Teori, işçi sınıfının devrimci tarihsel hareketiyle birleştirilmeli. Değişim, devrimci sınıf hareketinin ve diğer emekçi kitlenin ve daha genelde de insanların tarihsel hareketinde gözlenmelidir. Bir yüzyıl öncesiyle karşılaştırıldığında, işçi sınıfının tarihsel hareketinde ve geniş halk kitlelerin tarihsel hareketinde köklü bir değişim olduğu görülecektir. Değişim görülmeden, güncel tarihsel hareketin mücadele gereksinimi isabetli olarak saptanamaz.

Değişime uğrayan yalnızca proletaryanın üzerinde yükseldiği nesnel koşullar değildir; sınıf kavgasını yürüten sınıfın kendisi de değişmiştir. Değişimin bu bütünsel varlığı, sınıf savaşımının boyutlanmasında gereken temeli yaratmıştır. Bütün ülkelerde, proletaryanın sınıf mücadelesinde büyük bir gelişme yaşanıyor. Ortaya çıkan bu durum, sınıf mücadelesinin tam sınıf mücadelesi biçiminde gelişmesine yol açtı. Tam sınıf mücadelesi, ayaklanma sırasında, devrimde, sosyalizm kuruluş sürecinde, başka bir anlatımla bugünden başlayan, kapitalizmden sosyalizme geçiş döneminde tam olgunluğa ulaşarak kendini gösterir. Tam sınıf mücadelesi, burjuvazinin sınıf egemenliğinin doğrudan, araya başka şeyler girmeden, emekle sermaye arasındaki savaşın ileri gelişme aşamasıdır.

Söylenenleri daha iyi görmek için iki farklı gelişme aşaması bir fikir verebilir. Kapitalizmin henüz tam gelişmediği ülkelerde sınıf mücadelesi yani proletaryayla kapitalistler arasındaki savaşım, tam gelişme olanağı bulamıyordu. Proletaryayla, burjuvazi arasında başka engeller, geçmişten kalma pislikler duruyordu. Rusya’da 1900 başında otokrasi gibi. Proletarya burjuvaziyle doğrudan hesaplaşmak için aradaki bu pisliği devrimle kaldırmak zorunda kaldı, sınıf mücadelesi bu yüzden sancılı oldu. Orada hem bu engel, hem burjuva egemenliği, sınıf bilinçli devrimci parti önderliğindeki devrimci sınıf savaşıyla ortadan kaldırıldı. Modern kapitalist ülkelerdeyse, proletaryanın savaşıyla kapitalist egemenlik arasında başka bir engel tarihsel olarak zaten ortadan kalkmıştır. Fakat, 20. yüzyılın ortalarında aradaki birçok sosyalist ve komünist parti devrimci niteliğini yitirdiği için, sınıf mücadelesi tam gelişim gösteriyor. Kapitalist toplumun tüm yüzeyi, bu iki karşıt sınıf arasında tam bir savaş arenasıdır. Savaş her noktada ve bütün alanlarda yani pratik, politik ve ideolojik (teorik) alanlarda tam istim ilerliyor.

Sınıf mücadelesinin tam gelişme sürecine girmesi, devrimci kitlelerin sayısının artarak büyük bir güce dönüşmesi, iktidar sorununu, ivedi olarak çözülmek üzere öne çıkardı. İktidar sorununu çözecek olan devrimci kitlelerdir. Büyük devrimci kitlelerin varlığına rağmen iktidar sorununu çözmeye pratik olarak yönelmemek, daha ağır bedellerle çözmek üzere, sorunu geleceğe bırakmaktır.

Devrimci kitlelerin büyük bir güç olduğu, sadece bir iki kentle sınırlı olmayıp, Gezi Halk Ayaklanmasının da gösterdiği gibi, neredeyse tüm kentlere yayılmış olduğu tartışmasız bir olgudur; ama aynı zamanda gözardı edilen bir olgu... Devrimden uzak duranların, aktüel bir sorun olarak onu boşlayanların, göze batan bir olguyu bile gözardı etmelerinin şaşılacak bir yönü yok. Halbuki, devrimci kitlelerin her yerde karşılaşılan varlığı ve sürekli olarak kurulu toplumsal sistemle çatışma içinde olması, tarihin itici gücüdür. Bu, tarihsel olarak başlı başına önemli bir gelişim ve değişimdir. Yeni bir tarihsel dönemin eşiğindeyiz. Bu, büyük nesnel olanakların artan varlığı ve sınıf savaşımının devrimci biçim alması nedeniyle böyledir.

