< < İsrail Vahşeti Ve Enternasyonal Dayanışma

1975'ten 1990'a kadar on beş yıl süren süren kanlı iç savaştan bu yana en kanlı günü yaşadık diye açıklama yaptı bir kaç gün önce Lübnan Sağlık Bakanı. O gün, yani 23 Eylül 2024'te siyonist İsrail'in hava saldırıları sonucu 492 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin arasında 35 çocuk 58 de kadın vardı. Bu tablo, siyonist İsrail'in hedef gözetmeden asker-sivil, kadın-çocuk, önüne kim çıkarsa öldürdüğünü gösteriyor.

İsrail vahşette sınır tanımıyor. Bu özellik siyonist İsrail'in karakterine içkindir. Varlığı vahşet ve katliam üzerinde yükseldi. Temelinin harcı Filistin halkının kanıyla karılmış. Unutulmaz Sabra-Şatilla katliamının sorumlusu Ariel Şaron siyonist İsrail'in kuruluşundan önce, daha kuruluş öncesi ve kuruluş için katliamlar yapmış kişiydi. Bu anlamda Netanyahu ya da başka bir siyonist, siyonist haydut devletin başında kimin olduğunun hiç bir önemi yok. Devlet biçiminde örgütlenmiş bu şebeke ayakta ve hayatta kaldığı sürece, sadece Filistin halkının değil, bütün insanlığın dünyanın herhangi bir yerinde katliamlardan, vahşetten kurtulmasının imkanı yok.

Siyonist İsrail'in, aynı anlamda bu örgütlü haydut şebekesinin gücünü abartmıyoruz. Son savaş, ABD-İngiltere, yani NATO ve diğer emperyalist devletlerin askeri, mali, teknik, istihbarat vb. çok yönlü desteği olmasa bu haydut şebekesinin kılını kımıldatmaya dahi cesaret edemeyeceği ortaya çıktı. Onlara güveniyor; onlardan aldığı güçle saldırganlaşıyor.

On beş yıllık iç savaş sürecinden bu yana en kanlı günün yaşandığı saatlerde ABD, bölgeye yeni asker takviyesi yapacağını duyurdu. Böyle bir duyuru yaptıysa bu, takviye askerlerin çoktan bölgeye aktarıldığının beyanı kabul edilmeli. Bir kez daha: siyonist İsrail demek ABD-İngiltere, yani NATO ve diğer emperyalistler demektir. Bu işgal gücünün, bu devlet biçiminde örgütlenmiş haydut şebekesinin varlık nedeni, kuruluş amacı emperyalist-kapitalist sistemin Ortadoğu'daki (Batı Asya) çıkarlarını korumak, bunun için ileri bir karakol görevi görmektir.

Daha önce de işaret ettik: Bu siyonist devletin ne bir tarihi var ne de geleceği. Onun kuruluş nedenleri arasında Yahudi halkının “haklarını” vb korumak, Yahudi halkına “özgür” yaşayabileceği bir devlet kurmak amacı yok. Ama, Yahudi halkını bir şekilde Filistin topraklarına yerleştirerek emperyalistlerin ileri karakolu olacak bir devlet vardı. Katliamlarla, bir halkı yerinden göç ettirerek bunu yaptılar.

Bu haydut şebekesi ABD-İngiltere-NATO ve diğer emperyalistlerin askeri, istihbari, teknik gücüne güveniyor. Sadece bunlar da değil. Gerici Arap devletleri, Örneği Ürdün ve Mısır, el altından, hem istihbarat hem de askeri destek veriyorlar. İran'dan, Irak'tan gelen füzelerin engellenmesinde emperyalistler kadar bu devletler de etkin bir rol oynadılar. Siyonist İsrail'in gücünü abartan darkafalı liberallerin ahmakça yazı ve değerlendirmeleri bu gerçekleri hesaba katmaz.

Siyonist İsrail, bugünlerde, Güney Lübnan'ı havadan bombalıyor. Lübnan halkı, doğal olarak ülkenin kuzeyine, Beyrut ve Suriye sınırına doğru göç ediyor. Büyük bir insanlık dramı bir kez daha gözlerimizin önünde yaşanıyor. Emperyalistler bu süreçte tam bir dayanışma içindeler. Kendi halklarından büyük bir korku duyan gerici Arap devletleri ise siyonist İsrail'le örtük bir dayanışma gösteriyorlar. Dünya gericiliği, Filistin halkına, Lübnan halkına karşı birleşmiş.

