Mustafa Şentop, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkışı sözüm ona izah etmek için, Türkiye'nin Montrö Sözleşmesinden de, RTE'nin imzasıyla çıkabileceğini açıkladı. Herkes, bu açıklamayı, Türkiye'nin uluslararası sözleşmelerden “tek adamın” imzasıyla çıkıp çıkamayacağı yönüyle okudu. İşin uluslararası hukuk yönüyle ilgilendi.
Oysa, Meclis Başkanı Mustafa Şentop, İstanbul Sözleşmesini “cambaza bak” numarası için kullanmıştı. Dinci faşist iktidarın bu kıdemli elemanı, Karadeniz'de ABD-NATO önderliğindeki emperyalist blok Rusya'ya karşı savaş hazırlıklarına başlamışken, Rusya'nın nabzını yoklamaya dönük bir adım atmak istemişti. Elbette, dinci faşist iktidar adına.
“Emperyalistler Neden Dinci Faşist Sever” başlıklı Editör yazımızda bu duruma değinip geçmiştik. Türkiye'nin emperyalist-kapitalist devletlere ve NATO'ya bağlılığını, aralarındaki sıkı bağları anlatmaya çalışırken şöyle demiştik:
“İşte bu sırada, Mustafa Şentop, TBMM Başkanı, dinci faşist iktidarın bu sıradan olmayan adamı, Karadeniz'e savaş gemilerinin geçiş kapısı olan Boğazlar'ın anahtarı durumundaki Montrö Anlaşmasını gündeme getiriyor veTürkiye'nin bu anlaşmadan çekilebileceğini söylüyor.”
Türkiye adına Meclis Başkanı Şentop, Montrö Anlaşmasından çıkılabileceği mesajıyla bir taşla bir kaç kuş vurmayı hedeflemiştir. İlkine işaret ettik; Rusya'nın nabzını yoklamak. İkincisi, ABD, NATO ve genel olarak emperyalist bloka bağlılık mesajını vermek; üçüncüsü ise, Rusya'ya karşı başlatılacak bir dünya savaşında emperyalistlerin safında yer almaya hazır olduğunu bildirmek. Bu açıklama, 2016'da RTE'nin NATO'ya yaptığı “Karadeniz'e gelin” çağrısıyla uyum içinde ve onu tamamlar nitelikte.
NATO ve ABD, tüm emperyalistler adına Rusya'yı Polonya-Ukrayna-Romanya-Bulgaristan üzerinden batı ve güney-batı yönünden kuşatırken, Karadeniz'i de savaş gemileriyle doldurarak güneyden kuşatmayı hedefliyor. Bu durumda Karadeniz, emperyalist savaş stratejisi açısından kritik bir öneme sahip oluyor.
Türkiye, Karadeniz'in emperyalist devletlerin savaş gemileriyle doldurulması için elinden geleni yapacağını, önce RTE'nin 2016'daki çağrısıyla, arkasından Mustafa Şentop'un Montrö açıklamasıyla ortaya koymuş oldu. Buna ek olarak, Rusya'nın Suriye'de elini kolunu bağlamak için, RTE, ABD'ye açık bir çağrıda bulundu.
“İç savaş, Batı'nın bir sonraki vicdani krizine dek 'bayat haber' statüsüne geri döndü. Demokrasi, özgürlük ve insan haklarının yeniden moda olduğu şimdilerde insanlığın Suriye'deki icraatları, samimiyetimizin nihai ölçüsü olacaktır. Bölgede barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesinin, Batı’nın Türkiye’yi samimi ve güçlü bir şekilde desteklemesine bağlı olduğuna inanıyorum.”
RTE'nin Bloomberg'te yayınlanan makalesinde yaptığı bu çağrının Türkçesi, “ben tek başıma Suriye'yi dinci faşist üretim ve ihracat merkezi haline getiremedim; gelin bu işi birlikte yapalım.” Elbette bu savaş çağrısının adı, “demokrasiyi birlikte savunmak”tır.
Türkiye ve Ukrayna'nın nasıl savaş kışkırtıcılığı yapan bir ikili olduklarına gelmeden önce Ukrayna'nın attığı adımlara bakalım. Bir komedyen eskisinin başkanlık yaptığı faşist iktidar altındaki bu devlet öteden beri, NATO'yu Rusya'nın batısına konumlandırmak için elinden gelen kışkırtıcılığı yapıyordu. Kırım'ın bir referandumla Rusya topraklarına katılmasını “ilhak” olarak kabul ederek bu konu üzerinden emperyalistlere saldırı malzemesi hazırlıyor. Son olarak “Kırım'ı İşgalden Kurtarma Stratejisi” belgesini yürürlüğe koyduğunu ilan ederek, bu kışkırtıcılıkta ciddi ve somut adım atmış oldu.
“Bu belge, Kırım'ın işgalden kurtarılması ve yeniden entegrasyonu yoluyla uluslararası kabul görmüş sınırlar dahilinde Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini yeniden tesis etmeye yönelik diplomatik, askeri, ekonomik, enformasyon, beşeri ve diğer nitelikteki bir dizi önlemi tanımlıyor.”
Kısacası,Ukrayna, Rusya'ya karşı bir savaşa hazırlanıyor. Bu savaşa hazırlanırken başta ABD ve NATO olmak üzere, emperyalistlere yanında olmaları çağrısını yapıyor. NATO üyeliğine alınmak için emperyalist ülkelere baskı yapıyor, Rusya’nın kendisini tehdit ettiğini ileri sürüyor, Donbass savaşını bahane olarak kullanıyor vb vb.
Bu arada, emperyalistleri Rusya'ya saldırtmak amacında birleşen Türkiye ve Ukrayna, kendi aralarındaki askeri, diplomatik, askeri teknik, ekonomik işbirliğini de geliştiriyorlar. Bu işbirliğinin en öne çıkanı, Türkiye'nin “Bayraktar SİHA'ları”nı Rusya'ya karşı kullanmak üzere Ukrayna’ya satması, askeri personelini Ukrayna ordusuna eğitim vermek üzere danışman olarak göndermesi oldu. Dinci faşist iktidar, alakalı alakasız yerlerde “Kırım'ın ilhakı”nı tanımadığını ilan ederek, Kırım Tatar Türkleri üzerinden kışkırtıcılık yaparak Rusya'yı provoke etmeye çalışıyor.
Bütün bu tablo, son günlerde Ukrayna donanmasının NATO Donanmasıyla Karadeniz’de yaptığı tatbikatla tamamlandı. Tatbikatta Ukrayna-Türkiye donanmalarından gemilerin yanı sıra İspanya ve Romanya gemileri de yer aldı. Bütün bunların Rusya'yı bir savaşa kışkırtma amaçlı olduğunu söylemeye gerek yok. Rusya, hem NATO-ABD ikilisinin hem de Avrupa Birliği emperyalistlerinin artan saldırganlığına Lavrov'un ağzından, “Eğer barış istiyorsanız savaşa hazır olun” sözleriyle yanıt verdi.