Bunun için öncelikle devrimci bir bakış olmalı. Bakış devrimci değilse, devrimci biçimde düşünülmüyorsa, olayların devrime doğru elle tutulur gidişinde bile bir devrimin olgunlaştığı görülmez.

En devrimci süreçten bile, en geri, en ılımlı mücadele sonuçları çıkarılır. Yapılanlar tam da budur. Dünyadaki güncel durum açısından, bir çok ülkeye göre, olaylar yönünden çok zengin olan bu topraklardaki sınıf mücadelesi, devrimci biçim aldığı ve devrimi oluşturduğu halde, devrim belirsiz zamanların sorunu olarak görülüyor. Geri, reformist değerlendirmeler, devrimci olayların fırtınalı gelişmesi karşısında yapılabiliyor. Kesinlikle olayların devrimci gelişimine, ne mücadele ne örgütlenme bakımından devrimci yanıtlar verilebiliyor.

Devrimci sorular sorulamadığı için, devrimci eylemlerin kapsamı hakkında gerçek, tam, eksiksiz bir fikir verilemiyor. Gerçek yaşamda, toplumcu ve politik ilişkiler alanında günlük olarak, toplumun ezilen ve sömürülen sınıflarının sayısız eylemi meydana geliyor. İşçi sınıfı, emekçi köylülük, küçük köylüler, kadınlar, gençlik, ezilen Kürt halkı yani toplumun esas çoğunluğunu oluşturanlar, birbirinden ayrı ayrı, zaman zaman birlikte, kendiliğinden ya da örgütlü, bilinçli veya bilinçsiz, alt düzeyde ya da üst düzeyde ve çeşitli biçimlerde eylemler gerçekleştiriyor. Herkes eylemlere kendi istemleri ve özlemleriyle katılıyor. Bu kadar kapsamlı eylemler, devrime gidişten, devrimin durdurulamaz ilerlemesinden başka bir şey anlatmaz bize ve devrimin yaratacağı ekonomik, toplumsal yapıdan ve siyasi iktidardan başka hiçbir durum emekçilerin istemlerini karşılayamaz. Devrimci koşullar, devrimci mücadeleler, emekçi halkın istemleri devrimi bir zorunluluk haline getirdi.

Sayısız olay oluyor, fakat reformist anlayışla bunlar sadece, rastlantısal olarak yan yana gelmiştir. Bu toplumun bütünsel değişiminin bir zorunluluğunu anlatmıyor bize. Oysa ayrı ayrı gerçekleşen eylemlerin arasında nesnel temele bağlı olarak bir bağlantı var. Karşılıklı etkileşim içinde. Her eylem, bir sonrakini yaratıyor. Demek ki, yaşamda, olaylar birbirini yaratarak ilerliyor. Olayların bu hızlı ilerleyişi, devrimin hızlı ilerleyişinden başka bir şey değildir.

Bütün olaylar herkesin gözünün önünde oluşuyor. Peki, reformistler ve oportünistler neden devrimci sorular soramıyorlar? Çünkü onların önündeki en büyük engel, yine kendi görüşleridir. Görüşleri toplumdaki gelişmeleri yansıtamıyor, oysa bugün farklı bir durum doğmuştur, yarın yeni bir duruma değin gidilecektir. Durumu anlamak için analitik ve eleştirel bir bakış gerekiyor. Onlar çok eski durumu anlatan görüşlerini aşamadılar. Bu yüzden senelerdir, görüşlerinin acısını çekiyorlar. Değişen durumu anlamak için somut durum analizi yapmak kendi başına yeterli değildir. Asıl mesele, somut durum çözümlemesini devrimci bir bakışla yapmaktır. Onlar da sürekli somut durum üzerinde duruyorlar. Fakat devrimci hareketten yoksun oldukları için, devrimci süreç bile, onlara devrime dair bir şey anlatmıyor.

