Ayasofya müsameresinden sonra havuzun cengaverleri “hilafet çağrısı” ile sahne aldılar. Başı her daim dumanlı Dilipak’ın büyük bir tez canlılıkla sosyal medyada kapak fotosunu paylaştığı dinci dergi, büyük bir aşkla “şimdi değilse ne zaman” (İngilizce olarak da yazmışlar!) diyerek hilafet için toplanma çağrısı yapıyor!

Bir takkeliyi elinde kılıç Ayasofya minberine çıkardılar, öbürünün başına fes geçirip “tilavet şov” yapmaya çalıştılar, sabah akşam kustururcasına sürekli bu konuyu işlediler... ama olmadı. İnsanlar Ayasofya’ya akın eden bu “yüksek mevkilerin Audi şovunu” daha çok konuştu! Arzulanan netice alınamayınca “hilafet şov” faslına geçtiler.

Sosyal medyada ve basında bu haberin görünmesiyle birlikte “cumhuriyet için toplanın” türünden çağrılar, kendini sosyalist-komünist ilan eden kişi ve çevrelerce dolaşıma sokuldu. Dinci faşizmin, gerçek niyet ve amaç veya göstermelik olması bir şeyi değiştirmez, bu çıkışına “cumhuriyet savunusu” çıkışı ile karşılık veriyorlar. Laiklik, cumhuriyet, Atatürk... ey Kadrocular, ne bulaşık bir ruhunuz var sizin! Hala dolaşıyor “sosyalist” camiada!

Sermaye sınıfı, egemenliğini güvene alabileceği yönetim/örgütlenme biçimlerini destekler. Sınıflar savaşının seyrine, tarihsel toplumsal özelliklere göre çeşitli biçimler oluşturulur. Biçim değil, içeriktir onun için ilk planda olan. Elbette egemenliğini sürdürecek içeriğe sahip olan çeşitli biçimler içinde en risksizini, “en geniş toplumsal desteğe sahip olanını” tercih eder her zaman. Herhangi bir biçim, egemenliği sürdürmede yetersiz kaldığında, başka biçim(ler)i öne çıkartır.

Bunda hiçbir tuhaflık yok. Tuhaf olan, sermaye egemenliğinin kendisini yıkmak erek ve söylemiyle yola çıkanların, yani sosyalist hareket içinde yer alanların, durup durup sermayenin kimi egemenlik biçimleri karşısında diğer egemenlik biçimlerini destekliyor oluşlarıdır. Kimse kalkıp da ucu açık “ilericilik-gericilik” tartışmalarına girişmesin. Ya da “faşizme karşı birleşik cephe” politikasını böyle ahmakça sermaye destekçiliğine çevirmesin!

Her defasında aynı üç ağaçlık ormanda böylesine yolunu yitirmeyi başarmak, bizim sosyal reformistlerimize özgü bir büyük tarihsel başarıdır! Tüm tarihleri boyunca “şeriat umacası” gösterilip CHP kollarına atılmaları sağlanan bir “sosyalist” hareket sözkonusu!

Tekrar tekrar altını çizmekte fayda var. Bu kavga hilafet ile cumhuriyet, laiklik ile şeriat vs kavgası değil. Bu kavga eski ile yeninin kavgası, bu kavga emek ile sermaye kavgası. Bunun da yukardaki sermaye egemenliğinin biçimleri arasındaki çelişkilerle alakası yok. Sözkonusu çelişkiler, bir biçimden bir başka biçime geçişin içerdiği çelişkilerden başka bir şey değil. Emek cephesi açısından bu biçimler arasında bir seçim yapmak sözkonusu olamaz. Emek açısından temel ve bugün için yakıcı-güncel sorun, sermaye egemenliğinin kendisinin yıkılmasıdır, yoksa onun sadece herhangi bir biçiminin yıkılması değil.

Dönüp dolaşıp emekçileri CHP kuyruğuna takma sevdasından vazgeçin artık!