Gerçeğe göz kapamanın kime ne faydası olur? Damdaki hırsıza, “kedidir kedi” demek, hırsızın kötülüğünden kimi kurtarabilir? Bir devrimci, bir komünist her zaman gerçeğin gözünün ta içine bakmasını bilmeli. Gerçekler inatçıdır; gerçekler devrimcidir.
Faşist devlet ve elbette, tekelci sermaye sınıfı, iç savaşın çok daha şiddetli, çok daha kanlı aşamalarına hummalı bir hazırlık içinde. Bu bir olgudur; bu bir gerçektir; emekçi sınıflar, Kürt halkı, devrimin toplumsal güçleri gözlerini bu olguya, bu gerçeğe kapayamazlar.
Kendisi de tarikatçı, bir dinci gerici olan, Cübbeli Ahmet diye bilinen kişi, içinde yer aldığı tarikat içi çatışmanın sonucunda, tarikatların bir kısmının harıl harıl silahlandığını, silah depoladıklarını; bu depoları ikametlerinden farklı bir yerde tuttuklarını kamuoyuna açıkladı. Birbirlerini tanırlar; sözlerinin doğruluğundan şüphe etmeye gerek yok.
Bu sözlerin üzerinden bir iki hafta geçmeden, bir elinde kılıç, önündeki masada çok sayıda uzun namlulu silahla poz veren bir dinci faşistin görüntüsü sosyal medya ve basına düştü. Polis, mecburen, “kanunların üstünlüğü” adına, dinci faşisti gözaltına aldı. Gözaltı “mecburiyetten”di. Yoksa dinci faşistlerin elini soğutmak, hevesini kırmak, korkutmak, cesaretinde eksiltmeye gitmek olmazdı. Polis, bu “mecburi” davranışı aynı dinci faşisti gözaltına aldığı günün akşamı serbest bırakarak telafi etti. Beş silahı da ruhsatlıymış. İçişleri Bakanlığı silah ruhsatı dağıtırken pek cömertmiş.
Ama bu, aslında, faşist devletin gerçek hazırlıklarının yanında devede kulak bile değil. “Kayıp silahlar” hikayesi biliniyor. Binlerce ve binlerce ağır silah, 15 Temmuz olayları bahanesiyle dinci faşistlere ve MHP'li faşistlere bizzat devlet-polis eliyle dağıtılmıştı. Silahlar, halen onları alan kişilerde duruyor; kullanım zamanları gelene kadar da onlarda kalacak.
Bundan daha açık bir hazırlık olur mu? Neye hazırlık? İç savaşın daha kanlı aşamalarına doğru bir hazırlık. Herhangi bir nedenle ortaya çıkacak bir ayaklanmaya karşı hazırlık!
İşçi sınıfı ve devrimin diğer toplumsal güçleri bundan yakınmalı mı? Sosyal reformist partilere, kişilere, liberallere, uzlaşmacılara sorarsanız “evet yakınmalı”. “Çünkü, der böyleleri, iç savaş, kardeşin kardeşi boğazlamasıdır, kardeş kanının dökülmesidir” vb.vb.
Hepsi de “sosyalist devrim”ci bu adamların kendi kendilerine sormadıkları soruyu biz onlara soralım: Devrim dediğiniz şey, devrimci iç savaştan başka nedir ki? Soruyu tersinden de sorabiliriz: Devrimci iç savaş olmadan bir devrim nasıl mümkün olur? Eski zaman devrimleri hariç, siz hiç iç savaşın olmadığı bir devrim gördünüz mü? Buna Büyük Ekim Devrimi dahil.
Görmediniz; göremezsiniz de.. Çünkü kapitalizm “halk”ı farklı çıkarlara sahip katmanlar olarak bölmüştür. Kapitalizmde bütün halindeki bir “halk” artık yok. Buna, burjuvazinin ideolojik etki gücünü de hesaba katmak gerek. Din, şovenizm gibi ideolojik etkiler “halk”ın bir kısmı üzerinde etkide bulunarak etkilediği kesimlerin karşı devrim saflarına geçmelerine yol açar.
