Baskının en koyu olduğu iklimlerde mizah güçlü bir devrimci silahtır. Baskıcı iktidarların her adımı doğal bir mizah konusu olur. Hatta hayatın bizzat kendisi mizah olur.

Aziz Nesin’in ülkesi böyle işte! Onun biraz mübalağa ile hicvettiği sistemde, gerçek yaşam onun hicivlerini aştı çoktan. İbretlik desek değil, eğlencelik desek değil. Damat, en önemli, gurur duyduğu özelliğinin damat olmak olduğunu söyler, ama Damat’a damat derseniz hakkınızda hakaret davası açılır! Çanta ve malum şahsa anlatma hikayesi de eşantiyon!

Salgının kontrol altında olduğunun en yetkili makamlarca ilan edildiği, “riskli ülkeler listesi”ne Türkiye’nin adını yazan ülkelere en üst makamlardan çatıldığı, turist akını bekleyen bu güzide yurdumuzun başkentinin valisi, salgın gerekçesiyle “savunma mitingini” yasaklıyor! Turistler akın akın gelsin, ama miting... olmaaaaz, salgın riski var!

Mecliste dinci faşist iktidarın yeni barolar yasa taslağı görüşülüyor. Baro başkanları meclisin kapısına dayanmış. İçeri almıyorlar. Bu arada TBB başkanı da “hükümet ulaklığı” yeni görevi ile orada arz-ı endam eyliyor. Avukatlar dışarda, polis sermayenin ahırını korumada, dinci faşizmin elemanları içerde nutuklar atmakta... Kapı önünde yere oturuyor avukatlar. Bank getiriliyor, polis almıyor. Tıpkı daha önce çadırlara el koydukları gibi.

Sırada illerden yola çıkacak otobüslere yollarda yapılacak kontrollerde muhtemelen. Gereğinden çok yolcu alındığı için cezalar kesilir, ruhsatlara el konur, sosyal mesafe cezaları uygulanır... “Ekonomi çarkları dönmek zorunda olan” ülkede servislere tıklım tıklım doluşabilirsiniz ama, miting salgın nedeniyle yasak!

İstanbul Barosu, yasak kararından sonra yan çiziyor otobüs seferleri konusunda. ÇHD bastırıyor ve araç kalkış noktalarını yayımlıyor. İleri itenler, geri çekenler, yalpalayanlar, kararlı duranlar... bir demokratik kitle örgütünün olmazsa olmazları sonuçta.

90’ların başlarında ünlü madenci yürüyüşüyle başlayan Ankara kuşatmaları vardı. Siyasal iktidarın temsili merkezi olarak Ankara, her eylemci kesimin hedefi haline geldi sonra. Belediye işçileri yürüdü, kamu işçileri yürüdü, madenciler yürüdü, Tekel işçileri geldi... Ankara girişlerinde polis barikatları yarıldı, Kızılay, Sakarya işgal edildi. Sermayenin bu simgesel başkenti her defasında kuşatmaya alındı. Şimdi sırada avukatların Ankara Muhasarası var!