Son otuz yılda, ısrarlı olarak tekrar tekrar ortaya çıkan, dünyanın birçok merkezini sarsan ayaklanmalara tanık olduk. Büyük eylemler, her ülkenin belli merkezlerini etkilemekle kalmadı, etkisini tüm ülkede gösterdi. Eylemler birçok kente sıçradı. Eylem haritası bununla sınırlı kalmadı. Tüm kapitalist dünyayı etkisi altına aldı. Kapitalist sistem, bir bütün olarak eylem alanı oldu. Dünya devrimi, engel tanımaz bir güçle ilerliyor.

İşçi sınıfının ve emekçi halkın sınıf mücadelesi öyle bir aşamada ki, bir merkezde patlak veren bir eylem, dünyanın başka merkezlerinde insanları harekete geçiriyor. Her ülke içinde her devrimci kitle, başka eylemlere yol açıyor. Kitlelerin devrimci eylemleri doksanlı yıllardan itibaren bütün Avrupa’da, Amerika’da, emperyalist-kapitalist dünyanın genelinde alt üst edici bir etki yarattı. Birçok ülke yüzyılın en büyük, en yaygın eylemlerine sahne oldu. Eylemler, en yüksek biçimi olan ayaklanmalara dönüştü. 90’ların başında belirttiğimiz toplumsal ayaklanmalar ve toplumsal devrimler yüzyılı otuz yıldır sürüyor.

Toplumsal devrimler çağının yakın tarihine baktığımızda, toplumsal ayaklanmaların günümüzün toplumsal bir olgusu olduğunu görürüz. Yalnızca 2019’un son baharında Şili’den Lübnan’a, Irak’tan Tahran’a, Fransa’dan Ekvador’a, Hindistan’a kadar toplumsal ayaklanmaların, aynı dönemde nasıl aniden patlak verdiğine tanık olduk.

“Sivil protestolar” diyor David Havey, “dünyanın dört bir yanında sürüyor. Eğer bir uzay gemisinden yeryüzüne baksaydık ve protestoların yapıldığı tüm yerler kırmızı renkte yanıp sönseydi, neredeyse bütün dünyanın tam bir kargaşa içinde olduğu sonucuna varırdık.”

Kapitalist dünyada derin toplumsal ve politik çalkantılara yola açan eylemler, basit protesto olarak nitelenemez. Eylemler basit protestoların çok ilerisindedir. Yapılanlar birer devrimci ayaklanmadır. Devrimci halk ayaklanmaları bugün, dünyanın başka yerlerinde yeniden patlak veriyor. Yeni Zelanda’dan, İran’a, Latin Amerika’ya ve Avrupa’ya kadar birçok yerde var.

Toplumsal devrimler çağının öne çıkan bir yanı, emekçi sınıfın yanında gençliğin ve kadınların belirgin olarak öne çıkmaları ve etkin bir rol oynamalarıdır. Bütün devrimci kitle eylemlerinde ön sıralarda dövüşen kadınlar, yeni bir toplumsal devrimler çağının önemli bir özelliği olmasının yanında, kadınların kendi talepleriyle bu sömürü ve baskı dünyasına başkaldırmaları, küresel ayaklanma düzeyine ulaşmaları; kuşkusuz çağın en belirgin yanıdır. Ortaya koydukları devrimci enerjiyle, toplumsal kurtuluş kavgasına, gerçek özgürlük ve eşitlik kavgasına bir bütün olarak yeni bir itiş verdiler.

Ezilen ve sömürülen kitleler her yerde harekete geçiyor ve her alanda kapitalizme karşı savaşıyorlar. Bu, yaygın cesarettir. Cesaret küreseldir. Dar olarak, yalnızca bir ülke halkıyla sınırlamamak gerekir. Dünya halkları yıllardır cesaretle savaşıyor. Halklar ılımlı değil, devrimcidir, cesurdur. Dünyada son otuz yılda yapılan ayaklanmalar halk kitlelerinin cesaretini göstermiyor mu? İşçi sınıfı ve diğer emekçilerin uzun zamandır, devrimci süreci ayakta tutmak için aralıksız mücadele etmeleri bir cesareti göstermiyor mu? Küresel iç savaş, halk kitlelerinin cesaretini sergilemiyorsa, halk cesareti nasıl bir şeydir. Kadınlar her alanda cesur savaşçılığın iyi bir örneğini veriyorlar. Sergilenen hem bireysel, hem kolektif cesarettir.

