığını ilan etmiş bir bölge. Ve siz bir bildiri yazıyorsunuz, Ermenistan Cumhuriyeti’ni suçluyorsunuz. Hele RTE! “Ermenistan işgal ettiği topraklardan çekilsin” diyor. Nereden? Dağlık Karabağ’dan mı? Ama orası Ermenistan işgali altında değil ki. Karabağ’ın kendi yurttaşlarıdır orada Azerbaycan merkez yönetimiyle sorun yaşayan. Ve evet Ermeni’dir kendileri.
Bu yaklaşım bir dil sürçmesi değil. Bilinçli bir ifade. Türk toplumundaki “Ermeni alerjisi”ni kaşımaya yönelik ırkçı-şoven bir dil bu. “Söz konusu vatansa gerisi teferruat” diyen burjuva şoven düşmanlık dili. Ve bu sözün sahibinin başını çektiği ekip tarafından kurulan CHP’nin bu tutumu ne bir tesadüf, ne bir yanılsama. Gerçek özünü ortaya koyuyor bu gerici burjuva parti. Her kritik dönemde tekrar ve tekrar görüyoruz bu özünü. Ama her ne hikmetse küçük burjuva uzlaşmacılar CHP’nin kuyruğundan ayrılmayı bir türlü beceremiyor. Aynı çıkmaz sokağa sürekli sapmaktan kurtulamıyor.
Bu savaş, Ankara-Bakü ortaklığıyla yürütülen bu savaş, asıl olarak dinci faşizmin savaşıdır. Tuhaf bir çabayla Azeri kaynaklar bu gerçeği inkar etmeye devam ediyor. İşin garibi Ankara’dan yapılan her açıklama bunun yüksek sesle itirafı şeklinde! Bakanlıkların, sözcülüklerin yaptığı açıklamalar, en ufak bir tereddüt duyulmayacak kadar açık. Hatta bugün RTE, büyük bir aymazlık içinde “sanki Aliyev bu suçlamaları kabul edecek” deyiverdi!
Türkiye’nin F-16 ve (S)İHA desteğini, “askeri danışman” desteğini artık Ermenistan devlet başkanı bile dile getirir oldu. Azerbaycan ordusu, Suriye’den “mal pazarlığı usulü” getirilen (son iddialar sayılarının 4 bin dolayında olduğu yönünde) dinci çeteler ve TSK unsurları Dağlık Karabağ’a saldırıyorlar.
Havuz’un lağım medyasına bakın. Zafer sarhoşluğu içinde kendilerinden geçen bu çürümüş güruhun yazıp çizdikleri tam da “resmi olarak yalanlanan” aleni ittifakın açığa vurulmasıdır. Havuzun afyoncubaşı yine köşesinde coşmuş, “Kafkaslarda da zafer” hayalleri görüyor. Sanki daha önceki savaş bataklarında zafer kazanmışlar gibi! Bu aynı kafa, dün, “Erivan’ın tam ortasına ‘yanlışlıkla’ füze düşmeli” diye tweet atıyordu. Bu kadar aleni insanlık düşmanı, IŞİD’çi soysuzluğu “gazetecilik” diye yutturmaya kalkıyor millete. Masum insanları füzelerle vurmak gerektiğini (bu apaçık bir insanlık suçudur) söyleme cüreti gösteriyor! Ve ondan sonra da tüm bu güruhun, en tepedekinden bu kafası dumanlı IŞİD’çiye varana dek tüm yalancılar topluluğunun söylediklerine, açıklamalarına inanmamız bekleniyor!
“Kendi” burjuva sınıfının alçaklığından tiksinmeyen, “kendi” burjuva hükümetinin başarısızlık ve yenilgisini istemeyen hiç kimsenin “insan kalabilmesi” mümkün değildir! Başka halkları boğazlama veya halkları birbirine boğazlatma peşinde koşmayı politika olarak belleyen sırtlan sürüsünün suratına tükürmeden geçirilecek her gün, insanlığımızdan çalınmış bir gündür.
Karabağ sorunu, bir ulusal sorun olarak, askeri zorla, imha ile, statü dayatmasıyla çözülebilecek bir sorun değildir. Geçmişi olmakla birlikte Sovyetler’deki karşı-devrimin Ermeni ve Azeri halklarının başına bela ettiği bir sorundur. Bu sorunda elbette tüm burjuva tarafların karşısında yer alacağız. Ama hepsinden önce ve hepsinden çok, bu vahşi savaşın asıl tetikleyicisi ve planlayıcısı olan “kendi” burjuva iktidarımızdan, “kendi” faşist devletimizden net ve kalın çizgilerle ayıracağız kendimizi.
Bu temel meseleyi bir türlü anlamayıp her defasında CHP üzerinden burjuvaziyle uzlaşma peşinde koşanlara dair emekçilere söyleyeceğimiz şudur. Dinci faşist iktidarın son dönem ülkeyi yönelttiği “askeri maceralar” karşısında tüm burjuva partilerin tutumlarına şöyle bir bakın, burjuva politikacıların (buna “her şey güzel olacak”çı şekilsiz de dahil) açıklamalarına bakın, size “demokrasi ittifakı”ndan bahsedenlerin gerçek yüzlerini o zaman göreceksiniz.