Venezuela’da bir darbe girişimi daha bertaraf edildi şimdilik. ABD bir darbe tezgahlama işinde daha çuvalladı!

Başarısız darbe girişimini takiben Washington’da ortalık birbirine girdi.. Binbir türlü dedikodu saçıldı ortalığa. Doğrular ve yanlışlar boca edildi ortaya. At izi it izine karıştı.

Venezuela’da mücadelede kritik haftaya girilmişti. 1 Mayıs çağrıları yapıyordu kukla Guaido. Sonra 30 Nisan sabahı erken saatlerde La Carlota Hava Üssü yakınlarında, yanında “ev hapsinden kaçan” darbe hükümlüsü Leopoldo Lopez ile arz-ı endam etti. Çevresinde bir avuç asker, “silahlı kuvvetler arkamızda, herkes sokağa çıksın” deyiverdi. Hakkını teslim etmek gerek, tam bir şok çıkışıydı bu.

Miraflores’e (Başkanlık Sarayı’nın olduğu alan) uzak bu küçük bölgede ne işi vardı? Amacın Maduro’yu kuşatmak olmadığı açıktı. Bir “köprü başı oluşturma girişimi” idi bu. Askerlerle verdiği poz kararsızları etkileyecek, kendi safına çekecek, özellikle orduda sağlanacak kopmalarla saldırıya geçilecek; bu arada Hava Üssü kendinden yana olursa bir çatışma halinde Kolombiya sınırında uzun süredir yapılan yığınak için düğmeye basılacak, askeri işgal/müdahale süreci başlayacaktı.

ABD zaten üst perdeden açıklamalar yapıp duruyordu. Özellikle Bolton’ın açıklamaları en kaba diplomasi kurallarına bile uymayacak pervasızlıktaydı. “Maduro’ya Venezuela’dan uzakta hoş bir sahilde uzun bir emeklilik diliyorum. Guantanamo bölgesinde bir sahilde bulunmaktansa hoş bir sahilde sakin ve güzel bir emeklilik fırsatını bir an önce değerlendirse iyi olur” (Pravda) diyordu. Guaido’nun parodiyi başlatmasıyla bunları gölgede bırakan uçuk kaçık açıklamaların önü açıldı. Venezuela Savunma Bakanı’na, Yüksek Mahkeme’ye “Maduro’yu bırakın” çağrıları yaptı: “Maduro yalnız, Kübalı korumaları ile başbaşa, halk terketti, siz de Guaido saflarına geçin!” Evet aynen böyle! Düşünün, egemen bir ülkeye yönelik böyle bir tavır sergileniyordu. Diplomasinin esamesi yoktu artık. Açık bir savaş durumunda bile kullanılmayan bir üslup ve kabadayılık Washington yönetimine hakim olmuştu.

İlk şok atlatılır atlatılmaz Bolivarcı Devrim karşı hamlelerini yaptı. Sabah erken saatte Guaido’nun yaptığı açıklamaya karşı La Carlota’daki askerler gaz bombaları ile gerekli cevabı vermiş, planı daha en başta bozmaya başlamıştı. Ardından o bölgedeki gösterileri de birkaç saat içinde dağıttı. Savunma Bakanı sertti: “Başkanlık Sarayı'na gelir ve şiddete başvurursanız şiddetle karşılık göreceksiniz. Silah kullanmak zorunda kalırsak silahlarımızı kullanacağız!”

Başkan Maduro önce tüm komutanlarla görüştüğünü ve ordunun kendinden yana olduğunu açıkladı. Attığı twitte şöyle söylüyordu: “Çelikten sinirler! Ülkenin değişik bölgelerindeki askeri savunma komutanlarıyla konuştum. Halka, anayasaya ve anavatana tamamıyla sadık olduklarını açıkladılar. Barışın tamamen zafer kazanması için halkın en üst seviyede hareket geçmeye çağırıyorum. Biz kazanacağız!” Bolivarcı halk sokaklara, Başkanlık Sarayı etrafına çağrıldı. Kısa sürede durum netleşmişti.

Tam bir hayal kırıklığıydı karşı-devrimcilerdeki. Ne umutlarla başlatılmıştı darbe! İlk açıklamanın şaşkınlığıyla insanlar sokaklara dökülecek, askerlerde kararsızlık artacak, saf değiştirenler olacak, olası sert çatışmalara da hazır kıta Kolombiya sınırında bekleyenler müdahale edecek! Sonuç? Tam bir fiyasko!

Leopoldo Lopez, ailesi ile birlikte önce Şili Büyükelçiliğine, sonra İspanya Büyükelçiliğine sığındı. Brezilya 25 Venezuela subayının sığınma talep ettiğini duyurdu. Guaido bir sonraki açıklamasını tek başına kapalı bir binada yapıyordu! Darbe ve işgal girişiminin ömrü sadece birkaç saat sürmüştü!

Olayların seyri netleştiğinde Maduro sosyal medyadan yaptığı açıklamalarla durumu özetliyordu: “Darbeye katılan askerlerin %80’i kandırıldı. Onlara başka bir operasyona katıldıkları söylendi. Fakat Leopoldo Lopez ve muhalefet liderlerini gördükleri anda terkettiler. Onlar (muhalifler) bizi iç savaşa sürüklemek istedi. Soruyorum, elimizdeki tankları, zırhlı araçları ve özel kuvvetleri gönderseydik ne olacaktı? Venezuelalılar arasında katliam olacaktı ve Washington ellerini ovuşturacak ve Bolivar ülkesine askeri müdahale için emir verecekti. Sağın komplolarından birini bozguna uğrattık. Bir elçilikten diğerine kaçıyorlar. Adalet onları arıyor, er ya da geç, hainliklerinin ve işledikleri suçların bedelini ödemek için hapse girecekler. Kim Miraflores'e gelmek istiyorsa, tek bir şey yapması gerekir: halkın oyuyla seçimi kazanmak. Venezuela'da devlet başkanı olmanın tek yolu budur. Burada silahlar ve tüfekler değil; yalnızca halk başa getirebilir ve yalnızca halk indirebilir. Miraflores Sarayına asla kukla bir başkan getiremeyecekler!”

Washington önce başarısızlığı kabul etmek istemedi. Esti, gürledi, tehditler savurdu. Trump twitterda “tam abluka, ambargo” tehditleri savurdu. Kübalılar, Ruslar suçlandı, tehdit edildi. Sonra açık yalanlara geldi sıra. Pompeo “Maduro’yu Küba’ya götürecek uçak asfaltta hazır bekliyordu, Ruslar Maduro’yu kalmaları için ikna etti!” Tabii bu açıklama derhal Rus Dışişleri tarafından yalanlandı.

Darbe yenildi. Ama kavga bitmedi. Başarısızlık Washington’daki çatlakları görünür kıldı. Pentagon ile Dışişleri, Bolton-Shanan ikilisi ile Trump, Faller ile görece temkinli askerler... Herkes birbirini suçluyor. Suçu birbirlerine atıyorlar. Ama bu sürecin tamamlandığı, yenilginin kabul edildiği, geriye çekildikleri anlamına gelmiyor. Hala “bütün seçenekler masada” sözü ağızlarından düşmüyor. Askeri işgal ve suikast dahil her türlü çılgınlık için fırsat kollayacakları kesin. Bir başka şey daha kesin. Guaido ve ekibinin sınırlı etkisi 30 Nisan itibariyle büyük erozyona uğradı. Bundan sonrası “muhalefet” için çok daha zor olacak.