Bir devin trajik çöküşü, dünyayı büyük yıkım savaşlarının girdabına sürükleyerek gerçekleşiyor. ABD emperyalizmi, hegemonyasının büyük bir hızla eridiğini, tükendiğini görüyor ve süreci durdurmak ve geri çevirmek için olmadık çılgınlıklara girişiyor. Washington’un bu uğurda attığı her adım, hem kendi müttefiklerini, hem dünyayı olmadık çatışmalar, hatta büyük savaşlara sürüklüyor.

BM Güvenlik Konseyi'nde en yakın müttefiklerinin bile desteğini yitirdiği İran’a yaptırım oylamasından sonra, tek başına İran’a yönelik yaptırım kararı aldı. Hiçbir hakkı ve yetkisi olmadığı halde “snapback” uygulamasına dayanmak, böylece BM’nin 31 Ekim’de sonlanacak silah ambargosu kararını tek başına hayata geçirmek niyetindeydi. “Snapback” uygulaması, anlaşma hükümlerini delen bir ülkeye karşı BM kararlarının, yeni bir karar alın(a)madığı koşullarda, otomatik olarak yeniden devreye girmesine deniyor.

20 Eylül itibariyle Pompeo’nun yazılı açıklamasıyla yaptırım kararını inanılmaz bir kibirle duyurdu: “İran'ın JCPOA'da belirtilen yükümlülükleri yerine getirmedeki düşük performansı ve Güvenlik Konseyi'nin İran'a uygulanan ve 13 yıldır yürürlükte olan silah yaptırımlarını uzatmaması ABD'nin bu kararı almasına neden olmuştur. Güvenlik Konseyi’nin eylemsizliği, İran’ın 18 Ekim’de konvansiyonel silahlar satın almasının önünü açacaktı. Neyse ki ABD bunun olmasını engellemek için gerekli önlemleri aldı.”

Bu konu daha önce gündeme geldiğinde İran’la anlaşmanın tarafları olan AB, Rusya ve Çin, ABD'nin İran ile yapılan nükleer anlaşmadan 2018'de çekildiğini ve anlaşmaya taraf olmayan bir ülkenin yaptırımların yeniden devreye sokulmasına olanak veren mekanizmayı (“snapback”) hayata geçiremeyeceğini belirtmişlerdi. Böylece Washington, en yakın müttefiklerinden açık bir ret yanıtı almıştı. Buna rağmen geri adım atmadı Beyaz Saray ve tek taraflı yaptırımları ilan etti. Üstelik bununla kalmadı. “Eğer benim yaptırım kararına rağmen İran’a malzeme satarsanız, size de yaptırım uygularım” diyerek açıktan tehdit etti.

Avrupa Birliği, Washington’un bu tehditlerine koordinatör Borrell’in açıklamasıyla cevap verdi. Bir kez daha ABD’nin BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe sokma sürecini başlatamayacağını vurguladı: “ABD, JCPOA [İran’la yapılan anlaşma] tarafı bir ülke sayılamaz ve BMGK'nın 2231 sayılı kararında geçen BM yaptırımlarının yeniden yürürlüğe sokulması sürecini başlatamaz.”

Bu açıklamaya paralel olarak İngiltere, Fransa ve Almanya Dışişleri Bakanları da ortak bir açıklama yaparak ABD'nin İran'a karşı BM yaptırımlarını yeniden başlatamayacağını teyit etti.

Rusya, ABD’nin bu kararını reddederek “dünya, bir Amerikan bilgisayar oyunu değil” dedi. İran ise ABD’nin bir başına kalışıyla adeta alay etti: ABD'nin İran'a yönelik maksimum baskısı siyasi ve hukuki alanda ABD'nin maksimum yalnızlaşmasına dönüşmüştür.”

Bu örnekte bir kez daha görüldü ki, ABD’nin sözünün ağırlığı inanılmaz aşınmış. Hasımlar söz dinlemez genel olarak, ama dostlar söz dinlemez hale gelmişse, sözünüz artık hükmünü tümden yitirmiş demektir. Bu yüzden sürekli sopasını göstermek zorunda kalıyor müttefiklerine karşı. Ve bunu çok sık yapıyor.

ABD artık iyice “yalnız kovboy”a dönüşmüştür. Ama bu, uluslararası durumu daha güvenli ve “daha stabil” yapmaz. Tersine, tam da bu durum, dünyayı hiç olmadığı kadar yıkım savaşlarına yaklaştırır. Yaklaştırıyor da. Bir devin hegemonyası büyük bir debdebeyle çöküyor. Çevresindeki her şeyi kendisiyle birlikte derinlere sürükleyen anafor yaratarak, koca bir “eski dünyayı” yakıp yıkarak...