Tarihsel evrim, belirli uğraklarda kesintiye uğrar. Sıçrama gerçekleşir. Bunlar devrimdir. Ve tüm tarihsel dönüşümler, öz olarak bu sıçramaların ürünüdür. Devrimler tarihin lokomotifidir. Sınıflar savaşımının ürünü olan tarih, devrimci sıçramalarla kesintiye uğrayan bir sürekliliktir.

“Kapitalizmin adaptasyon yeteneği” sakızını çiğneyip duranlar, krizlerden ve kapitalizmin sonundan bahsedenleri “kendiliğindencilik” ve bir nevi ayakları yere basmamakla suçlayanlar, gerçekte ne tarihin hareketinden bir şey anlamaktadırlar, ne de dünyayı dönüştürme pratik mücadelesine zerrece gönül vermişlikleri vardır. “Kişi kendinden bilir işi” hesabı, asıl kapitalizmin kendiliğinden yıkılmasını bekleyenler onlardır. Dönüp dolaşıp “kapitalizmin kendini adapte etme yeteneği” sakızını çiğnemelerinin yegane anlamı budur. Fildişi kulelerinden eylemsizlikleri (ve inançsızlıkları) içinde kapitalizmin krizden kurtulacağı üzerine geviş getirip dururlar.

Hiçbir Marksist, sert sınıf mücadelesi dışında kapitalizmin yerini sosyalizme bırakacağını iddia etmez. Zora dayalı devrimle politik iktidarın ele geçirilmesi, burjuva devlet aygıtının zor yoluyla havaya uçurulması, devrimcilerin temel savunusudur. Ve her devrimci Marksist-Leninist, krizlerde kapitalizmi yıkmanın (kendiliğinden yıkılmasının değil, onu yıkmanın!) imkanlarını görür. Bu imkanları, bu potansiyeli pratiğe dönüştürmek için var gücüyle çalışır.

Marx ve Engels’in 170 yıl önce görüp üstüne basa basa vurguladıkları bu tarihsel toplumsal gerçekliği temel alır. Güncel krize, salgınla birleşmiş ve katmerlenmiş olan bu krize, dünyayı değiştirme imkan ve araçları penceresinden bakar.

Tüm bunlar Marksizmin abecesidir.

İktisat yazını, 2008’den bu yana bir türlü aşılamayan kriz analizleriyle dolu. Bir türlü geçmeyen, düzelmeyen, atlatılamayan kriz, çeşitli vesilelerle daha derinlere ilerliyor. Salgın bu kriz sarmalının ortasına doğdu. Sonuçta dünyanın dev ekonomileri adeta “küçülme yarışına” girdiler!

Alman ekonomisi ikinci çeyrekte %10 küçüldü. İtalya ve Fransa %15, İspanya %16, Avrupa genelinde %12... ABD ise tam bir geriye sıçrama yaparak %33’lük bir çöküş yaşıyor. Tekil ülkelere has değil bu durum. Kelimenin gerçek anlamında küresel!

Kuşkusuz bu rakamların yanına (veya karşısına) başka rakamlar da eklenebilir. Kimileri de “bizim hükümetin” yaptığı gibi “ekonomiye güven endeksi” açıklamaları üzerinden toz pembe tablolar çizebilir. Devasa ekonomi paketlerinden dem vurup krizin aşılacağını söyleyebilir. Sözkonusu iktisat ve rakamlar olunca herkes her şeyi söyleyebilir!

Buna benzer rakamlar ne ifade ediyor? Toplum sınıflardan oluştuğuna göre ve her krizden çıkış ancak bir taraftan alıp diğer tarafa vermekle mümkün olduğuna göre, her biri birbirinden kara bu ekonomi tabloları, küresel ölçekte emek ile sermayenin gittikçe sertleşen ölçekte mücadeleyi sürdüreceklerini ifade ediyor.

Dev ekonomi paketleri denen şeyler, iktisadi açıdan işe yarar olup olmadıkları bir yana, asıl olarak dev tekelleri, özellikle de finansal devleri kurtarma amacını taşıyor. Emekçilerin durumuna gelince... Mesela ABD’de kira ödeyemeyenlere tanınan “tolerans” pek çok eyalette sonlanmaya başladı. Kitleler halinde insanlar sokağa atılacaklar. Kendini görece güvende hisseden geniş kesimler de her şeyini yitirmekteler. ABD’yi boydan boya kasıp kavuran yangın bu şartlara doğdu.

İşsizlik rakamları tüm kapitalist ülkelerde çığ gibi büyüyor. Milyonlar dalgalar halinde işlerini kaybetti. Mesela İspanya’da sadece son üç ayda bir milyon işçi sokağa atıldı. (Bizdeki gibi rakamlarla oynamakla gerçeklik değişmiyor!) İşçiler, küçük üreticiler, esnaflar... her yerde kitleler halinde yaşamdan kovuluyorlar. Hemen her ülkede işçiler eyleme geçiyor.

Bir yanda sistem bir bütün olarak çöküyor, öte yanda her kapitalist ülkenin iç koşulları, emek ile sermayeyi sert kapışmalara zorluyor. İstisnasız her kapitalist ülke, hızla sert kapışmalara sürükleniyor. Sınıflar mücadelesi iç savaşa yol alıyor.

Küresel genel görünüm bu. Bir tarihsel çağ dönüşümü eşiğindeyiz. Dünya ölçeğinde artan savaş ve gerilimler dahil, hepsi bu maddi zeminden doğuyor ve besleniyor.

Üstümüzdeki dam yanarken meleklerin cinsiyetiyle oyalanıyor birileri. Birileri de hala laiklik-şeriat, saray-meclis, sandık-seçim... Hala CHP kuyruğunda “demokrasi ittifakı” ve “AKP’yi geriletme” derdinde.