Devrimci kitlelerin gerçek gücünü ve toplum üzerindeki yaygın etkisini, sosyalizmin ve devrimci fikirlerin toplumda ne kadar derin bir kök saldığını; devrimin milyonların iradesine, hareketine ve gücüne dönüştüğünü anlama siyasi yeteneğinde olmayanlar, bu topraklarda ve dünya genelinde yakın tarihte olan ayaklanmaları ve devrimleri doğru olarak değerlendiremezler ve değerlendiremiyorlar. Ani olarak patlak veren ayaklanma ve devrimlerin arkasında sürüklenenlerin bu durumu, bazıları için pratik yönüyle, yani gücünün yetersiz oluşu, zayıflığı vb. ile açıklanabilir, bazılarınınsa düpedüz koşulları karşılayacak görüşleri yoktur. Ayaklanmalar, devrimler devam ediyor. Sri Lanka bunun yeni alanı oldu. Yarın birçok yer buna dahil olacak. Tarihin bu en devrimci dönemi, yalnızca gelişmiş tarihsel koşullar ve nesnel yönüyle değil, devrimci işçi sınıfının ve diğer devrimci kitlelerin varlığıyla açıklanabilir. Sınıfları kaldıracak olan tarihin en büyük devrimi, diğer koşulların yanında devrimci kitlelerin varlığını ve savaşını gerektirir. Küba Devrimi üzerinden 65 yıl geçti. Kübalılar, bugün de “Küba Devrimi” diyorlar. Küba Devrimi sosyalizmin, devrimci Küba halkının ve devrimci iktidarın varlığıyla ve Küba komünist partisinin varlığıyla sürüyor.

Birçok siyasi hareket, sanki toplumsal ayaklanmalar ve toplumsal devrimler çağına girilmemiş gibi ve bunun sonuçları daha şimdiden ortaya çıkmamış gibi, ya eski dar anlayışa bağlı kalıyorlar ya da uzlaşmacı çizgileri yeni laflarla süsleyip yollarına devam ediyorlar. Sonuç olarak, sınıf savaşının gerisine düşmekten ve devrimin arkasından sürüklenmekten başka bir şey yapamıyorlar.

Devrimci işçi kitlelerin ve diğer devrimci emekçilerin milyonlara ulaşması, devrimin zaferi bakımından büyük bir olanak olduğu gibi, sosyalizmin kuruluşu sırasında da, burjuvazinin dayandığı ekonomik kökleri söküp atmak için temel önemdedir. Toplumun örgütlenmesi daha kolay olur. İnsanların kendi işlerini, kendileri görecek bir niteliğe daha önceden belirli bir ölçüde hazır bulur. İşçilerin komite/konsey, meclisler biçiminde örgütlenmesiyle tam bir gelişim gösterir. Sosyalizm, daha hızlı olarak kendi bütünlüğüne kavuşur.

İşçi sınıfı partisi bu tarihsel mücadelenin neresinde? Bilinçli, devrimci komünist proletaryanın varlığı, sınıf partisinin rolünü ortadan kaldırmaz. Devrimci komünist parti, devrimci işçilerin partisidir. Sadece 20. yüzyılın toplumsal devrim deneyimleri değil, yakın zamanın devrimleri de partinin sınıf mücadelesinde ve sosyalizme geçişte ve sosyalist kuruculuk döneminde rolünü ve önemini doğrulamıştır. Sosyalizm mücadelesinde, devrimci sınıf partisinin öncü rolü çok açıktır.

Devrimin, milyonların iradesi, örgütlenmesi, mücadelesine dönüşmesi ve farklı tarihsel koşullarda yürütülmesi, toplumsal devrimin kimi yönleri üzerinde etki yapıyor. 20. yüzyılın toplumsal devrimlerinin olduğu ülkelerde, köylüler nüfus birleşiminde ağırlıktaydı. Bugün kapitalist ülkelerin büyük çoğunluğunda işçi sınıfı nüfusun büyük çoğunluğudur. Yine kentler ve kentlerde verilen sınıf mücadelesi devrimde ağırlıklı, sonuç alıcı rol oynuyor. Devrimci kitlelerin varlığı birkaç kentte sıkışmış değil, her yerde kendinden söz ettiriyor. Diğer bir olgu, insanların eğitim ve kültür düzeyinin çok yüksek olması ve insanların düşüncesinde temelden bir değişim olmasıdır. Güncel toplumsal devrim tarihsel bakımdan daha ileri koşullarda yapılıyor. İşçi sınıfının devrim partisi deneyimli, mücadelenin bütün biçimlerinde birikimli. Dolaysıyla bu koşullarda yapılan toplumsal devrim, hedefine daha çabuk ulaşır. Tek tek ülkelerde sosyalizmin kurulması, sosyalizmin sınırlı ve tek yanlı örneği olabilir. Günümüz toplumsal devrimleriyle bu durum daha çabuk aşılır. Sosyalizmin eksiksiz, tam, gelişmiş yapısına, dünya proletaryasının, devrimci işçi sınıfının işbirliğinde kavuşulacaktır. Bu şartlarda sonuca daha erken varılacağı açık. Ulaştığımız sonuçlara nasıl vardığımızı anlamak için, dünyadaki gelişmeye ve değişime bilinçlice yaklaşmak gerekiyor.

