İnsan Kalabilmek İçin

Daha önce defalarca yazdık. Her türden gericiliğin en temel ortak özelliklerinden biri, kadın düşmanı oluşudur. Dinci faşizm kadın düşmanlığı konusunda bütün gerici rejimler içinde açık ara öndedir. Bütün varoluşsal yapısı kadın düşmanlığı ve “cinsel sapkınlık” üzerinde şekillenmiştir.

2018 verilerine göre çocuklara yönelik cinsel istismar konusunda Türkiye dünyada üçüncü sırada! Çocuk cinsel istismarı; kadına yönelik şiddet, tecavüz; kadın cinayeti; cinsel ayrımcılık; lgbti+ birey düşmanlığı; kuran kurslarında, öğrenci yurtlarında toplu tecavüz vakaları; cinsel işkence... Bu korkunç utanç dinci faşizmin övünç madalyasıdır! Bunlar rastgele olaylar değil. Bilinçli politikaların bizzat kendisi ve sonuçları.

Tüm bunların üzerine “İstanbul Sözleşmesi”nden çıkılması hazırlığında hükümet. Dinci faşist iktidar eliyle gün be gün tırmandırılan kadına yönelik şiddet, böylece tamamen cezasızlık korumasında yoğunlaşacak, kadınların boyun eğmesi sağlanacak. Küçücük çocuklar aksakallı mü’minlere eş olsun diye, çocuk evliliklerinin önündeki engeller kaldırılacak.

Kadın üzerindeki cinsel baskı, tüm toplum üzerindeki baskıdır. Öyle dolaylı falan da değil. Gericilik her dönem toplumsal harekete baskıyı ilk elden cinsel işkence olarak uygulamakta. Bir devlet politikası olarak cinsel işkence, korkunç bir çürüme ve yozlaşmayla el ele gitmekte.

15 Temmuz günü Şırnak’ta 13 yaşında bir çocuk, uzman çavuşun tacizine uğradı. Şırnak iki gündür ayakta, sokakta. Batman’da ise bir başka uzman çavuş 18 yaşında bir kadını 20 gün boyunca alıkoyup tecavüz etti. Genç kadın hastanede ve hayati tehlikesi devam ediyor.

Üniforma içindeki bu tecavüzcü güruh “dokunulmazlık zırhına” güveniyor. Evet Meclis’in ve milletvekillerinin değil ama asker ve polisin, iktidarın gerçek dayanaklarının dokunulmazlığı vardır. Onlara dokunamaz, onları yargılayamaz, onları zindanlarda çürütemezsiniz! Onlar bu düzenin en temel yapı taşlarındandır. Onlara ancak devrim dokunur, devrimci savaş dokunur. Yargılar ve cezalandırır!

Çürüme ve bataklık... baskı ve nefes alamayan bir toplum... en küçüğünden en köklüsüne bütün sorunların dönüp dolaşıp sistemin en temel direklerine dayanması... Yok, yok, yok! Mevcut yapı içerisinde en basit sorunların bile çözümü yok! Hepsi iç içe geçmiş, kördüğüm olmuş. Bir kılıç darbesiyle bu düğüm kesilip atılmak zorunda. Bu düzen tümden yıkılmak zorunda. Her geçen günün, her toplumsal örneğin defalarca kanıtladığı şey budur! Artık insan kalabilmenin, nefes alabilmenin başka bir yolu yok.