Günlerdir yazıyoruz. Dar alana bunca büyük askeri yığınağın yapıldığı bir olayda her an bir kaza yaşanabilir. Artık neredeyse köşe kapmaca oyununa döndü durum. Sürekli ilan edilen navtexler, tatbikatlar, keşifler...

Olacağı buydu. Dün itibariyle Yunan donanması ile bir küçük çarpışma (hayır, silahlı çarpışma değil, iki aracın birbirine çarpışması anlamında bir çarpışma) yaşandı. Dünden beri önce RTE, ardından Çavuşoğlu, derken bugün Akar’ın olayı anlatmadan geveleyip durdukları şey, buymuş!

RTE, “Bu gelişmeler içerisinde özellikle bizim sismik araştırma yapan gemilerimiz, sondaj gemilerimiz bu bölgede dolaşıyor. Oruç Reis sismik araştırma yapan gemilerimizden biri. Bu sivil gemilerimize yapılacak saldırıyı cevapsız bırakamayız. Dün böyle bir durum söz konusu oldu, Kemal Reis gereken cevabı verdi. Devam ederse cevabını misliyle alacaktır” dedi. Diğerleri de art arda tehditleri sıraladılar.

Üst perdeden atıp tuttukları olayın “küçük bir çarpışma” olduğunu anlatıyor Yunan kaynaklar. Yunanlılara göre olay bir kaza.

Açık denizde nasıl olmuş bu kaza? Türk savaş gemilerinin eşlik ettiği “sismik araştırma gemisi” Oruç Reis’e yaklaşmış Limnos adlı Yunan savaş gemisi. Kemal Reis adlı Türk savaş gemisi araya girmiş. İki savaş gemisi kafa kafaya çarpışacakken dümen kırmış Yunanlılar, Kemal Reis’in arka kısmına ufaktan çarpmış. Yunanlılara göre olay önemsiz, zaten Limnos da hasar almamış. Olaydan sonra Fransa ile düzenledikleri ortak tatbikata katılmak üzere bölgeden ayrılmış ve tatbikatta yer almış. Bunu özellikle vurguluyorlar.

Yunan tarafının önemsiz bir olay olarak gösterdikleri bu “kaza” karşısında Türk tarafının sıraladığı tehditlerin tek bir anlamı var. Bahsettikleri ama bir türlü açıklamadıkları olay onları çok korkutmuş. İşin ciddiyeti görülmüş. Mahallede naralar atıp dolanmanın sonunda kötek yeneceği anlaşılmış.

Zira Yunanistan, Türk donanmasının eşlik ettiği Oruç Reis’e hamle yapacak kadar gözü karartmış. Gerilimi tırmandıracağını, Türkiye’nin “var mı bana yan bakan” narasına “var” diye karşılık vererek belli etmiş. Tehdit diplomasisinin, racon kesmenin, efelenmenin etkisiz kaldığı eşik aşılmış. İşte Türk tarafını endişeye sevkeden durum budur. Daha önce bir süredir Ankara’nın bu tarz diplomasi ve pazarlık yürütmeyi alışkanlık haline getirdiğine işaret etmiştik. Ama artık bu “tarz-ı siyaset” ömrünü tüketmiş durumda.

Yunanistan arkasına en başta Fransa’yı aldı. Üstelik sadece söz ile değil, fiili askeri bir destek bu. İsrail açıktan Atina’ya destek sundu. Mısır’la yaptıkları anlaşma ortada. Körfez’in Arap devletleri keza Yunanistan’a arka çıktı. AB Komisyonu destek açıklaması yaptı. Avusturya, “böyle devam ederse AB-Türkiye ilişkileri yeniden düzenlenmeli” şeklinde çıkış yaptı. Tüm bunlar Ankara’nın nazını uzun süredir çeken Almanya üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor. (Öte yandan aynı Almanya, Yunanistan’da neredeyse hemen her şeyin asıl sahibidir ve onun “dayak yemesine” asla izin vermez.) Fransa-Yunanistan tatbikatından endişe duyduğunu açıklayan ABD’nin Dışişleri Bakanı bile Türkiye’nin tutumunun kabul edilemez olduğunu söylüyor.

Manzara-i umumiye Ankara açısından alabildiğine olumsuz. Ve böyle bir ortamda Yunan Limnos, “kazara” Kemal Reis’e çarptı. Bu küçük, küçücük bir kaza idi. Ama asıl kaza geliyorum diyor. Hem de bağıra çağıra. Özellikle Akar’ın son açıklamalarına bakın, Ankara’da alarm zillerinin çaldığını görürsünüz.