Marksizm, proletaryanın kurtuluş hareketinin teorisidir. Proletaryanın içinde hareket ettiği koşullar sürekli değişmektedir ve değişmiştir. Proletaryanın kurtuluş kavgasının koşullarının değişmesi, yeni bir durum ve dolaysıyla ücretli emekçilerin karşısına yeni görevler çıkarmıştır. Değişen koşulları, yeni ve somut durumu, kendi gelişimi ve kendi somutluğu içinde analiz etmek, dönemin gereksindiği mücadele görevlerini belirlemek için temel önemdedir.
Değişen koşulların analizini yapmazsak, teoriyi yeni koşullara uygulayamayız. Proletaryanın sınıf mücadelesinin ve sosyalizmin zengin pratiği ve sonuçları, biricik taktiği, teoriyi somut koşullara uygulamaktır. Ama önce somut koşulları bilmek gerekiyor. Marksizmin canlı yaşamla, kitlelerin sosyal pratiğiyle bağı, sürekli olarak böyle korunur. Marksizm bir dogma değil, eylem rehberidir. Eylemle, pratikle devamlı canlı bağ içindedir. Pratikle, canlı yaşamla bağını koparmak Marksizmi çürütmektir.
Proletaryanın görevi, yalnızca teoriyi hayata, pratiğe geçirmek değildir. Pratikle, kitle pratiğiyle ona bir şeyler de öğretmektir.
“Marksizm, deyim uygunsa, kitle pratiğinden öğrenir.” (Lenin)
Teori, kitle pratiğiyle zenginleşir ve gelişme gösterir. İlerleme, yeni gelişmelerle ve dönüşümle olur. Oluşum devam ediyor. Bilimsel sosyalizmin kurucuları, hiçbir zaman bilimin son temel taşının döşendiğini söylemediler. Marksizm-Leninizm donuk bir teori değildir. Değişim ve dönüşümle ilişkisini sürdürür.
Lenin, toplum bilime yeni taşlar döşedi ve onu zenginleştirdi. Daha sonra bilim, yüzyıllık sosyal pratik tarafından daha da güçlendirildi. Yirminci yüzyıldan bu yana, proletaryanın sınıf mücadelesi en yoğun dönemini ve en devrimci dönemini yaşıyor. Yeni ve daha üstün bir toplum -sosyalizm- uğruna sayısız eylem yapıldı. Yaygın cesaret ve kitle kahramanlığı, etkileyici sonuçlar getirdi. Yüzyıldır tarih, kahramanları ve olayları olan bir tarihtir. Sosyalizm, bir teori ve bir politik hareket olarak kalmadı, bir toplumsal sisteme dönüştü. Proletaryanın sosyal pratiği, öncesiyle karşılaştırılmayacak bir zenginliğe ve çeşitliliğe ulaştı. Teori, sınıf mücadelesi pratiğinin deneyimlerini korudukça güçlendi.
Proletaryanın kurtuluş mücadelesinin üzerinde yükseldiği maddi koşullar, tekelci kapitalizmle birlikte değişime uğradı. Çünkü tekelci kapitalizm ekonomik ve toplumsal olarak yeni bir düzleme, yeni bir aşamaya geçiştir. Ama gelişme bu aşamada yeni olgular yaratarak devam etti. Süreç içinde tekelci kapitalizmin bir eğilimi olan devlet-tekel bütünleşmesi oluştu. Maddi koşullar, kapitalizmde daha da gelişti. Böylece, burjuvazi kendi isteği dışında, isteğine rağmen, sosyalizmin koşullarını hazırladı. Tekelci kapitalizm, sosyalizmin maddi hazırlık aşamasıdır.
Burjuvazi her şeyi uç noktaya götürdü. Ama her şey olmuş bitmiş değildir, bu bir süreçtir. Bu bir eğilimdir. Eğilim devam ediyor. Son noktayı koymuş değil. Fakat, bunun yoluna, kapitalizm kendi engellerini döşedi. Dolaysıyla, insanlığın gelişmesi, verili tarihi dönemin kesintiye uğramasını ve yeni bir tarihi dönemin başlamasını gerektirir. Bunun koşullarıysa yeterince oluşmuş ve olgunlaşmıştır.
