Ankara, dış ilişkilerde artık resmi efelenme diplomasisi oluşturmuş bulunuyor. Malum, zamanında “monşer diplomasisi”ne çatmıştı Reis.

Gogol’un Palto’sundan değil ama Ömer Seyfettin’in “Pembe İncili Kaftan”ından devşirme bu “diplomasinin” özü özeti, kim ne derse desin, ayranı yok içmeye... sözünden başka bir şeyle ifade edilmez. Tıpkı borç harç diktirdiği incili kaftanı sırf bir caka uğruna yerde bırakan o hikaye kahramanı gibi.

Hariciye Nazırı sonradan bıyıklı Çavuşoğlu, İngiltere’deki tüccar görüşmelerinin ardından, hakiki mesleğinin hariciye olduğu kafasına dank etmiş olmalı ki, bugün art arda esti gürledi. Ermenistan’a, “aklını başına topla” (aynen bu sözcükleri kullanarak!) dedi.

Ermenistan ile Azerbaycan arasında sınır çatışması oldu. Bu iki ülke arasındaki gerilim sık sık bu türden çatışmalara döner. Toprak sorunu, sınır sorunu, tarihsel arka planı olan gerilim ve çatışmalar... SSCB’nin son yılında, sosyalist bir coğrafyada bile çatışmayı başarmış iki ülkeden bahsediyoruz! İşte bu iki ülkenin sınırdaki çatışmasından sonra “Ermenistan aklını başına toplasın, tüm imkanlarımızla Azerbaycan'ın yanındayız” açıklaması yaptı Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu. Bir tür ültimatom, yahut “racon kesme”! (Bu arada sözkonusu açıklamada “4 tane kardeşimiz” ifadesiyle, Türkçenin yanlış kullanımı bir yana, insanlardan “tane” olarak bahsetme tuhaflığında Reis’in izinde olduğunu sergileme fırsatını kaçırmadı Hariciye Nazırı!)

İlkokul çağında belletilen Ermeniler, Rumlar nakaratına uygun olarak Ermenistan’dan sonra sıra Yunanistan’a geldi. Ayasofya tartışmalarına binaen “Yunanistan koronayı bahane ederek ezanları susturdu. Yunanistan'ın bu konuda söz söylemeye hakkı yok” diye kestirip attı. Zaten her fırsatta Yunan’a çatmak, şamar oğlanı saymak, Türk diplomasisinin “yeni klasiği” oldu çoktan!

Yunanistan’a laf çakma seremonisinden sonra söz Libya’ya geldi tabii. Savunma Bakanı Akar bol bol esip gürlemişti Vatiyye üssünde. Sıra Dışişleri Bakanı’ndaydı! Rusya bir ateşkes taslağı hazırlamış durumda. Bu taslağa Ankara’nın yanıtı (sözde Trablus söylüyor!) “Hafter Sirte ve Cufra’dan çekilsin” oldu. Hatta burada durmadı. “Sirte’ye operasyon hazırlığı var, ama şu anda masayı deniyoruz” sözleriyle aba altından sopa gösterdi. Yine bir tehdit, yine bir efelenme edası!

Burjuva diplomasisi başlı başına ikiyüzlülüktür. Bunun en kepazesi ise, sokak ağzıyla kaba kuvvetin birleşimi olan “dayı diplomasisi” olsa gerek. Tehdit, şantaj, hakaret, aşağılama ve fiziksel saldırı... İşte Ankara’nın “monşer diplomasisi” yerine hakim kıldığı yeni diplomasinin temel özellikleri bunlar. Ve işin en eğlenceli kısmı, gerçek güçleri bunu uygulayacak düzeyin çok gerisinde olmasına rağmen, dinci faşist iktidarın buna soyunmuş olmasıdır. Böyle bir efelenme, gerçek bir güç karşısında anında kedi miyavlamasına dönmek zorunda olan boş bir kükremeden başka bir şey değil.

Sonuçta incili kaftan elin sarayında yerde, kaftanın borcu evde... Bu böyle gitmez!