Menderes döneminin fıkralarındandır. Ekonomik sıkıntılar büyüdüğünde “efendim ekonomimiz batıyor” türü söylemler üzerine panikler Menderes. Maliye bakanına döner: “Batıyor muyuz”? Bakan gayet rahat. “Müsterih olunuz efendim, batması için önce bir ekonominin olması gerek”!

Damat-kayınpeder ikilisinin son dönem toplantılardaki söylevlerine bakınca insan bu fıkrayı anımsamaktan alamıyor kendini. Bunca boş atıp tutmaya başka ne denebilir ki!

Dış ticarette hemen her kalemde ithalat istikrarlı artarken, ihracatta sert düşüşler oluyor. Cari açık sürekli büyüyor. Buna, “bu alanda mahir milletiz” dedikleri inşaat sektörü de dahil. Saray erkanı ise hala “salgını/krizi fırsata çevirmek” sakızını çiğniyor! Dünya ekonomisinin en az %5 küçüleceği hesaplanıyor. Türkiye’nin en önemli “ekonomik partneri” AB’deki küçülme ise %8’i bulacak. Nasıl olacaksa Türkiye, tedarik zincirinde sıçrama yaparak öne geçecek!

Hariciye Nazırı, kendi deyimiyle “stratejik bir müttefik” olan İngiltere’de yoğun diplomasi trafiğinde. Ama işin tuhafı, güvenlik veya siyasal konular değil ele alınan. Serbest ticaret anlaşması! Sarayın başındaki tüccar olunca bütün nazırları da ticaretle uğraşıyor haliyle! Geçen yıl neredeyse 24 milyar doları bulan iki ülke arasındaki ticarette allanıp pullanan hedef 20 milyar dolar. Büyük bir iddiayla, büyük puntolarla verdikleri müjde bu!

Bu arada İngiltere’nin Brexit ile AB’den ayrılmasının yarattığı karmaşık durum sözkonusu. AB ile İngiltere henüz (ve hala) bu ayrılmanın pürüzlerini giderebilmiş değil. Türkiye ise AB Gümrük Birliği’ne tabi. Çavuşoğlu’nun sözleriyle bu “tuhaf durum” nasıl aşılacak, belli değil. Her zamanki gibi iş hamasete kayıyor ve “stratejik müttefik” sakızı çiğneniyor.

Nazır Damat Paşa, “kazanımlarımızı koruyarak bu süreçten güçlenerek çıkacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın” buyuruyor. Sebep? Devlet-i Ali’nin borç stok oranı düşük imiş! Döviz rezervi eksilerdeki hazinenin bakanı söylüyor bunu! Oysa tek başına Varlık Fonu’nun hikayesi bile bu sözün boş bir kabuktan başka bir şey olmadığını göstermeye yeter.

Menderes döneminin fıkrasıyla başladık, onun son döneminin bir hikayesiyle bitirelim. Menderes’in son yıllarında ekonomik sıkıntılar iyice artmış, döviz sıkıntısı hat safhaya çıkmıştı. Haliyle “her mahalleye bir milyoner” şiarıyla ünlenen Menderes döneminin Türkiye’sinde mal kıtlığı baş göstermiş, karaborsa almış yürümüştü. Rivayet edilir ki, bu yokluk yıllarında Menderes bir gün, “Türkiye batacak dediler. Ne oldu Allah aşkına söyleyin. Türkiye battı mı?” demiş. Tabii muhalefet de “galiba Menderes, memleketi kayık, ülkenin batmasını da kayık gibi sulara gömülme sanıyor” diye dalga geçmeye başlamış: “Batık hal, ülkenin bugün içinde bulunduğu durumdur!”

O dönemden farklı olarak bugün bu “batık hal”e çok daha gelişmiş bir işçi sınıfı ve devrimci hareket eşlik ediyor. Ve bu temel nokta, o dönemin sona erişiyle bu dönemin sona erişi arasındaki temel farkı belirleyecek.