Kapitalizmde her şey uç noktaya vardı. Tekelci kapitalizm sömürüyü, çelişkileri çok ileri noktalara götürdü. Uzlaşmaz çelişkiler şiddetlendi. Sınıf çatışmaları da çok şiddetlendi. Öyle ki, çelişkilerin şiddetlenmesi, bunun çözümü olan proletaryanın toplumsal devrimine vardı. Yirminci yüzyılda devrimler çağının başlaması çelişkilerin keskinleşip şiddetlenmesinin “aşırı” noktaya varmasının ifadesidir. Bu yüzyılda genel olarak, her yerde sınıf savaşı devrimci biçim aldı. Devrimci sınıf savaşı, tarihin itici gücüdür. Başka deyimle, devrimci sınıf savaşı, tarihin devrimci kitleler tarafından yapıldığını anlatır. Devrimci sınıf savaşı, sınıf savaşının, kendi uç noktasına yani devrime dönüşmesi aşamasına varmasıdır.
Tekelci kapitalizm, özgürlük değil, her yerde gericilik, egemenlik, tahakküm demektir. Gericiliğin her yerde yoğunlaşmasını getirdi. Gericilik, 1920’lerde ve 1930’larda, devlet-tekel bütünleşmesine bağlı olarak, faşizm olarak uygulandı. Rosa Luxemburg keskin bir görüşle, tekelci sermayenin her planda gericiliği yoğunlaştırma eğilimini ortaya koydu ve proletaryayı insanlığı uyardı: Ya sosyalizm ya barbarlık! Rosa Luxemburg, insanları uyarmakla kalmadı. Önlerine sosyalizm uğruna mücadele görevlerini de koydu.
Proletaryanın sınıf kavgasının “aşırılıklara” varmasını anlamayanlar, yirminci yüzyılın gerçek tarihini kavrayamazlar. Marx’ın görüşlerinin devrimci sonuçlarına karşı çıkanlar, yüzyıldan fazla bir zamandır bu sonuçlarla karşılaşıyorlar. Aynı dönemde proletaryanın sınıf savaşının “aşırılıklarına” karşı çıkıldı. Bu karşı çıkmalara rağmen, yüzyıldan fazla bir zamandır proletaryanın sınıf savaşı aşırılıklara sahne oluyor.
Proletaryanın “aşırılıkları”nı anlamayanlar, Leninist “emperyalist savaşı iç savaşa çevirelim” taktiğini, Lenin’in Şubat-Ekim 1917 arasında söylediği yüksek bir politik ve ajitasyon önemi olan yazılarını hiç anlayamazlar. ÇKP’nin Uzun Yürüyüşünü ve Kim İl Sung’un Kore’nin kurtuluş savaşındaki Büyük Yürüyüşü’nü de anlayamazlar. Böyle düşünenler, Fidel Castro’nun Küba’da başlattığı ve 70 yıl boyunca Latin Amerika devrimci halklarının gerilla savaşını nasıl anlasınlar. Böyleleri, Türkiye ve Kürdistan’da yarım yüzyıldan fazla bir zamandır süren yoğun devrimci mücadeleyi, uzun iç savaşı gerçek anlamda hiçbir zaman anlayamadılar. Sınıf mücadelesinin bugünkü gelişmesini kavramayanlar, bu mücadelenin yarını için ne söyleyebilirler ki.
Sınıf mücadelesinin geleceği açısından yeni bir topluma geçişte önemli olan, emekçi ve sömürülenlerin savaşının devrimci biçim almasıdır. Önemli olan, burjuva egemenliğinin devrimci tarzda yıkılmasıdır. Önemli olan, işçi sınıfı önderliğindeki emekçi kitlelerin devrimci yoldan iktidara gelmesidir. Bu yol, geniş kitlelerin devrimcileşmesi ve geçmişten devrimci kopuş açısından değerlidir. Sadece iktidarın ele geçirilmesi için değil, onun korunması ve devrimin daha derine gitmesi için de önemlidir. Proletaryanın yıkıcı devrimci eylemleri eski toplumu dönüştürmenin olanaklı yol ve yöntemidir. Devrimci eylemlerin, devrimin geçmişten, devrimci kopuşun etkileri gelecekte silinmeyecektir.