 

Olaylar Tarafından Sürüklenme

Bu durumlarına rağmen, sürece, olaylara müdahale etmek, en çok kullandıkları sözdür. Şayet, devrimci yolla iktidarı ele geçirme -ki ele geçirme zoru gerektirir- güncel hedefin yoksa olaylara, sürece hangi yönde müdahale edeceksin? Süreç devrimci süreç olarak, devrimci kitleler tarafından ayakta tutulduğu için, sürece müdahale, sürecin devrime varması için onu hızlandırıcı yönde olabilir. Devrimci eylemlerle veya emekçi kitlelerin devrimci eylemlerini desteklemek ve güçlendirmek yoluyla ya da devrimci yöntemleri daha etkin olarak devreye sokarak, süreci hızlandırmış olursun. Olaylara müdahale, olaylara devrim yönünde, geçici devrim hükümeti, iktidarı alma, devrimci bir iktidar kurma hedefiyle politik ve pratik olarak etkide bulunmak demektir.

Bunun için de, bir dönem değerlendirmesinin olması gerekiyor. Bu konuda söylenecek doğru etkileyici fikrin, politikan, taktiğin vb. olmalıdır. Şayet somut olarak devrimci durumdan, iç savaştan, devrimin güncelliğinden, olayların devrimi oluşturmasından söz etmiyorsan, senin dönem hakkında gerçek anlamda doğru bir değerlendirmen yok demektir. Bu durumda, taktiğini, güncel siyasetini, bu sonuçlara bağlı olarak ve bu sonuçlarla sıkı bir bağ içinde olan mücadele görevlerini nasıl belirleyeceksin. Bu durumda sen olaylara müdahale edeceğine olaylar sana müdahale eder ve sen olayların arkasından sürüklenmekten başka bir şey yapamazsın.

Sürecin, devrimci bir süreç olduğunu söylemeden, bu gerçeği ortaya koymadan devrim hakkında sadece anlamsız laf üretmiş olursun. Çünkü, devrimci süreçle devrimin bağı var. Yani devrimi, onu oluşturan olaylar, çatışmalar, devrimci sınıf savaşı, en küçük bir olayın bir ayaklanmaya dönüştüğü devrimci durum temelinde ifade edebilirsin. Devrimi nesnel toplumsal durumun kendi gelişmesi ve devrimci sınıf savaşı, kadınların ayaklanmaları, diğer tüm ezilenlerin devrimci başkaldırılarıyla sıkı bir ilişki içinde ortaya koyabilirsin.

Devrimci bir bakış açısından yoksunsan, somut durum değerlendirmesini bilinçsizce yapıyorsan, emekçi kitlelerin içinde bulunduğu gerçek koşulları aydınlatmaktan uzaksan, ne kadar gayret göstersen de, sen tarihi bilinçlice yapmaktan, ona bir yön vermekten uzaksın. “Toplum ve tarihi insanlar yapmaktadır, ama nasıl yaptıklarını bilmeden; ne idiği belirsiz bir bilgi ve cehalet karışımı; bilinçli eylem ve körlük karışımı içinde yapmaktadırlar bunu”. Bu durumda senin olaylara etkin, körlemesine bir etkiden başka bir şey değildir.

Bu siyasetlerin günlük faaliyetlerine bakıldığında, günlük siyasal ve toplumsal gelişmelerin dalgalanmalarının egemenliğine nasıl girdiğini görürsünüz. Temel devrimci görevlerin yoksa, günlük olayların dalgalanmalarından etkilenmen kaçınılmaz. Öyle olunca kendiliğinden gelişen olayların ardından sürüklenmekten kurtulamazlar. Bu öncülük değil, artçılıktır. Çok nettir ki, bu durumda olan bir siyasi hareket, kitlelere, devrime önderlik yapamaz.