Emekçi halkın cesareti, kapitalizme karşı mücadeleyi her koşul ve durumda sürdürme cesaretidir. Bu, devrim ve emekçilerin toplumsal kurtuluşu yolunda sergilenen politik cesarettir. Temel devrimci hedefler doğrultusunda ortaya konan, gerçek anlamda devrimci cesarettir. Uzlaşmacı siyasi hareketlerse, temel devrimci hedefler uğruna dövüşme politik perspektifine ve cesaretine sahip değildir. Burjuvazinin uygun bulduğu çerçevede politik faaliyet onların temel siyasi çizgisidir. Uzlaşmacılık, onların politik özüdür. Onların burjuva muhalefet karşısında izledikleri tavırlarına bakılsın, uzlaşmacılığın pratikte ne anlama geldiği daha net anlaşılacaktır.

Yeni bir yaşam biçimi için köhnemiş kapitalist düzene karşı savaşan kitleler, güçlerini yalnızca birliklerde birleştirmekle kalmıyor, sokakta da birleştiriyorlar. Son otuz yılda, yeryüzünün birçok noktasında patlak veren halk ayaklanmaları, kitlelerin güçlerini sokakta, eylemde birleştirmelerinin sonucudur. Eylemler bu birleşmeyi daha ileriye taşıdı. Kitlelerin sokakta güçlerini birleştirmesi, devrimci bir birleşmedir. Devrimci birleşme olarak etkin bir rol oynadı. Yeni bir toplum, güçlerini birleştiren kitlelerin eylemleriyle kurulacaktır.

Her tarafta ayaklanan kitlelerin mücadelesi birçok insanın anladığından daha derinlikli ve daha kapsamlıdır. Yeni bir yaşam biçimine ulaşma ancak bütünlüklü bir mücadelenin sonucu olabilir.

Büyük Dönüşüm’ün yazarı Karl Polanyi, “piyasa ekonomisinin aşılması, eşi benzeri görülmemiş bir özgürlük çağının başlangıcı olabilir” diyor. Doğru bir anlatımla kapitalist üretim biçiminin yerine, üretim araçlarının toplumsal mülkiyetinin geçirilmesiyle böyle bir çağ başlayabilir. Karl Polanyi’nin tanımladığı politik alanın dar sınırlarının ötesinde bir özgürlük, ancak komünist toplumsallığı gerektirir. Politik alanın dar sınırlarının ötesinde insani özgürlük dönemi, bunun koşullarının oluşturulmasıyla serpilip gelişir. Bu, sınıflara ve sınıf karşıtlıklarına dayanan eski toplumun yerine, sınıfları ve sınıf karşıtlıklarını dışta bırakacak yeni bir birliğin kurulmasıyla gerçek olur. O zaman politik iktidar gereksiz hale gelir. Çünkü politik iktidar sınıf karşıtlıklarının bir ürünüdür. Eşi benzeri görülmemiş bir özgürlük çağı, sınıf mücadelesinin sonuna kadar götürülmesini; bu mücadelenin sonucunda işçi sınıfının devrimci iktidarının oluşturulmasını gerektiriyor. Tarihin en büyük dönüşümü, tarihin en büyük devrimi olan proletaryanın toplumsal devriminin başarıya ulaşmasıyla başlar.

Eşi benzeri görülmeyen özgürlük çağı, eşi benzeri görülmeyen, daha önce görülmesi de mümkün olmayan, insani bir toplumda somutlaşır. Böyle bir çağ, diğer şeylerin yanında bilinçli kitlelerin eseri olacaktır. Bu, tarihin kör yasası yerine, tarihin bilinçli kitleler tarafından, kendisi için bilinçlice yapıldığı yeni bir dönemin başlaması olacaktır. İnsanlar burada kendi tarihlerinin bilinçli kurucularıdır.

