Türkiye kapitalizminin yapısal krizi, dünyadaki gelişmelerin etkisiyle öylesine derinleşti ve sınıflar mücadelesi öylesine keskinleşti ki, ortaya bir yoğunluk çıktı. Bu yoğunluk çok karmaşık sonuçlar yaratıyor. Gelinen aşamada artık siyasi iktidar kendi kendisini kurtarma derdine düştü.
Burjuva muhalefetin derdi ise düzeni kurtarmak. Küçük burjuva hareket ise, uzun süredir diline doladığı “demokrasi güçlerinin” birliği söylemiyle CHP’nin kuyruğuna takıldı; dolayısıyla düzenin destekçisi, burjuva muhalefetin yancısı konumuna düştü, kendi kendisini sıkı sıkıya burjuva topluma bağlamaya başladı.
Uzun yıllara dayanan devrimci mücadelesiyle sistem karşıtı devrimci komünist hareket, küçük burjuva hareketin kendisini düzene bağlamaya başlamasıyla birlikte sesini daha geniş kitlelere duyurmaya; proletarya ve halkları derinden etkilemeye başladı. Emekçi yığınlar çeşitli gerekçelerle her yerde burjuva toplumla çatışma içinde. Toplumdaki karşıt güçler arasında süren bu çatışma, büyük ve genel bir ayaklanmaya doğru ilerliyor. Emekçi sınıfın ileri kesimleri harıl harıl buna hazırlanıyor. İşçi sınıfının komite-konsey çalışmalarına gösterdiği yoğun ilgi, proletaryanın, gelmekte olan büyük altüst oluşa, patlamalara hazırlandığının kanıtı, göstergesidir.
Tekelci sermaye ise emek sömürüsünü acımasızca sürdürüyor. Ses çıkaranları, itiraz edenleri de baskı ve şiddetle, faşist terörle ezmeye, boyun eğdirmeye çalışıyor. Ancak bugüne kadar başvurduğu devlet terörü, cebir ve şiddetle, çıplak zorun gücüyle istediği sonucu elde edemedi. Aksine, birleşik devrim daha da güçlendi, proletarya ve halklar artan oranda mücadeleye atıldı.
Bugüne kadar yaşananlar gösterdi ki, birleşik devrimin iki sonucu olabilir. Bunlardan biri, devrimin kendiliğinden bir devrim olarak yoluna devam etmesidir. Ki bu durumda proletarya ve halkların gücü, sermayenin ekonomik, politik egemenliğine son vermeye yetmez. Bu durumda bile devrim kendi sonuçlarını yaratacaktır. İkincisi ise, devrimin sonuna kadar gitmesi zafere ulaşmasıdır. Bunun için proletarya hegemonyası belirleyici role sahiptir. Bu durumda proletarya ve halklar faşist devleti yıkacak, tekelci sermayenin bütün egemenliğine son vererek DHİ’nı kuracaktır. Böylece proletarya ve halkların gerçek kurtuluşu da başlayacaktır.
Birinci durumda güdük reformlar, ikinci durumda emeğin kurtuluşu...
Proletarya ve halkların büyük bir ciddiyetle gelişmeleri izlediği, üçüncü yolcuları, güvenilmez dostları bir kenara doğru itmeye başladığı bu dönemde, devrimci komünist parti, kendisine, Bolşevik Parti’nin 1917 Nisan Konferansı’ndan sonraki çalışma tarzını ve temposunu örnek almalı. Bolşevikler, Nisan Konferansı temelinde kitleleri kazanmak amacıyla savaş koşullarında eğitmek için müthiş bir çalışma yürüttüler. Bu seferberlik sırasında Bolşevik Parti’nin amacı, kendi devrimci görüşlerini her yerde ve her fırsatta geniş emekçi yığınlara anlatmak; menşeviklerle sosyalist devrimcilerin uzlaşmacı politikalarını gösterip, bu partileri teşhir ve tecrit etmekti; aynı zamanda da Sovyetlerde çoğunluğu ele geçirmeyi amaçlıyorlardı.
Bütün bu süreçte sendikalarda ve özellikle fabrikalarda çok yoğun bir örgütlenme faaliyeti sürdürdüler. Aynı zamanda ordu içinde de etkin bir çalışma yaparak, cephede ve cephe gerisinde denizcileri örgütlemeye çalıştılar; her yerde askeri örgütler kurmaya yönelip, devrimci orduyu kurdular. Bütün bu çalışmaları boydan boya kesen kırmızı çizgi, proletaryanın sınıf çıkarlarının inatla ve ısrarla savunulması oldu.
Bizde de önümüzdeki dönem açısından devrimci komünistlerin kırmızı çizgisi, her şeyde proletaryanın sınıf çıkarlarının savunulması, temel alınması olmalıdır. Önümüzdeki süreçte düzen güçleriyle devrim güçleri daha açık olarak karşı karşıya gelecektir. Bu yeni dönem devrim dönemi, nihai çatışmalar dönemi olacaktır. Proletarya ve halkların devrimci eylemleri ve bu eylemlerin politik iktidarı el geçirmeye odaklanması durumunda proletarya ve halkların iktidarı ele geçirmeleri olanaklıdır. Burada Leninistlerin en başta gelen görevi; proletaryanın ileri kesimleri başta olmak üzeri, işçi ve emekçileri iktidar odaklı devrimci mücadele anlayışıyla donatmaktır.
Bu görevlerin altından kalkabilecek, proletarya ve halklara kendi iktidarlarını kurmalarında önderlik edebilecek; devrim döneminin bütün karmaşası içinde yolunu şaşırmadan onları zafere taşıyabilecek; bu zorlu yolda karşısına çıkabilecek her türlü engeli aşabilecek kadar deneyimli, donanımlı, çelik kadar sağlam ve çelik kadar esnek bir parti olmalıdır, proletaryanın devrimci komünist partisi. Bu topraklarda bu tanıma uyan ve bu görevlerin altından kalkabilecek bir tek parti var. Siyasal mücadelelerde denenmiş, ideolojik-politik hattında net; legal ve illegal mücadelede deneyimli, açık çalışmadan yer altı çalışmasına, barışçıl mücadeleden diğer mücadele yöntemlerine dek pek çok alanda deneyim ve birikim sahibi olan bir devrimci komünist partidir bu parti. Ve bu partinin sahip olduğu güçlü marksist leninist yönteme ve teorik birikime dayanarak geliştirdiği devrimci görüşleri, politikaları pek çok kez pratiğin sınavından geçmiş; doğruluğu tekrar tekrar kanıtlanmıştır.
Ancak bir komünist parti ne kadar doğru görüşlere sahip olursa olsun, işçi sınıfı içinde yaygın ilişkilere sahip değilse, bu ilişkileri sürekli olarak geliştirip güçlendirerek yeni yeni alanlara taşıyamazsa, işçi sınıfına önderlik etmek bir yana, nefes almakta bile zorlanır. Bu dönemde devrimci komünist parti ne yapıp etmeli, proletarya ve halk kitleleri içinde daha geniş kesimlere ulaşmalı, yeni yeni ilişkiler kurup geliştirmeli, işçi sınıfı içinde kök salıp güçlenmeli, öncüsü olduğu sınıfın güvenini ve desteğini kazanmalıdır.
Özgür Güven