Yaşam dinamik. Her şey büyük bir hızla değişip dönüşüyor. Tarihin akışına hız katan şey, değişim ve dönüşümdeki bu hızdır. Tarih, sayısız iradenin çarpışmasının; bu çarpışma sonucu bileşke olarak ortaya çıkan iradenin ürünüdür. Ne tek tek bireylerin, ne tek tek grup ya da sınıfların iradesi belirleyicidir. Bütün bu iradelerin çarpışması sonucu belirliyor. Tarihin sınıflar mücadelesi tarihi olmasının anlamı da bu.

Bu yüzden, dinci faşist iktidarın, faşist devletin propagandalarına, saldırılarına, hatta anlık başarılarına bakarak gelecek hakkında bir sonuca varmak son derece yanıltıcıdır.

Tekelci sermaye sınıfı egemenliğini ayakta tutmak ve sürdürmek için dinci faşist iktidarın ve faşist devletin attığı her adım, karşıt sınıfların, işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen halkların mücadelesinde yeni bir gelişmeye, yeni bir sıçramaya neden oluyor.

Bu günlerde bu söylediklerimizin somut biçimlerinin, somut, elle tutulur, gözle görülür karşılığının ortaya çıktığına tanık oluyoruz.

Dinci faşist iktidarın önündeki yolu düzlemek, toplumun faşizme karşı tüm direnç noktalarını ortadan kaldırmak için yaptığı hamlelerden biri olan, örneğin Baro’ları etkisizleştirme adımı on binlerce avukatı harekete geçirdi.

Dinci faşist iktidarın bir adımı, henüz o adım atılmadan, sayıları yüz binleri bulan avukatlar kitlesini sokağa döktü; politik yaşamın tam ortasına çekti. Düne kadar, devrimci tutsakların davalarına bakan avukatlar hariç kendi halinde yaşamını sürdüren avukatlar kitlesi şimdi fokur fokur kaynayan bir tencere gibiler.

Politik yaşamın tam ortasında olan avukatların küçük, sınırlı eylemleriyle başlayan eylemler kısa sürede büyük kitle eylemlerine dönüşmeye başlıyor. İzmir ve Antalya’da avukatların başlattığı eylem, büyük fırtınanın haberci esintileridir.

Aynı zaman diliminde, dinci faşist iktidarın kıdem tazminatını gasbetmek için adım atmaya hazırlandığı ortaya çıkınca işçi sınıfı, tek tek istemler için değil, tüm sınıfı ilgilendiren bir mesele için sokağa çıkmaya başladı. İşçileri kendi kontrolleri altında tutmak için, düzenin sendikaları bile eyleme geçme ihtiyacı duyuyorlar. Bu, dipten gelen dalganın ne kadar güçlü olduğu konusunda bize fikir veriyor. Kıdem tazminatının gasbına karşı işçi sınıfının eylemleri büyük bir hızla artıyor.

Ayrı toplumsal kesimlerden gelen bu eylemler, aynı denize dökülmek üzere, şimdilik ayrı ayrı akan nehirler gibi yol alıyorlar.

Şimdi bu nehirlere yenileri ekleniyor.

Faşist devlet, iç savaşı kazanmak, ekonomik ve politik krizin, yani devrimci durumun üstesinden gelmek için başka topraklara yönelik işgal ve ilhak saldırını genişletince kendisine karşı olan mücadelenin cephesini de genişletmiş oldu.

Her ulusal baskı, işgal ve ilhak ulusal direnişe, ezilen, baskı ve egemenlik altına alınan ezilen halkların başkaldırısına yol açar.

Rojava halkları, son günlerde dinci faşist iktidarın işgaline karşı kitle eylemlerine başlamış durumdalar. Gri Spi’de, Serakaniye’de, Afrin’de, Kobani’de işgale karşı, gerilla eylemlerinin yanı sıra, kitle eylemleri, gösteri ve yürüyüşler artmaya başladı.

Cephe hattı ne kadar geniş ise, başkaldırı hattı da o kadar geniş. G.Kürdistan’da ezilen halklar, G.Kürdistan burjuvazisinin ve işbirlikçi politik güçlerinin engelleme çabalarına rağmen Türk devletine karşı kitle gösterilerine başladılar. İşgal topraklarındaki gösterilerin bir serhıldanın doğumuna işaret ettiğinden şüphe duyulmamalı.

Hiçbir halk baskı ve esareti, kölelik altında tutulmayı kabul etmez, buna uzun süre katlanmaz. Rojava ve G.Kürdistan, şimdi bize bunun canlı örneğini veriyor.

Nihayetinde bunlara Libya halkları katılmanın işaretlerini vemeye başladı. Libya aşiret liderleri, Türkiye’nin işgal hareketine karşı savaşmaya kararlı olduklarını açıkladılar.

Bütün bunların aynı zaman diliminde ortaya çıkması, halklar arasında fiili bir mücadele birliğinin ortaya çıkmaya başladığını gösteriyor. Bütün nehirler, aynı zaman diliminde aynı denize dökülmek üzere akıyor.

Bu, örgütlü biçime bürünmüş olmasa da, halkların mücadele birliğinde yeni bir biçim ve yeni bir gelişmedir.

Libya halklarının işgalci devlete karşı kazanacakları bir zaferin, Rojava halklarının kazanacakları bir zaferin ya da G. Kürdistan halklarının işgalcileri topraklarından kovmasıyla bitecek bir serhıldanın diğer tüm alanları etkilememesi düşünülemez.

Hem içerde hem dışarda halkları baskı, terör ve savaşla egemenlik altına almaya çalışan dinci faşist iktidar ve faşist devlet, şimdi hem içerde hem dışarda, eş zamanlı olarak, Libya’dan G. Kürdistan’a, oradan Türkiye ve K.Kürdistan’a kadar geniş bir coğrafyada, halkların devrimci kitle eylemleriyle, serhıldanlarıyla, askeri eylemleriyle saldırı altına alınmış; kuşatılmıştır.

Şovenizm kar etmiyor: İşçiler, emekçiler, ilerici demokrat güçler, gençlik, eylem halinde. İşgal ve ilhak, ulusal başkaldırılara yol açıyor; işgal edilen topraklardaki halklar serhıldanlara ve askeri eylemlere başladılar.

Bu, halkların mücadele birliğinde yeni bir gelişmedir. Mutlaka zafere ulaşacak!