Sosyalizme politik yolla varılır. Sosyalizme giden politik yol, proletaryanın politik hareketidir. Politik hareket zorlayıcılık demektir. Zorlayıcılık olmadan işçilerin politik hareketi gerçek anlamını yitirir. Çünkü zorlayıcılık olmadan emekçi sınıfı burjuvaziyi hiçbir zaman deviremez. 20. yüzyılın en sürükleyici hareketi, işçilerin politik hareketi olan komünist harekettir. Bu hareket zorlayıcılığa dayanmasaydı, yüzyılın en sürükleyici hareketi olamaz, toplumsal devrimi başaramazdı.

Doksanlarda Doğu Avrupa’da, sosyalizmin bir toplumsal sistem olarak onyıllarca varlığını sürdürdüğü ülkelerde ortaya çıkan durum, devrimci bir sınıf olan proletaryayı, dünyayı değiştirme yani sınıfları kaldırma amacından vazgeçiremezdi. Sosyalizm bir yerde geçici olarak geriye düşüş gösterdi, fakat başka yerlerde, sosyalizm uğruna mücadelede yeni bir atak içine girdi. Devrimci işçiler, devrimci işçilerin partisi, olanlardan ders çıkardı. Sınıf mücadelesinin derslerini kendi düşünce cephaneliğine kattı. Deneyimleri canlı sınıf mücadelesine kattı. İşçi sınıfı ve onun, politik temsilcisi sermayeye karşı savaşta, siyasi bakımdan şimdi daha donanımlı. Siyasi bakımdan yetkin ve donanımlı olmak, burjuvaziyle savaşta bize üstünlük sağlar. Teorik olduğu kadar, siyasal olarak da ileri bir düzeyi temsil edecek bir konumda değilsen, milyonları bulan devrimci kitleleri temel devrimci hedeflere çekmede ikna edemez, onları bu doğrultuda harekete geçiremezsin.

Dünya genelinde güncel sınıf mücadelesi, geçen yüzyıldan bu yana -öncesiyle birlikte- tüm ülkelerde süren sınıf mücadelesinin ve sosyalizmin yarattığı sonuçlara dayanıyor ve bu sonuçlardan devam ediyor. Bu sonuçlar olmasaydı, doksandan bu yana dünyanın birçok merkezini sarsan ayaklanmalar bu kadar iyi örgütlenemez ve eylemler bu kadar sürmezdi. Her eylem sırasında o güne kadar sınıf mücadelesi adına sosyalizm adına ne öğrenmişsek ve ne biliyorsak, onu pratiğe geçirmeye çalışıyoruz. Her ayaklanmada anında komiteler, konseyler, meclisler biçiminde örgütleniyorsak, verilen mücadelenin sonuçlarından devam ettiğimiz içindir. Yarın bu sonuçlarla onları aşan yeni sonuçlar yaratarak zafere ulaşacağız.

Dünya proletaryasının, sınıf mücadelesiyle yarattığı sonuçlar nasıl mücadelenin bir gerçeğiyse, sahnesi uluslararası alan olan bu savaşın iki sınıf, iki güç ve iki dünya arasında olduğu çağımızın bir gerçeğidir. İki sınıf arasındaki savaş ve savaşımın gelişimi dünyanın güncel görünümünü biçimlendiriyor. Daha ötesi, iki sınıf arasındaki savaşım insanlığın geleceğini belirler. Bu savaşın ilk sonucu ne olursa olsun, savaşın bir tarafı olan proletaryanın nihai zaferi kesindir. İktidar biçiminde örgütlenen devrimci sınıf toplumu yeniden örgütleyecek, yani toplumu yeniden biçimlendirecek. Proletaryanın tarihsel rolü, sadece, işçi sınıfının niteliğiyle açıklanamaz. Proletaryanın devrimci rolü, canlı sınıf mücadelesi olarak yaşama geçiyor.

C.Dağlı