Biz de biliyoruz memleketin ekonomik sathında işler bir süredir çok da iyi gitmiyor. Yalnız endişelenmeye hiç mahal yok, çünkü nihayet karakış geldi.
Uzmanlar bu kışın çok soğuk olacağını söylüyor. Demek ki bol bol kar yağacak. Bu iyi bir şey çünkü bu Uludağ’a, Kartepe’ye, Palandöken’e ve diğer yerlere kayak yapmak için çok sayıda turistin geleceği anlamına geliyor. Tabii turist demek para demektir. Hem de öyle cılız ve cıbıl TL gibi saniyede beş defa değer kaybeden türden para değil. Habire değerlenen dolar ve avro demektir. Turist demek iş, fabrika, yatırım hatta uzay teknolojisi demektir. Biliyorum bize gene de inanmayan bazı şüpheci tipler çıkacaktır. Hiç sorun değil hele şu Kartepe’ye bir kar düşse de ne kadar haklı olduğumuzu anlar da, herkes de bir görse. İyisi mi siz boş verin bu şüpheci tipleri, inanın bize kar gelecek dertler bitecek.
Evet tabi ki şu an durum iyi görünmüyor. Zaten bu yüzden ulvi liderimiz dişimizi sıkmamızı söyledi. Biz de ona güvenerek dediğini yaptık ve dişimizi sıktık babam sıktık. Tabii hal böyle cereyan edince ağızda diş namına hiçbir şey kalmadı. Şimdilerle mecburen damağımızı sıkıyoruz az daha sebat edip çene kemiğimizden dolayı neredeyse hiç yemek yemeyeceğimiz için epey bir tasarruf da yapmış olacağız... Neyse şu Palandöken’e kar bir yağsa da hepimiz bir güzel zengin olsak.
Bazen geçinemiyoruz diye feveran edenlere de diyecek söz bulamıyorum. Zaten hatayı kimse kendinde aramaz. Dün rahat içinde yaşarken tasarruf için bir köşeye üç beş milyar atmadılar, kazandıkları milyarları yatlarda katlarda, dokuz yıldızlı otellerde yediler, har vurdular, harman savurdular ve yarını hiç düşünmediler. Şimdi de bağırıyorlar battık battık, diye, pes doğrusu. Yeri gelmişken ben de geçen gün konuya değinen bakanımıza katılıyorum. Köylü parçası, senin neyine klimalı traktör. Tarım bakanımız eski traktör tavsiye etti, ama bence hiç gereği yok. Bence köylü bizzat hamudu (öküz boyunduruğu) başına geçirip pulluğu da beline bağlayıp tarlayı böyle ekebilir. Hem böylece traktöre ve mazota vereceği paradan da tasarruf eder. Bakın bizim en büyük sorunumuz bu, biz tasarruf yapmayı bilmiyoruz; boş tabaktaki porsiyonumuzu yarıya düşüremiyor ve olmayan paramızın yarısını yarın için bir bankaya yatıramıyoruz. Bakın, daha yeni televizyonda gördüm, toplumda yüz iki bin TL maaş alan bir güzide bürokratımız, üç milyonluk arabasının yanında durmuş tasarrufun öneminden bahsediyordu! Ders almalıyız, onun onca maaşı ve lüksün lüksü arabası var gene de tasarruf yapıyor. Fakat çoğumuzun hiçbir şeyi yok yine de tasarruf yapmıyoruz. Artık bu konunun şakaya gelir yanı yok, aklımızı başımıza alalım çünkü kar yağdığında gelecek olan turistlerin getireceği her bir milyar doların bir sentini bile harcamadan tasarrufun en iyisini yapmalıyız. Artık inanıyorum ki bu defa bu işi başaracağız. Yani artık şu karlar kaplasa Uludağı ve gemiler dolusu turist bir an önce gelse ve biz de artık bir güzel zengin olsak ve dünya da türkün gücünü bir daha görse...