Bu nedenlerle, halkın bütün tabakalarının sempatisini kazanacak bir devrim hareketi, bir ayaklanma düşünülemez. O halde, kapitalist toplumda, Engels'in sözleriyle söyleyecek olursak,
“sınıf savaşımında, bütün orta tabakalar, hiç bir zaman, karşı yönde, yani burjuvazinin çevresinde toplanmış gerici partiyi hemen hemen tamamen ortadan kaldıracak biçimde yalnız proletaryanın çevresinde toplanmayacaklardır kuşkusuz. Şu halde, 'halk', her zaman bölünmüş görünecektir,”
“Bölünmüş halk”ın bir kısmı, karşı devrim saflarında toplumsal devrime karşı savaşacaktır. Burjuva sınıf egemenliğini gerçekten devirmeye, iktidarı işçi sınıfı ve emekçi halkın eline vererek üretim araçları ve bankalar gibi büyük sermayeye el koymaya gerçekten niyetiniz varsa, o zaman, karşı devrim saflarında savaşacak “halk”ın bir bölüğüne karşı savaşmaktan kaçınamazsınız. Böyle bir savaşa, siz istemeseniz de, iç savaş denir.
Şüphesiz, işçi sınıfıyla birlikte, “bölünmüş halk”ın büyük bir bölümü proletaryanın, toplumsal devrimin saflarında yer alacaktır. Zaten, sınıf ilişkileri ve güç dengesi toplumsal devrimden yana kaymadıkça bir devrimden, devrimin zaferinden söz etmek mümkün değil.
Ama azınlık biçiminde de olsa halkın bir kısmı burjuva karşı devrimin saflarında toplumsal devrime karşı bir savaş içine girebilir ve büyük ihtimalle girecektir de. Bir sosyal reformist bunu “kardeş kavgası, kardeşin kardeşi boğazlaması” biçiminde anlar. Bir devrimci komünist ise, buna devrimci iç savaş der ve burjuva toplum altında kapitalizmin böldüğü halkın tüm katmanlarını toplumsal devrim saflarına kazanmanın ancak bir hayal ürünü olduğunu bilir ve buna uygun davranır.
Burada, “devrimci iç savaş” kavramı, zora dayalı devrimle hiç ilgilenmeyen bir sosyal reformiste ilginç ve bir o kadar da anlaşılmaz gelebilir. Ama proletaryanın emekçi sınıflarla, yoksul kitlelerle birlikte burjuva egemenliği yıkmak için yürütecekleri iç savaşa devrimci iç savaştan başka bir şey denmez. Burjuvazinin proletarya ve emekçi sınıflara karşı yürüttüğü/yürüteceği iç savaşa ise gerici iç savaş denir.
Peki, halkın, azınlık da olsa, bir bölümünün burjuvazinin, burjuva devletin, saflarında toplumsal devrime karşı savaşının pratik görünümü nasıl olabilir?
Kısacası şudur: Linkte resmini görebileceğiniz tipten insanlar ya da, örneğin daha dün cemevlerine saldıran tipten insanlar toplumsal devrimin karşısına çokça çıkacaklar. Üstelik, ileride, daha örgütlü, daha silahlanmış biçimde... Devrimi zafere taşıyıp iktidarı proletaryanın, emekçi halkların eline geçirmek isteyen bir devrimci komünist bunları tepelemekten başka yol olmadığını bilir; hazırlıklarını buna göre yapar ve emekçi sınıfları, ezilen halkları buna uygun biçimde hazırlar.
Toplumsal devrim, sınıf savaşının iç savaş biçiminde en ileri noktalara varmış halidir.
Ve ekonomik bunalım ne kadar kesin ise, devrim de o kadar kesindir!