Kayınpeder-Damat ikilisi bir bahane yaratıp toz pembe ekonomi tabloları çizdiler yine. Harika iş çıkardılar! Ne inciler, ne inciler!..
Damat, o her zamanki keskin zekası ve engin dehasıyla şunları söylüyor: “Sanayide çarklar güçlü dönmeyi sürdürüyor. Klasik mal ve hizmet ithalatı içinde yer almayan, bir yatırım malı olan, bir sermaye malı olan ve ülkemiz açısından bir fonlama açığı oluşturmayan altını bir kenara koyduğumuzda, - altın bir tüketim malı değil1- altın harici ithalatımız azalmaya, cari açığımız düşmeye devam ediyor. Bu yıl koronavirüs salgını olmasaydı, 40 milyar dolarlık turizm geliri ülkemizde vardı. Yılın sekiz ayında salgın nedeniyle kaybettiğimiz turizm gelirlerini de normal şartlar altında denkleme koyduğumuzda, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye cari açık değil, cari fazla rakamı ile Ağustos ayı sonunda devam etmiş olacaktı.”
Bu gevelemeler, eğer bir şey ifade ediyorsa, cari açığa (ve genel olarak ekonominin kötüleşmesine) “mücbir sebep” bulma çabasından başka bir şey değil. “Şu olmasaydı, bunu hesaptan düşersek”!.. Damat’ın tüm ekonomi bilgisi bundan mürekkep!
Kayınpederin konuşması epey teferruatlı. Adeta korkunç bir başarısızlıktan bir zafer derme gayret ve başarısı! Asıl dertse, tamtakır hazineye, delik deşik olmuş bütçeye (bir yerlerden bir hortum bağlamak suretiyle) kaynak yaratmak. Kamunun 6 sigorta şirketini tek çatı altında birleştirerek bunu yapmayı planlamışlar.
RTE her zamanki gibi açık sözlü (belki patavatsız!) bir şekilde dile getiriyor bu planı: “Türk sigorta ve emeklilik sektörü ne kadar yüksek düzeyde fon biriktirirse, ülkemizin büyümesine ve kalkınmasına o derece destek verecektir. Devletin desteği ve teşvikiyle fon tutarı 154 milyar liraya ulaşan bireysel emeklilik sisteminde yapılacak atılımlarla reel sektöre uzun vadeli ve düşük vadeli kaynak sağlanabilecektir.” Böylece sigorta fonlarında biriken paraya da göz diktiğini açık açık dile getiriyor. Gerçi sigorta fonları bu “birikmişleri” türlü çeşit kağıtlara yatırarak kredi para niyetine kullanır her zaman. Bu, bu işin “fıtratında var” çünkü. Ama burada söz konusu olan, bizzat hükümetin bu kaynağa doğrudan el koyma niyetinden başka bir şey değil. Haliyle burjuva iktisat çevrelerinden kopacaktır bunun tantanası yakında.
Erdoğan burada durmuyor, sözü “ekonomik başarılara” getiriyor. Heyhat! İnsanın yüzünün kızarmadan, tek bir kılı depreşmeden bunca yalanı söyleyebilmesi ne şaşılası bir meziyettir böyle! Rakamlar, rakamlar, rakamlar... hem de gerçeklikten tümden kopmuş, açıkça çarpıtılmış cinsten rakamlar.
Mesela ülke ekonomisi küçüldü ya... RTE “bakın bizden daha kötüleri var” diye rakamlar sıralıyor ve “pozitif ayrıştık” diye veriyor müjdeyi. Peki bu “başarıyı” neye borçluymuşuz? Elbette “bu tabloda salgınını yayılmasına karşı aldığımız tedbirlerin ve politikalarımızın ciddi katkısı vardır. Salgının en kritik evresinde ne sağlık sistemimizin çökmesine, ne kamu düzeninde herhangi bir aksaklık yaşanmasına, ne de ekonomimizin tümüyle durmasına izin verdik”.
Ortada bir başarı yok yok olmasına da, burada bahsettiklerinin net sonuçları var kuşkusuz. Mesela bütün OSB’lerde vaka sayılarının patlaması; salgının işçiler ve aileleri arasında hızla yayılması, virüs kapan işçilerin işsiz kalması, ölüme terk edilmesi... Çarpıtılmış rakamlara göre bile “salgında kontrolün yitirilmesi” ve bütün bir toplumun hastalığın insafına (adı konulmamış sürü bağışıklığı) bırakılması... “Ekonomi çarklarının dönmesi” için toplama kampı modelinin işletmeler arasında yayılması... “İşten atmanın yasaklanması” adı altında ücretsiz iznin yasal hale getirilmesi ve işçilerin asgari ücretin yarısı ile yaşamaya mahkum edilmesi... Doktor, hemşire, hastabakıcı, temizlik işçisi, tekniker, tüm sağlık emekçilerinin aşırı çalışma yükü ve ekipman yetersizliği ile salgına kurban edilmesi ve tam bir tükenmişlik yaşamalarına sebep olunması... Saymakla bitmez ki!
Ama tüm bunlar kimin umurunda! Reis konuşmayı gene kahramanlık edebiyatına, “askeri alanda bileğimizin bükülmezliğine” bağlamış coşuyor. Hem her şeyin “bir mermi kaç para biliyor musun” üzerinden hesaplandığı bir ekonomide, işçi ve emekçilerin yokluk dünyasının ne önemi var!
Sahi söz böylesi maliyetlerden açılmışken, taçsız başların saraydaki tahtlardan sokaklara yuvarlandığı ayaklanmaların maliyetini hesaplamış mıdır birileri!
1 Düşünün bunu söyleyen zatın kalorifer peteğinde altın varak süslemeler var!