Dünya genelinde, sosyalizm uğruna mücadele veren bilinçli kitleler ortaya çıktı. İnsanların düşüncesi köklü olarak değişti. Birçok siyasi çevre bu değişimi gerçek anlamıyla tahlil etmedi. Oysa insanlar, proletaryanın sınıf mücadelesi ve sosyalizm tarihi boyunca değişime uğradılar. Değişim, gerek uzun süren devrimci sosyal pratik içinde, gerekse teorik mücadele içinde ve sonucunda gerçekleşmiştir. Burjuvazi her yerde, dünyayı değiştirmek için savaşan bilinçli kitlelerle karşı karşıya. Burjuvazi her ne yaparsa yapsın, bilinçli kitleler, yeni bir tarihsel dönemi başlatmakta kesin olarak kararlı.

İnsanların düşüncesinde görülen köklü değişim, şu ya da bu ülkelerle sınırlı değil, dünya genelinde olan bir gerçekliktir. Bu durum ülkeler arası dayanışmanın nasıl bilinçli olarak yürütüldüğünü açıklar. Emekçi ve sömürülenlerin dayanışması güncel somut toplumsal temel üzerinde yürüyor. Dünya işçi sınıfı hareketi, aynı ekonomik ve toplumsal temeller üzerinde harekete ediyor. Dünyanın bir merkezinde görülen bir isyanın, bir ayaklanmanın, hemen dünyanın başka köşesinde yankı bulması, kitleleri eyleme geçirmesi, devrimci durumun kapitalist sistemin genelinde ortaya çıkmasının etkisi var. Nesnel koşulları varsa, en küçük bir eylem bile, ülke çapında büyük eylemlere dönüşebilir. Başka ülkelerdeki devrimci bir eylem de bu sonucu yaratabilir. Gezi Haziran Halk Ayaklanması’nın uluslararası alanda nasıl olumlu yankı yarattığını gördük. Yakın zamanda patlak veren tüm ayaklanmalar aynı yankıyı yarattı. Bütün bunlar, devrimci sınıf mücadelesinin nasıl ileri bir noktadan devam ettiğini ortaya koyuyor.

Bir merkezden başlayan mücadelenin, anında birçok merkeze sıçraması ve başka halkları harekete geçirmesi, proletaryanın sınıf mücadelesinin genelleşme özelliğinden ileri geliyor. Emekçi sınıf, ulus çapında ve uluslararası düzeyde örgütlenerek kapitalizme karşı mücadeleyi sonuna götürebilir. Sınıf mücadelesinin genelleşmesinin nesnel zeminleri var. Nesnel zeminlerin üzerinde yükselen sınıf savaşı, bilinçli kitlelerin çabalarıyla genel bir düzeye vardırılıyor. Bilinçli kitlelerin, mücadelenin genelleşmesindeki rolü, her zaman göz önünde tutulmalı.

Devrimci yığın eylemleri, başlangıçta bazı yerlerde gıda fiyatlarındaki artışlardan, bazı yerlerde taşıtlara yapılan zamlardan ya da Lübnan’da olduğu gibi internet sorunlarından başlasa da, Gezi’de olduğu gibi “üç beş ağaç”ı savunulmasından patlak verse bile, eylem genel bir ayaklanmaya dönüşüyor. Eylemler çıkış noktasında kalmıyor. Böylece mücadele kapitalizme karşı genel bir mücadeleye dönüşüyor. Kitleler, karşılaştıkları sorunların kapitalizmin kendisinden kaynaklandığı bilincinde. Sorunların çözümü, geneldedir. Genel sorun çözülmeden, kısmi sorunlar çözülemez. Toplumsal ayaklanma ve toplumsal devrim, toplumun önüne çıkan sorunun çözümünün genelde olduğunun ifadesidir. Bugün kendini dayatan, sorunun genel çözümüdür.

C.Dağlı