Buna karşılık, ilerici, demokrat, devrimci, komünist güçlerin, emekten, emeğin kurtuluşundan yana olan herkesin siyonist İsrail'e ve onun arkasındaki güçlere karşı birleşmeleri, güçlerini, dayanışmalarını eylemle ortaya koymaları gerekiyor. Gerçekte bu dayanışma dünya yüzeyinde var ve devam ediyor.

Türkiye ve Kürdistan'da bu dayanışmayı güçlendirmeliyiz. Bu konuda Leninistlerin özel bir çaba içinde olmaları şart. Bu görevi yerine getirmek için güçlü olmayı beklemek doğru bir yaklaşım değil. Bir kişi bile olsa, Filistin halkıyla; şimdi buna ek olarak Lübnan halkıyla dayanışmayı ortaya koymalı. Bugünlerde dayanışma içine girenler halklar tarafından unutulmaz.

İşçi sınıfına, eylem halindeki işçilere enternasyonal dayanışma bilinci ısrarla götürülmeli. Kendi eylemleri için başkalarından haklı olarak dayanışma bekleyen işçilerin kendileri de katliama uğrayan halklarla, o halkların işçi sınıfıyla devrimci, enternasyonal dayanışma içinde olmayı bilmeli. Ancak bu bilinçte olan ve bu bilinçle hareket eden bir sınıf kurtuluşu hak eder ve emeğin kurtuluş mücadelesine önderlik edebilir. Gün, Filistin ve Lübnan halklarıyla her biçimde dayanışma günüdür.

Siyonist İsrail'in, darkafalı liberal ahmakların ve emperyalistlerin propagandasına aldanmamalı. Siyonist devlet ve hükümeti, korku içindeler. Bu yüzden savaşlarını uçak bombardımanlarıyla yapıyor; askerlerini karadan savaşa sokmuyorlar. Uçak ve roket bombardımanı ile insanlar öldürülebilir ama bir savaş kazanılamaz. Savaşın kazanılmasının kesin şartı, askerlerini kara savaşına sokmaktır.

Bütün üstenci propagandalarına karşın, siyonist devlet, hala kara savaşına girme cesaretini gösterebilmiş değil. ABD'nin askerlerinin gelmesini; ABD'den gelecek silah ve istihbaratı; ABD'nin gerici Arap devletlerini siyonist İsrail'e yardım için ikna etmesini bekliyor. Siyonist devlet, asker kaybını göze alamıyor; alamaz da. Çünkü askerlerinin tabutla içinde geri dönmesi siyonistler arasındaki korku ve dehşetin işgal topraklarından göçü hızlandırmasından korkuyorlar.

İsrail'in kuzeyindeki yerleşimcilerin çok büyük bir bölümü korkudan kaçıp gitti. Buna işgalci devletin her tarafından korkuyla göç edenler eşlik etti. Ve en önemlisi, Yahudi halk, siyonist hükümet ve yöneticilerin savaş politikalarına açıktan karşı çıkmaya, mücadele etmeye, orduya katılmayı reddetmeye başladı. Siyonist devlet, Filistin ve Lübnan halklarına karşı bir dış savaş yürütürken, içeride hiç beklemediği bir iç savaşın gelişmekte olduğunu gördü.

Savaşta hiç bir kural tanımaksızın, bütün gaddarlığı ve vahşetiyle saldırmasının başlıca nedenlerinden biri budur. Çünkü bu iç savaşta ve kitlesel göçte kendi sonunu görüyor. Örneğin Lübnan halkı savaş nedeniyle göç ettiğinde, savaş biter bitmez topraklarına geri döner. Ama siyonist İsrail'in nüfusu böyle değil. O göç ettiğinde gittiği Avrupa ülkelerinde, ABD'de, Kanada'da vb. kalır, geri dönmez.

ABD ve siyonist devlet “barış” istiyor mu? Elbette isterler ama onlar bunu soykırımlarını, işgallerini, yeni topraklar işgallerini “barış” içinde sürdürmek için isterler. Bunu yapamayacaklar. Çünkü, bir kez daha, ulusal baskı ulusal ayaklanmaya yol açar ve şimdi siyonist devletin zulmüne, emperyalist devletlerin bu zulme eşlik ettiğine tanık her bebek, her çocuk geleceğin özgürlük savaşçısıdır.

Tam da bu yüzden, er ya da geç, zafer Filistin halkının ve onunla dayanışma içindeki dünya işçi sınıfının, emekçi halklarının olacak!

Şimdi, Filistin halkıyla eylemli dayanışma günüdür. Şimdi Lübnan emekçi halkıyla, işçi sınıfıyla, devrimci, komünist güçleriyle söze değil, eyleme dayanan dayanışma günüdür.