 

Devrimci Pratik Etkin Pratiktir. Yıkar, Yapar, Dönüştürür

Kapitalist toplum düzeninin yıkılması, yeni bir toplumun onun yerini alması devrimci pratiği gerektirir. Devrimci pratik bu sonuçları yarattığı gibi, sonucun kendisini hızlandırıcı bir rol oynar. Dünyayı değiştiren bir etkinliktir. Sınıf mücadelesinin deneyimleri, dünyanın devrimci tarzda değişebileceğini göstermiştir. Sonucun alınması, devrimci pratiğin yaratıcı pratiği kendi içinde taşımasından ileri geliyor. İşçi sınıfı ve emekçi halk kitleleri, devrimci eylem içinde mücadeleyi daha ileriye taşıyacak yeni örgütlenmeler yarattı. Yaratılan yeni tip örgütler, dünyayı değiştirmenin en aktif araçları oldu.

Emekçilerin devrimci pratiği, burjuvazinin sınıf egemenliğini ve sınıf düzenini salt yıkmakla kalmaz, onun yerine yeni olanı da koyar. Devrimci pratik, eylem bu aşamada devrime dönüşür. Ancak devrimin yarattığı emeğin devrimci iktidarı, yeni bir toplumu kurma yeteneğinde olur. O da, devrimci biçimde hareket ederek ve devrimci pratiğe dayanarak, toplumu yeni baştan örgütler. Demek ki, emekçi kitlelerin devrimci pratiği, devrim için ve devrim sonrası yeni toplumun oluşturulmasında temel dönüştürücü bir rol oynar.

Devrimci pratik toplumun ve kendini dönüştürmenin esaslı bir aracıdır, yöntemidir. Devrimci nitelikli komünist partisi, sayısız devrimci pratikten, bir dizi eylemden geçerek yetkinleşir ve gerçek anlamda devrimin öncü gücü olur. Eğer bu pratik ölçüt olmazsa, eksiksiz tüm reformist ve oportünist hareketler devrimci olarak görülürdü. Oysa pratikte, eylemde, riskler almadan bu topraklarda hiç kimse gerçek devrimcilik yapamaz. En büyük devrimci gelişmelerin, en etkileyici ileri örneklerin tam da risklerle karşı karşıya kalınarak yaratıldığı unutulmamalıdır.

Devrimin zaferi için, devrimci kitle eylemleri en uç noktaya, reformistlerin “aşırı” diye mahkum etmek istediği aşamaya vardırılmalıdır. Burada dikkate alınması gereken, eylemlerin yalnızca nicel büyümesi değil, aynı zamanda nitel değişimidir. Devrim, eylemlerin, devrimci pratiğin nitel değişimidir. Bu nokta, sıçrama noktasıdır. Sıçrama nitel dönüşümdür. Bu nokta, bu aşama tarihin kesintiye uğramasıdır. Demek ki, devrimci pratik, tarihin, eski toplumun kesintiye uğramasının ve toplumun yeni bir temelde devam etmesinin aracıdır, sağlayıcısıdır. Devrim, niceliğin niteliğe dönüşümüdür. Kesintiye uğraması, o meçhul bir toplumsal zemin üzerinde nitelikten niceliğe dönüşümüdür. Yani nitel bir dönüşümden sonra, toplumda nicel dönüşümler (sürekliliğin sağlanması) başlar.

Sıçrama, devrim, eski toplumun belirli yanlarını değiştirmeye yönelmesi, toplumun kendisini bütün bütüne karşısına alır ve onu bütünsel olarak dönüştürür. Toplumu temelden yani köklü olarak dönüştürmek için, öncelikle eski toplumun politik üst yapısını yıkarak işe başlar. Toplumun değişimi, insanların önüne bir zorunluluk olarak gelmiştir. Karşıtların birliğine dayanan eski toplum hem nesnel toplumsal gelişim nedeniyle, hem de doğrudan doğruya bu toplumu yıkmaya yönelen devrimci sınıf savaşı yoluyla, devrim noktasına gelip dayanmıştır. Toplumun değişimi ne kadar zorunluluk olarak önümüze gelse de, bu değişim devrimci pratikle olur.

