Hep aynı yöntem. Saldıracakları kurumu, yasayı, oluşumu, kişiyi... belirliyorlar. Ardından bütün araçlarla yaylım ateşe başlıyorlar. Muazzam bir kara propaganda, karalama, çarpıtma eşliğinde tüm devlet imkanlarıyla söz konusu hedefi kötürümleştirmeye çalışıyorlar.

Daha önce takkelinin (Diyanet İşleri Başkanı) açıklamasına haklı bir tepki gösteren Ankara Barosu’nu hedefe oturtarak “çoklu baro sistemi”ni yasalaştırdılar.1 Burada durmayacakları, duramayacakları belliydi.

Her alanda kesin bir itaat ve disiplin arzulayan dinci faşizm, baroları parçalamanın ötesinde, devrimci demokrat avukatları tasfiyenin hesabını yapmaktaydı. Haliyle uygun fırsat ve ortam kolluyordu. Ölüm orucunda yitirdiğimiz avukat Ebru Timtik’in fotoğrafının İstanbul Barosu'na asılmasıyla saldırı işareti verildi.

Devletin başı olarak RTE: “Diğer kurumlarda terör örgütleriyle böylesine içli-dışlı olan kişiler nasıl mesleklerinden men edilebiliyorsa, avukatlar için de böyle bir yöntemin gerekip gerekmediği bana göre tartışılmalıdır.”

Adalet Bakanı Gül: “baroların illegal ve marjinal yapıların arka bahçesi olması kabul edilemez.”

Günlerdir havuz medyası CHP’yi topa tutuyordu. İçişleri Bakanı SS de aynı minvalde açıklamalar yaptı.

Böylece tıpkı takkelinin gevelemeleri sonrası “çoklu baro yasasının” çıkarılması gibi bir tartışma ortamı yarattılar. 15 Temmuz sonrası KHK’lar ile on binlerce devrimci demokrat kamu emekçisinin “devlet memuriyetinden men” edilmesi gibi, şimdi de avukatların meslekten men edilmesi isteniyor.

İstanbul Barosu “Dün ölüm orucunda kaybettiğimiz Av.Ebru Timtik için yapılan anma vesilesiyle, İstanbul Barosu özelinde bir algı operasyonu tasarımlandığı anlaşılmaktadır. Son aylarda tartışılan ve yasalaşan çoklu baro sistemine de 'özel bir yarar' getireceği umulan bu tartışmaya, İçişleri Bakanı'nın da gerçek dışı anlatımlarıyla katılmış olması dikkat çekicidir” diye başlayan 9 maddelik bir açıklama yayımladı.

Gerçeklik ne olursa olsun, dinci faşist iktidar, elindeki bütün propaganda araçlarıyla saldırmaya, apaçık yalanlar söylemeye devam edecek. Sürekli dikkat çekiyoruz. Dinci faşizm, sermaye egemenliğini sarsan devrimi tasfiye edebilmek için, devletin faşist biçimlenişini tahkim etmeye uğraşıyor. Her tür sürtünme etkenini bertaraf etme telaşında. Avukatlar, bu “sürtünme unsurlarından” biriydi. Çoklu baro oyunlarında ilk adımı attılar. Şimdi de avukatlıktan men etmeyi yasal ve mümkün hale getirmek istiyorlar. Böylece devrimci demokrat avukatlar üzerinde büyük bir baskı kurabileceklerini düşünüyorlar.

“Avukatlar olmasa İtalya'yı çok daha rahat idare ederdim” demişti Mussolini. Aynı soyun devamcıları ve aynı sınıfın yöneticileri olarak dinci faşistlerin farklı olduğunu düşünmüyorduk zaten!

 

1Faşist Feyzioğlu’nun aktif desteğini unutmayalım. Bu korkak faşist, desteğini bile açıkça göstermeyip, taslağa karşı görüş sunmuştu kamuoyuna. Yasa geçtikten sonra “İstanbul ve Ankara barosunun tahakkümü kaldırıldı” diye müjdeler verdi sonra!