Günler akıp geçiyor. Salgın yayılıyor. Ve biz doluştuğumuz fabrikalarda, atölyelerde, şantiyelerde hiçbir önlem alınmaksızın çalıştırılmaya devam ediyoruz. Payımıza düşen, virüs kapmak ve potansiyel virüs taşıyıcısı olarak tüm çevremize, sevdiklerimize bu virüsü bulaştırmak veya korkunç bir sefalete yuvarlanarak açlıktan ölmek.

Yıllık izinlerimiz gasp edildi. Ücretsiz izinlere zorlandık. İşten çıkarmalar hızlandı. İşsizlikle, açlıkla, yoklukla terbiye edilmek isteniyoruz.

Sadece biz değil. Küçük üretici, esnaf, küçük işletme sahibi çoktan iflasa sürüklendi. Çalışanlarıyla birlikte yokluğa itiliyor. Toplumun tüm yoksul ve emekçi kesimleri çöküyor! Dipsiz bir kuyuya sürükleniyoruz. Yaşamdan kovuyorlar bizi. Göz göre göre ölüme mahkum ediliyoruz!

Kapitalistler için yüzmilyarları devreye soktular hemen. Bizde ve tüm kapitalist ülkelerde ekonomi paketleri hazırladılar. Salgını engellemek için mi? Hayır, kapitalist şirketleri kurtarmak için!

Burjuva hükümetlerin, burjuva devletlerin emekçi sınıfları salgından kurtarma gibi bir amaçları yok. “Sürü bağışıklığı” diyerek salgının yayılmasına göz yumacaklarını itiraf ettiler. Şimdi aldıkları önlemler, emekçi sınıfların, işçileri baskısı sonucu alınmış yarım yamalak önlemlerdir. Ama bunu yaparken bile burjuva sınıfı, onun çıkarlarını gözettiklerini artık saklayamıyorlar.

Salgını önlemek için neler yapılması gerektiğini Küba, Venezuela, Çin örnekle gösterdiler. Kapitalist sınıfın çıkarlarını düşünmeden, tam karantina uygulanması, tüm işyerlerinin, fabrikaların kapatılması, işçilerin ücretli izne ayrılması, herkesin testten geçirilmesi, böylece virüs kapmış olanların ayrılması... İşte Küba, Venezuela, Çin’in yaptıkları bunlar ve bu önlemlerle salgını kontrol altına alabildiler.

Ama bunu yapamaz hiçbir kapitalist hükümet. Borsalar çakılır, o koca şirketler peş peşe iflas eder. O yüzden trilyonlarca dolarlık paketler dökülüyor bu şirketin ayaklarına. Bankaları, havayolu şirketlerini, büyük tekelleri kurtarmak için kesenin ağzını açıyorlar. Dahası, kapitalistler salgını fırsat bilip işten çıkarmaları hızlandırıyorlar.

Salgının emekçi sınıflar üzerinde bu kadar yıkıcı olmasının nedeni kapitalizmdir; fabrikalar, toprak, bankalar, enerji kaynakları vb üzerindeki özel kapitalist mülkiyettir. Üretim araçlarının özel mülkiyeti işte böyle engel oluyor sorunun çözümüne. Toplumun mülkiyetinde olsaydı tüm bunlar, rahatlıkla üretime ara verilebilir, hiç de iflas durumu yaşanmazdı. Ne işçiler işsiz ve aç kalırdı, ne emekçiler sağlık hizmetlerinden mahrum. Dahası, merkezi planlamayla birlikte kaynaklar doğru bir şekilde yönlendirilebilir, salgın kısa sürede denetim altına alınabilirdi. Görün bakın sosyalizmle kapitalizm arasındaki uçurumu!

Sistem çıkışsız. Sistem çöküyor. Bizi de girdabında sürüklüyor. Susarak, durarak kazanacağımız bir şey yok! Biz işsiz kalma korkusuyla sustukça daha çok üzerimize geliyorlar. Sustukça büyüyor işsizler ordusu!

Artık harekete geçmek zorundayız. Durmak, hükümetten ve patronlardan bir şey beklemek faydasız. Hayatta kalmak istiyorsak adım atacağız. Sermaye egemenliğini yıkmak ve emeğin iktidarını kurmak ilk hedefimiz olmalı.

Bizi hiçe sayan bu hükümete, bu patronlara grevlerle karşılık verelim. Yüksek sesle ilan edelim: İşçilerin sağlığı, güvenliği için fabrikalar kapatılmalı, işçi çıkarmalar yasaklanmalı ve işçi ücretleri tam ödenmelidir. Küçük esnafın, küçük işletmenin, küçük üreticinin banka borçları iptal edilmeli bunları devlet üstlenmelidir. Üretimini durduran küçük işletmenin, atölyenin işçi ücretini, kirasını devlet üstlenmelidir. Ev ve dükkan kiraları devlet tarafından karşılanmalıdır. Ürünü tarlada kalan küçük üreticinin zararını devlet üstlenmelidir.

Bu önlemleri burjuva hükümetlerin almayacağı ortaya çıktı. Bu önlemleri ancak emeğin iktidarı, devrimci demokratik bir hükümet alabilir. Biz burjuva hükümetlerin kurtarılması gerekenler listesinde yokuz. Biz onlar için ihmal edilebilir bir maliyet unsuruyuz. Yaşamak için burjuva hükümetleri ve kapitalist düzeni yıkmaktan, emeğin iktidarını kurmaktan başka çare yok.

Her platformda güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyor. Komite ve konseyler, forumlar, meclisler, dayanışma ağları... çeşitli telefon uygulamaları, Whatsapp grupları, sosyal paylaşım ağları… mümkün olan her türlü araç ve yöntemle örgütlenelim. Ya bu salgınla birlikte bu düzeni yıkacağız, ya da korkunç bir felakete sürükleneceğiz!