Bakın, turist deyip geçmemek lazım, kayağıdır, gözlüğüdür, eldivenidir, külahıdır yediğidir, içtiğidir hepsi için tonla para öder. Üstelik geri dönerken biz her birine üç dört katına bir iki halı, beş on katına lüle taşından beş altı pipo, sonra dandik patiskayı el örmesi pamuklu dokuma diye okuturuz. Kırık çanak çömleği de antika diye kakaladık mı, paraya para demeyiz. Yalnız bütün bunları nezaketle ve bir nebze dahi kabalaşmadan yapmayı unutmamalıyız. Aksi halde hem adımız sahtekara çıkar, hem de o turist bir daha de gelmez. Unutmayalım ki turist demek altın yumurtlayan kaz demektir. Ona bir avuç yem verin, o da size iki kiloluk altın yumurta versin... Neyse şu Sarıkamış’a kar yağsa da altın yumurtlayan kazlar da gelse.
Kimse pek inanmıyor, ama işler yoluna girecek. Ben buna inanıyorum. Önce kar yağacak, sonra kayak tesisleri kayak yapan turistlerle dolacak, sonra onlar kayak yapacak ve biz de paralarını alacağız. Bulduğumuz her kilimi, her tası tabağı otantik, antika, el işi parçalar diye satacağız. Onlara o kadar kibar davranacağız ki ülkelerinde bizi öve öve bitiremeyecekler. Böylece onları duyan hemşehrileri gelip buralarda üçer beşer fabrika kuracak. Sonra biz de o fabrikalarda yüzer bin dolar maaşla işbaşı yapacağız. Bir senede hepimiz milyoner olacak, sonra kendi fabrikalarımızı kuracağız. Sonra Suriyeli, Afgan, Özbek ve diğer mültecileri asgari ücretin üçte biri fiyatına çalıştıracağız. Evet üçte biri fiyatına, çünkü onlar mülteci ve vatandaşımız değil. Zaten beğenmeyen varsa engel olan mı var, işte kapı orada çekip gidebilir... Yeter artık şu Erciyes’e kar bir yağsa da zengin olsak.
Varsın bu sözlerimiz için gülecek olanlar gülsün hiç umurumuzda değil. Çünkü biz ne söylediğimizi de, ne yaptığımızı da biliyoruz: kış kar getirecek, kar turist getirecek, turist de kâr getirecek. Sonuçta kardan kâr elde edecek ve memleketi düze çıkaracağız. Bunda ne anlaşılmayan bir şey, ne de bir hile hurda var. Formül oldukça basit: Kar eşittir turist eşittir kar (ya da kar eşittir kaz eşittir altın yumurta). Biraz daha umutlu ve inançlı olmamız gerekiyor hepsi bu. Az daha dişimizi pardon damağımızı sıkıp bekleyelim, kış zaten geldi karın eli de kulağında. Biraz daha dayanın Süphan’a kar yağacak ve biz milyarder olacağız....
Elbette umudumuzu sadece kardan gelecek kara bağlamadık. Biz dişimizi yani damağımızı sıkarken binbir odalı ihtişamlı saraylarda en mütevazi şekilde yaşayan baş durmuyor. Çoktandır başlattığımız “milli ekonomik kurtuluş savaşımı”mızı yönetiyor. En son bin bir rica minnetle bir Arap şeyhinden dolar sözü aldık. Hatta henüz elimize geçmeyen o parayı satarak piyasalara müdahale ettik. Böylece bir milyar dolarlık zararı önleyerek sadece dokuz yüz doksan dokuz milyon dokuz yüz doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz lira zarar ettik, üstelik bunu almayan bir parayı satarak yaptık! Sadece bu da değil liderimiz işçi aylıklarını da o kadar düşürdü ki, artık başka ülkelerden yatırımcılar burada fabrika kurmak için birbiriyle yarışacak. Görüldüğü üzere “milli ekonomik kurtuluş savaşı”nı Arap şeyhlerini ve emperyalist şirketlerin dolarlarıyla kazanıyoruz. Tabii bu iki güçlü silahın yanında kayak için gelecek olan turistlerden gelecek milyarları da ekleyince, bizim bu savaşı kazanacağımız kesin. Umarım bütün dağlara kar yağar. Hatta yamaçlara ve ovalara, düzlere, derelere, plajlara kar yağar da her yan beyazlarla kaplanır da, biz de kardan çok daha fazla kâr elde ederiz. Yaşasın kar, kayak, kaz (turist) ve kâr.
Hele bir de o kar bir metreyi geçerse kış olimpiyatlarını alırız ki, çarşı pazar dolarla dolar, hatta dolar dolar taşar da bir daha sırtımız yere gelmez.
Kenan Kızıl