“Tarih, Ekim Devrimiyle birlikte kapitalizmden sosyalizme geçiş çağına girdi. Yenilgiler bu tarihsel sıçramanın sonuçlarını ortadan kaldırmaz.”
Devrimci sıçramanın tarihi sonuçları ortadan kaldırılamadı. Bu sonuçlar, güncel sınıf mücadelesinde devam ediyor. Bu sonuçlar tarihin en etkileyici ve sürükleyici gücü olan, devrimci komünist hareketin öncülüğünde, devrimci işçi sınıfı ve diğer devrimci kitleler tarafından alındı. Bu sonuçlar, devrimci mücadele yoluyla alındı.
Proletaryanın sınıf mücadelesinde geriye düşüşler -ki doksanlarda olan budur- ve yenilgiler geçici, nihai zaferse kesindir. Toplumların değişimi ve dönüşümü mutlaktır. Ekim 1917’de başlayan kapitalizmden sosyalizme geçiş çağı yeni toplumsal devrimlerle devam ediyor. Bu geçişin tarihsel sonuçları ortadan kalkmadı.
Sınıf mücadelesinin sahnesi bütün emperyalist-kapitalist sistemdir. Sınıf mücadelesi daha ileri giderek, küresel iç savaş biçimine dönüştü. Yani “aşırı” noktasına vardı. İnsanlığın geleceğini belirleyen sonuçlar bu noktada alınır. Hollanda’da köylülerin ayaklanmasında, iç savaş için ayaklanma çağrısı yapan köylülerin açıklamaları ve ayaklanması sınıf mücadelesinin hangi düzeyde sürdüğünü ortaya koyuyor:
“Köylüler Ayaklanın” isimli telegram grubu “Hollanda’yı yakalım. Hükümet herkese savaş ilan etti. Eğer silahlı bir savaş isteniyorsa o da olacak” (Cumhuriyet 10 Temmuz ‘22). Hollanda köylülerinin söyledikleri istisnai bir tavır değil, yaygın bir tavırdır. Genel bir eğilimdir. Daha önce Latin Amerika köylüleri bu anlayışı ortaya koydular. Latin Amerika’da köylüler yıllarca ayaklandı, barikatlar kurdu, çatıştı. Onlar eylemlerini aşırı düzeye çıkardıkları içindir ki, orada iktidar değişti. İşçi sınıfı ve diğer emekçilerle birlikte ilerici, halkçı hükümetler kuruldu. Sosyalizm hedefini önlerine koydular.
İnsanlar en çok da bu sırada değişime uğradılar. Devrimci pratik içinde ve devrimci pratik tarafından değişim yaşandı. Devrimci pratik koşulların ve insanların aynı anda değişimini sağlıyor. Devrimci pratik somut olaylarla biçimlenir. Yakın tarihte dünyanın çeşitli merkezlerinde patlak veren ayaklanmalar, kitlelerin devrimci sosyal pratiğinin somut örnekleridir. Seattle, Madrid, Atina, Paris. Kahire, Lübnan, Tunus, Sudan, Gezi, Kürdistan, Latin Amerika’nın birçok ülkesi, ayaklanma merkezleri oldu. Bunların bazıları devrimle sonuçlandı. Ayaklanmanın olduğu merkezlerde, kitle sosyal pratiği “aşırı” noktalara vardı. Tam da eylemlerin kendi “aşırı” noktasına kadar gitmesidir, koşulları ve insanları aynı anda değiştiren. Emekçi halk kitlelerinin içinde savaştığı koşullar değişti, kitlelerin kendisi de (devrimin öznesi) değişti. Herkes bu gerçeği göz önünde tutmalıdır.
Değişen şeyin kendisi de sürekli değişmektedir. Değişen nesnel koşulları ve bunun sonuçlarını yakından anlamak ve karşımıza çıkardığı yeni görevleri doğru olarak saptamak için, somut durumun somut analizine başvurmamız gerekiyor.
“...Marksizmin özü, yaşayan ruhu, somut durumun somut analizidir.” Lenin
Zamanın devrimci görevleri bu yolla belirlenir.
C.Dağlı