< < İşte Özgür Dünya*

10 yaşında, göçmen bir kız çocuğu. Suriyeli, tarım işçisi! Sadece on yaşında. Ailesiyle birlikte bir lokma peşinde Bursa’ya gelmiş. Derme çatma bir çadır. Tıpkı diğer göçmen işçi ailelerinin kaldıkları gibi.

Karacabey’de bir azmak (küçük gölet, bataklık) kıyısında çadırları. Arkadaşlarıyla oynarken azmağa düştü on yaşındaki Suriyeli küçük Nucud. 10 yaşında, mevsimlik tarım işçisi! Yarım saat sonra cansız bedenini çıkardılar.

Burjuva basın ajansı haberi 10 yaşında bir çocuğun arkadaşlarıyla oynarken azmağa düşüp hayatını kaybettiği şeklinde verdi. Ne milliyeti vardı bu çocuğun, ne sınıfsal aidiyeti. Sadece oynayan çocuklar ve bir kaza... Kimse sormaz, bilmez ne de olsa. Kimsenin aklına gelmez. 10 yaşında işçi mi olur... Değil 10 yaşında, 6-7 yaşında işçi olunuyor bu topraklarda!

Suriyeli göçmenlerin yaklaşık yarısı 18 yaşından küçük yani çocuk. Ve Suriyeli ailelerin tamamı, bu yokluk yüzünden, hayata tutunmaya çalıştıkları için, çocuklarının çalışmasına razı gelmek zorunda kalıyor. Bu konuda yapılan araştırmaların istisnasız hepsi bu gerçeği ortaya koyuyor. İstanbul’da 10-12 yaşında 150 lira haftalıkla tekstil atölyelerinde çalışan Suriyeli çocuklar var. Haftada 150 lira. Sigorta yok. Bundan iyi yağma kapısı nerede var!

Suriyeli göçmenlerin çalıştıkları iş alanları, bölgelere göre değişmekle birlikte en yoğun olarak çalıştıkları alanın daha çok tarımda mevsimlik geçici işlerde yoğunlaştığı, kentlerde ise çok fazla sermaye gerektirmeyen bağımsız işler (çöp toplama, pazarcılık, küçük esnafa yardım), ücretli olarak tekstil ve dokuma sanayi, oto tamirciliği, boya badana işleri, demir doğrama ve mobilya üretim atölyeleri, hamal olarak taşıma işlerine yardım gibi, başlangıçta kalifiye emek gerektirmeyen işler ve yaygın olarak da inşaat sektöründe çeşitli işlerde çalışmaktadırlar. Çocukların da bu işlere benzer işlerde çalıştıkları gözlenmektedir.

O tatlı karları nereden gelir burjuvaların? Yollarda kırıla döküle, öle eksile işliklerinize ulaşan bu ucuz emek deposu olmasa, haliniz nice olur?

İşliklerinizde damla damla emilecek göçmenlerin kimi Van Gölü’nde boğulur gider, kimi şantiyelerde iskelelerden düşer... Sokak ortasında vurulur öldürülür kimi, kimi küçük Nucud gibi azmaklarda yitip gider. Oyun oynayacak yerde atölyelerde, tarlalarda damla damla erir... “çocuklarımız işten eve sapsarı iskelet gelir!”

İşte sizin özgür dünyanız bu. Çarklarında tüm bir geleceğimizin acımasızca öğütüldüğü, çocuklarımızın elimizden çalındığı, kârdan başka hiçbir değer tanımayan vahşi bir sistem. Hiçbir şey için olmasa bile, yaşamlarını çaldığınız çocuklarımız adına “77 katlı yekpare camdan” kulelerinizi yıkacağız! Çocuklarımıza hala güzel günler verememiş olmanın hüznüyle bilenen öfkemiz durmasın artık kınında!

 

*Ken Loach’ın filmine istinaden