Proletaryanın büyük sınıf mücadelesi tarihi ve sosyalizmin bir toplumsal sistem olarak tarihi göstermiştir ki, devrimci teorinin yön vermediği pratik, hedefine ulaşamaz. Amaçsız, programsız pratik, ne yöne gideceğini bilemeyeceği için, çok ileriye gitmez. Sonuç alınması, teori ile pratiğin birliğine bağlıdır.

Kitlelerin devrimci pratiğinin teori yoluyla genelleştirilmesi gerekiyor. Kitleler, sayısız eyleme başvurur ve başvuracaktır. Teorinin görevi, kitlelerin yaptığı eylemlerin anlamını açıklamak, onları, bu konuda aydınlatmaktır. Olayların kendi genel anlamını bulup ortaya çıkarmak, eylemlerin tarihsel anlamını ve gelecek sınıf savaşı açısından önemini ortaya koymaktır. Yani deneyimlerin teorik olarak ele alınması, sonuçlar çıkarılması, gelecek kuşaklar içinde kuramsal bir malzeme sağlar. Tarihin malzemeleri yalnızca pratikten, etkinliklerden ibaret değildir. Teori de bu malzemenin içindedir. Ve biz bugünkü kuşaklar iş görürken, tarihin zengin malzemesine dayanıyoruz.

Pratik, kitlelerin pratiği, sosyal pratik teorinin doğruluğunun veya yanlışlığının ölçütüdür. Devrimci pratik, Türkiye ve Kürdistan’da reformist ve oportünist siyasi hareketlerin görüşlerinin yanılsamalarını açığa çıkardı, onların nasıl gelişmelere ayak uyduramadığını ve bu yüzden iflas ettiğini açığa çıkardı. Bu yüzden, ideolojik olarak, fikir olarak derin bir kriz içine girdiler. Devrimci pratik, emekçilerin sosyal pratiği, Leninist Partinin görüşlerini doğrulayan bir ölçüt oldu aynı zamanda. Apaçık ortadadır ki, gerçek bir devrimci çıkışı, görüşleri pratikte doğrulanan Leninist Parti yapabilir.

 

Devrim Çağları, Devrimci Kriz Çağları

Çağımız, tarihin en devrimci çağıdır. Aynı zamanda, devrimci kriz çağıdır. Devrimci çağ, yeni bir toplumsal devrimler çağı, devrimci kriz çağı olmadan ya da buna dönüşmeden oluşmaz. Devrimci kriz çağı, uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin son derece keskinleşmesi, tarihin itici gücü olan sınıf savaşının çok şiddetlenmesi ve günlük bütün ilişkileri etkisi altına almasıdır. Devrimci durumun olgunlaşması, iç savaşın yaygınlaşması ve yoğunlaşması çağımızın nasıl devrimci bir kriz içinde olduğunu ortaya koyuyor.

Devrimci kriz, devrim için olumlu bir gelişmedir. Devrimci kriz, egemen sınıfın yönetememesi ama bunun sonucu olarak, toplumla savaşması ve gerçek anlamda egemen olamaması demektir. Çünkü bu süreçte kitlelerin devrimci eylemlerinde olağanüstü bir artış görülür. Sokak savaşları, isyan ve ayaklanmalar olağan hale gelir ve iyice yerleşir. Başkaldırı ve devrimci savaş, kitlelerin devamlı başvurdukları bir silah ve bir alışkanlık haline gelir. Dolaysıyla devrimci krizin ürünü olarak gelişen devrimci kitle eylemleri aynı zamanda kendini yaratan koşullar üzerinde, onu derinleştirici bir etki yaratıyor. Emekçilerin görevi devrimci pratikle, sistemin siyasi krizini derinleştirmek ve keskinleştirmektir. Böylece, onu daha rahat yıkacak koşulları kendi eylemleriyle yaratmış olur.

C.Dağlı