Belki yalnızca filmlerde tanık oldunuz, kitaplarda okudunuz... işkencede öldürülenlerin uçak ve helikopterlerden denize atıldığı askeri darbe hikayelerini. Şili, Arjantin... O kadar uzaklara gitmeye gerek yok aslında. Bu ülkenin tarihinde var böylesi “hikayeler”. Helikopterden atılan gerilla “hikayesi”ne aşinadır bu toplum.
Ama artık sadece gerillalar değil, yurtsever köylülerin haberlerini görüyoruz. Görüyoruz dediysek, elbette havuz veya genel olarak burjuva medyada değil.
Van’ın Çatak ilçesinde askerler operasyona çıkıyor. 11 Eylül tarihinde iki yurttaş, Servet Turgut ve Osman Şiban, tarlalarında çalışırken askerler tarafından tartaklanarak helikoptere bindirilip gözaltına alınıyorlar. Bilindik hikaye. Önce haber çıkmıyor. Aradan iki gün geçtikten sonra Turgut ve Şiban Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakımda bulunuyorlar.
İki gün önce sapasağlam gözaltına alınan iki yurttaş, iki gün sonra hastanenin yoğun bakımında! Ama asıl dikkat çeken nokta şu. Hastane kayıtlarına göre Turgut ve Şiban “yüksekten düşme” gerekçesiyle yatırılmışlar hastaneye. Her ikisinin de raporunda darp yazıyor. İşkence raporu var. Darp raporunda her iki gözde ve her iki kulakta deri altındaki kılcal damarların zarar gördüğü, kanın deri altına sızdığı, her iki el ile göğüs ön duvarında derinin en üst tabakasının kalktığı ifadeleri yer almakta.
Askerler önce özel bir hastaneye ardından Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüyorlar Turgut ve Şiban’ı. Turgut’un darp raporunda, “İsimsiz hasta yüksekten düşme sebebiyle getirildi. Entübe hasta” notu yer alıyor. Her ikisinin de bilinçleri kapalı ve uyutuluyorlar. Bu şartlarda “yüksekten düşme” ibaresinin raporda yer almasının tek açıklaması, bizzat askerler tarafından bu bilginin hastaneye verilmiş olması.
Görgü tanıkları Turgut ve Şiban’ın helikopterden atıldıklarını ileri sürüyorlar. Aileler ise hastane önünde bekleyişlerini sürdürüyor.
Latinler’deki askeri faşist darbelere dair izlediğiniz filmlerde, okuduğunuz kitaplarda bir işkence ve gözaltında kaybetme yöntemi olarak karşınıza çıkan olgu, işte burada, yanı başınızda yaşanıyor. İki tarım emekçisi, hangi gizli gerekçeye binaen olduğu meçhul bir şekilde işkence edilerek gözaltına alınıyor, yoğun işkencelerden geçiriliyor ve ardından helikopterden atılıyor. Kuşkusuz işkencenin bir parçası olarak...
Bilinçli bir şekilde “görmedim, duymadım, bilmiyorum” mu diyeceksiniz? “Bizim ordumuz yapmaz” mı diyorsunuz? Unutmayın, bu vahşi gerçekle yüzleşmeden hepimizi cehennem hayatına mahkum eden bu düzenin kölelik zincirlerini kırıp atmamız mümkün değil. Bu vahşet düzeni, başka şeylerin yanında Türk işçi ve emekçilerin bilinçli cehaletinden de alıyor gücünü.