Çukurova’da tarım işçileri greve çıktılar. Düşük günlük ücretleri kabul etmeyen işçi dernekleri, “işe çıkmama” çağrısı yapınca, tarım işçileri de tam zamanında yapılan bu çağrıya uydular. İşe çıkmadılar. Peki ne oldu dersiniz?
Sakarya’da mesela, bizzat patron ve çevresindekilerin, işi bırakan Kürt işçilere nasıl bir kinle saldırdığını hatırlıyoruz hepimiz. Ama Adana’nın burjuvaları böyle gaddar değil! Onlar elini böyle işlerle kirletmez! Bu işi onlar için yapmakla mükellef olan koca bir devlet, o devletin polis ve savcıları, mahkemeleri var.
Çukurova bölgesindeki işçi dernekleri ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) arasında işçi yevmiyelerine ilişkin yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanamamış, işçi dernekleri 2020 yılı için 116 TL yevmiye belirlerken, ihracatçılar birliği ise 102 TL önermiş, bunun üzerine toplantı ileri bir tarihe ertelenmişti. İşçi örgütleri haklı olarak fiili bir adım attılar. İşçilere grev hakkını kullanmaları için “işe çıkmama çağrısı” yaptılar. Hatta el yazısıyla bir “manifesto” yazdılar. Gayet doğal.
Tam da bu doğallık, bir başka doğallıkla karşılandı patron cephesinde. Mersin’deki işçi derneğinin iki yöneticisi, apar topar terörle mücadele şubesi ekiplerince gözaltına alınıverdi. Buyrun size “terör nedir”, “terörist kimdir”, “devlet terörizmle nasıl mücadele eder”, “işçi-patron ilişkileri nedir ve devletin bu ilişkilerdeki konumu nerededir”... türünden onlarca soruya bir çırpıda verilen yanıt! Öyle uzun uzadıya anlatmak... tarihsel, toplumsal, teorik, psikolojik açıklamalar... Hayır, her şey bu kadar açık ve aleni işte.
Bazen tek bir adım, tek bir eylem on yılların kirini pasını siler insanların kafasından. Bir çırpıda, küçücük bir sıçrayışta çıplak gerçekler saçılır ortaya.
Çok dinamik, çok hareketli bir toplumuz. Çelişkiler yoğun. Haliyle her tür genel geçer doğrular, genel kabuller, beylik görüş ve alışkanlıklar hızla pratiğin denek taşında sınanır bu ülkede. Ve toplumsal yanılsamaların ömrü çok kısadır bizde.
Kişisel olarak polisi seven pek nadir bulunur da, onun “sınıfsal kimliği” eylem alanlarında iyice kavranır. Sadece polisin değil elbette... askerin, bekçinin, cümle “kolluk kuvvetinin” aynı zamanda. Cop ve kalkan olur, gaz bombası olur, kurşun olur, toma olur, süngü olur, kelepçe olur, mahkeme kürsüsü olur... çıkar emeğin, emekçinin karşısına. Bir fabrikada iş bırakma sonrası, bir sokakta yürüyüş, bir meydanda oturma eylemi, herhangi bir yerde gösteri, bir basın açıklaması, şehirler arası bir eyleme yolculuk... aklınıza gelebilecek her hangi bir yerde dikilir karşınıza müesses nizamın “kolluk kuvvetleri”. Sınıfsal rengini bütün çıplaklığıyla sergiler.
Bu aleniyetin ortaya çıkması için tek bir eylem yeter. Ve bizde her gün onlarca eylem var.
Bir kere daha... Eylem umudun anasıdır.