Dünyanın belli başlı bütün güçleri ve tüm bölge ülkeleri yığılmış durumda Doğu Akdeniz’e. Biraz daha geri çekilip baktığımızda savaş cephesi daha geniş alanı kapsıyor. Kuzeyde Kaliningrad’dan, doğuda Güney Çin Denizi’ne, Fars Körfezi’nden Yemen’e ve Doğu Akdeniz’e tüm bir coğrafya yoğun askeri yığınağın merkez üssü haline gelmiş durumda. Dileyen buna Latinler’i de ekleyebilir.

Bir toplum dibe vurmadan kalkmıyor ayağa demek ki. Nice “maceracı savaşların” (dış savaşların) yıkımında yere serilmeden, önce savaşın sersemletici havasıyla ciğerlerini zehirlemeden uyanmıyor çoğu zaman emekçiler. Enternasyonal proletarya tarihsel görevi için ayağa kalkmadan önce, dar sınırlara hapsolmuş milliyetçilik ve şovenizmle yüklü savaş atmosferini yaşamak zorunda kalıyor çoğu kere. Tarihin ironisi işte! Çünkü genel kural olarak devrimler ve yıkım/yağma savaşları aynı toplumsal ekonomik şartlardan doğuyor. Krizin iki karşıt kutbu olarak, iki karşıt sınıfın “çözüm önerisi” olarak aynı tarih yatağından besleniyor.Yakın bölgemizde büyük savaşın bulutları çoğaldı yine. Ve yine iki karşıt kutbun, iki karşıt çıkış yolunun kesiştiği bir zamanda elbette. Bundan sonrası şu ya da bu şekilde dış savaşlar, buna koşut şiddetlenecek iç savaşlar sürecidir.

Geçtiğimiz yüzyılın sonunda sermaye sınıfı “Ayaklanmalar Yüzyılı” olarak adlandırmıştı gelmekte olanı. Şimdilerde Deutsche Bank’ın analizlerine göre “karışıklık çağı” demeye başlamışlar. Küreselleşmenin sonu, karışıklıkların başlangıcı! Böyle tanımlıyorlar gittikçe güçlenmekte olan çağı.

Adına her ne derlerse desinler, bir keskin dönüşüm, bir altüst oluş dönemi olduğunu herkes görüyor. Ve böylesi dönemlerin kaçınılmaz yıkım güçleri olarak paylaşım ve yağma savaşlarına kapı araladığını da görüyor. Kapitalist biçim altında toplumsal evrimin kaçınılmaz uğraklarıdır bu savaşlar. Proletaryanın özgürlük atılımları, başarılı ve başarısız devrimleri, genel olarak iç ve dış savaşlar içinde gelişti.

Aynı yataktan beslenen karşıt yolların kesiştiği yerdeyiz. Sonucu tamamen mücadelenin belirleyeceği bir düğüm noktası. İç ve dış savaşların birbirini harmanladığı, burjuvazi açısından dış savaşların asıl hedefinin iç savaşlarda zafer kazanmak olduğu bir kanlı dönem...

Proletaryanın tüm sınırları aşan uluslararası özgürlük marşının (Enternasyonal) dizelerindedir başlıktaki sözler. Kanla boğulan Paris Komünü ardından büyük bir inanç ve bağlılıkla yükseltilen kavga bayrağıdır adeta. Tam da bu dönemde yeniden ve yeniden hatırlamamız gereken bir kavga nidası.