Top döndü dolaştı yine halkın başına patladı. Daha bir “ücretsiz maske dağıtımını” örgütlemeyi bile başaramamış, test sonucu pozitif çıkan insanları toplu ulaşımla evlerine gönderen iktidar, en tepedeki ağızdan “halkımız kurallara uymadı, mecburen işi tekrar sıkmak durumundayız” diye, salgın konusunda halkı suçluyor.
RTE klasik “Cuma sonrası” açıklamalarından birini daha yaparken sarf etti bu sözü. TTB ve tüm sağlık camiası canhıraş haykırıp “önlem alın” diye adeta yakarırken kılı kıpırdamayan, “Ayasofya şov”larla, toplantı ve mitinglerle bizzat her tür önlemi kendileri çiğneyen devlet ricali, suçu halka yıkmakta pek mahir doğrusu. Tüm meziyetleri “evde kal Türkiye” ve “hayat eve sığar” demekten ibaret olanlar, işçileri salkım saçak servislerle işe gitmek zorunda bırakanlar, salgın olan işletmeleri bile kapatmayıp toplama kampına çevirenler... Her akşam yalnızca rakamlar açıklayıp iyi dilek temennilerini sıralayan bir bakan ile salgın sürecini yönettiğini sananlar, şimdi çıkmış, “halkımız kurallara uymadı, mecburen işi tekrar sıkmak durumundayız” diyor! Ne demişler, “yavuz hırsız ev sahibinin bastırır”!..
Bakan, geçen gün şiir gibi anlatıyor devletin salgınla mücadelede maharetini. Okuyan yeniden ve yeniden okuyor, inanmak istiyor ama... ne mümkün! “Testi pozitif çıkan kişileri evine araçla bırakıyoruz. Temaslıların taramasını 15 saat içinde yapıyoruz. İzole edilen taşıyıcıyı arıyor, semptom gelişmişse 112 Acille hastaneye getiriyoruz. Bu sistem tüm illerde uygulanıyor. Dünyada böyle bir uygulama söz konusu değil” diyor Bakan Koca. Dünyayı bilmiyoruz ama, Türkiye'de “böyle bir uygulama söz konusu değil”, bunu çok net biliyoruz.
Korona testi pozitif çıkan nice emekçinin evlerine toplu taşımalarla gitmek zorunda olduğunu, iyileşip iyileşmediğini anlamak için ikinci bir test (parasız olarak) yaptıramadığını, hastanelere kabul edilmediğini... gayet iyi biliyoruz. Fabrikalarda herhangi bir bölümde çalışan işçilerde virüs görüldüğünde, aynı bölümün diğer çalışanlarına test yapılmadığını, işe devam ettirildiğini de biliyoruz. Hükümetin, bir bütün olarak yönetimin, bırakın salgınla mücadele etmeyi, salgınla mücadele eden sağlık emekçilerini hedef tahtasına oturttuğunu, onlara savaş açtığını da biliyoruz.
Gerçekleri saklayarak, onu açıklayanları düşman olarak tanımlayıp savaş açarak, baskı ve zor uygulayarak salgınla mücadele ediyor iktidar! Çarpıtılmış rakamlar bile korkunç bir tablo ortaya koyduğunda ise halkı suçlayıp üste çıkmaya çalışıyor. İşi gücü “algı yönetimi” iktidarın. Saray’ın “algı operasyonuna karşı daire” kurması boşuna değil.
Salgının tümden kontrolden çıktığını uzun süredir dile getiriyordu Bilim Kurulu üyeleri. Şimdi RTE, kurulun talepleri doğrultusunda önlemleri artıracaklarını söylüyor: “Bunu yapmak zorundayız. Bunlar zevkimizden olan şeyler değil. Halkımıza olan duyarlılığımızdandır. Halkımızın sıkıntı yaşamaması içindir”.
Bu arada, her ne kadar “ekonomi çarkları dönmek zorunda olan” bir ülke olsak da, RTE’nin bu açıklamayı turizm sezonunun sonuna gelindiği dönemde yapması, tamamen tesadüf olsa gerek!
Uzun sözün kısası, salgında en temel adımları bile atmaktan aciz bu sermaye iktidarı, şimdi halkı suçlayarak, TTB’ye ve sağlık emekçilerine baskıyı artırarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Her zaman söylediğimiz gibi. Gerçekler inatçıdır. Hiçbir propaganda onu sürgit hasır altı edemez.