Ekranlarda yayımlanan bir aşure tarifinden ne çok şey yansıdı böyle. Korkunç bir zevksizlik, hatta estetik cinayet! Sonra, mesela, muazzam bir savurganlık, müsriflik, hovardalık...
Trajik olan, bu şovu yapanın tüm bunlardan bihaber, gösteriş ve caka içinde, “aşure paylaşmaktır, komşularımıza ulaştırmayı unutmayalım” buyurması. Tırmanılan bu debdebeli saraydan biz sıradan fanilere inayette bulunmak ne yüce bir davranış! Ha bu arada, ekranda arkada görülen sarı bir nesne var. Özünde son derece basit bir işlevi yerine getirmesi için tasarlanmış bir alet. Adına musluk diyorlar. Ama ekrandakinin fiyatı 9 bin 640 TL! “Aşure paylaşmaktır” ve paylaşmak ne yüce bir erdemdir!
“Para adamı bozar” der halkımız ya, kapitalizmde bu bozulmanın kitleselleşmesi, bir yasa mertebesine yükselmesi kaçınılmazdır. Hodbinlik bireysel olmaktan çıkıp bir iktisat yasası haline gelir. Birikim çürümeyle el ele gider. Lüks, gösteriş ve şatafat, üretim biçiminin kaçınılmaz bir ögesi olarak sürekli geniş bir alanı kapsamaya başlar. Genişletilmiş yeniden üretim şemasının bir ögesi olan lüks meta üretimi, atıl para sermayenin muazzam ölçeklerde büyümesine koşut olarak, hacim ve ağırlığını sürekli artırır.
Kapitalist üretimin evrimi, sabit sermaye yatırımının sürekli büyümesi doğrultusundadır. Ölçek üretim söz konusudur. Belirli bir oranın altında büyüyemez bu alan. Her bir üst adım, belirli bir ölçekte büyümedir. Ve belirli bir aşamadan sonra devasa ölçekte bir yenilenme/yatırım demektir bu. Üstelik sonuçta elde edilen kar miktar ve oranı bu yatırıma değmez hale gelir. Dahası bu alandaki her yeni yatırım, henüz kullanım ömrünü tamamlamamış eski sabit sermaye yatırımının neredeyse tümden ıskartaya çıkmasını getirir. (Kuşkusuz buna karşıt eğilim ve ara çözümler de var, ama şimdilik konu dışı bunlar.) Haliyle her üretim sürecinin sonucunda gerçekleşen ve biriken artı-değer (kar), gittikçe daha az oranlarda yeniden-üretim sürecine katılma eğilim ve dürtüsünü taşır. Bir kenarda birikir. Atıl para-sermaye sürekli şişer.
Spekülasyonların temel dürtülerinden biri olan bu sürecin bir diğer sonucu, son derece pahalı lüks tüketim nesnelerinin üretiminin sürekli genişlemesi eğilimidir. Zengin ve “süper zengin” kesime hitap eden lüks metalar üzerinden muazzam karlar elde edilir. Şatafat, gösteriş, insan aklının almayacağı saçma zevkleri doyuracak nesneler üretimi alır başını gider. Üründen ziyade “ayrıcalık” satın alınması, sürekli büyüyen kişisel servetlerin kaçınılmaz sonucu haline gelir. Varlık gerekçesi bu ayrıcalığın satın alınması olduğunda, kuşkusuz onu alan kesim, bu ayrıcalığını görünür kılmak için elinden geleni yapar. Milyonlar harcamıştır bu ayrıcalığa. Dünya alemin bunu görmesini istemekte garipsenecek ne vardır ki! Korkunç bir gösteriş budalalığı, üstelik ne kadar akıl dışı ve zevksizlik örneği olursa o kadar rağbet gören metalar üzerinden, her adımda karşımıza çıkmaya başlar. Lümpenlik toplumun “üst katları” arasında hızla yayılır.
Sonuçta çürüyen bir sınıfın çöken sistemi, bu lümpenleşme oranında, alabildiğine değer yoksunu, alabildiğine pragmatist, her tür yüz kızartıcı özelliği temel meziyeti haline getiren güruhu baş tacı eder. Ömrünü çoktan tamamlayan bir sistem yıkılmadığında kaçınılmaz sonuç budur. Bu aşama, eski dünyanın ölüm taklasını attığı son noktadır. Hiçbir toplum böyle bir gösteriş budalalığını, kitlesel açlık ve yoksunlukla tezat bu korkunç azınlık şatafatını daha fazla taşıyamaz. Biriken öfke patlar. Yokluğun pençesindeki emekçi yığınlar, devrim yangınının ateşiyle bu cürufu temizler.