Bu topraklarda oluşan sınıf durumu yani sınıflar arasında değişen güç dengesi, bir devrim mücadelesi olan halk demokrasisi ve sosyalizm kavgasında yeni olanaklar sunuyor.
Emekçi sınıfın uzun yıllara dayanan devrim mücadelesinin gelişimi, devrim için yeni olanaklar yarattı. Kuşkusuz Türkiye ve Kürdistan devrimi, yalnızca olanakları açısından değerlendirilemez. Devrim aynı zamanda bir zorunluluk ve kaçınılmazlıktır. Ortaya çıkan bir dizi olanağın, pratiğe, devrime dönüşmesi, devrimci kitlelerin devrim kavgasını daha ileriye götürmesine bağlıdır.
Toplumsal üretici güçlerin yani maddi koşulların gelişkin varlığının yanında, devrimin nesnel koşullarının oluşması, devrimci durumun senelerce sürmesi; bu gelişmelerle bağıntılı olarak, sınıf çelişkisinin ve sınıf mücadelesinin şiddetlenmesi, sınıflar arasındaki güç ilişkilerinin emekçi kitlelerin lehine değişmesi, devrimci politik mücadelenin, sınıf mücadelesinde başat bir rol oynaması; kısacası devrimin nesnel ve öznel unsurlarının bir araya gelmesi sonucu oluşan sınıf durumu devrim için uygun bir durum yaratmıştır.
Elbette ki, devrimci komünistler, toplumsal ve siyasal koşullar devrim için elverişli olduğu bir zamanı beklemezler harekete geçmek için. Onlar, her koşulda devrim için savaşırlar. Kaldı ki, komünistlerin kavga zamanlarının çoğu, koşulların tam anlamıyla elverişli olmadığı dönemlerde geçmiştir. En çetin koşullarda kavgaya atılmak komünistlere başka bir karakter kazandırmıştır.
Elverişli bir durum doğmuşsa, komünistler, bundan siyasi iktidarı ele geçirmek için sonuna kadar yararlanırlar. Pandemi, kitlelerin yaşam koşullarının kötüleşmesini en ileri noktaya taşıdı. Patlayıcı toplumsal durum, her noktada toplumsal patlamalara dönüştü. Birçok ülkede halk ayaklanmaları arka arkaya patlak verdi. Böylece dünyadaki durumun toplumsal devrim için ne kadar elverişli olduğu pratik olaylarla ortaya kondu. Zaten biz, devrimci durumun dünya genelinde oluştuğunu belirtiyoruz. Patlayıcı toplumsal durum emperyalist-kapitalist sistemin bütününde var. Patlayıcı durumun isyanlarla ayaklanmalarla kendini göstermesi, dünyada güncel bir durumdur. Devrim için bu denli elverişli koşulların doğduğu bir süreçte, devrimin kendisi günceldir. Tam da bu dönem, iktidarın ele geçirilmesi, emekçi sınıfın stratejik hedefidir. Başka zamanların değil, şimdiki zamanın hedefidir.
Devrimi başaracak olan işçi sınıfının durumunu birçok yönüyle kavramalıyız. Çünkü, işçilerin sınıf mücadelesinin çok yönlülüğü, sınıfın devrimi başarmada ideolojik, politik konumlanışını ve ideolojik olgunluğunu gösterir. Eylemler, parti, sendika, dernek vb. yapılan çalışmalar işçi sınıfının toplumsal ve siyasal olarak kaynaşmasını sağlar. Bu yönde alınmış uzun bir mesafe var. Bu demektir ki, emekçiler kendi aralarında kaynaşmakla, devrimi başarıya ulaştırmanın temel bir unsurunu yerine getirmiştir. Dahası var, işçi sınıfı, sınıf mücadelesinin birçok biçimini kullanmada, sınıf kavgasının birçok aracına ve yöntemine başvurmada ideolojik olarak ne kadar olgun olduğunu kanıtlamıştır. İdeolojik olarak Marksizm-Leninizmin devrimci teorisine dayanarak, burjuvazinin tüm politik ve ideolojik kurumları ve güçleri karşısında kendi bağımsız politik hattını izleme olgunluğunu ve yeteneğini göstermiştir. İşçi sınıfı, bağımsız devrimci komünist bir çizgi izleyerek, sınıf kavgasını iktidarın ele geçirilmesine kadar vardırarak ve devrimci sınıf iktidarına dayanarak, komünist parti öncülüğünde bir toplumsal sistem olarak sosyalist toplumu kurmuştur. Bu sınıf tarihin en devrimci sınıfı olduğunu, dünyayı değiştirecek bir sınıf konumu ve misyonunu taşıdığını somutlamıştır. Bu sınıf, toplumsal devrimler çağını sonucuna götürecek bir düzeydedir.
Sınıf mücadelesinin en başta gelen nedeni, sınıf çelişkisidir. Sınıf çelişkisi, sınıf mücadelesinde yoğunlaşır ve şiddetlenir. Her olguyu dış yüzeyiyle değerlendirenler, mesela, son çeyrek yüzyılda kapitalist dünyayı sarsan, altüst eden ayaklanmaları bu bakış açısıyla ele alamamışlardır. Sınıf eylemleri, işçilerin sınıf isyanları, sınıf çelişkilerinin gelişmesi ve yoğunlaşması temelinde değerlendirilmeden, değerlendirme yapılmış olmaz.
Söylediklerimiz çok açıktır: Dünyanın birçok merkezindeki işçilerin sınıf başkaldırısı devrimci halk eylemleri, sınıf çelişkilerinin ve sınıf mücadelesinin yoğunlaşmasıdır. Devrimci sınıf eylemlerinin kendisi, sınıf çelişkilerinin gelişmesinin bir sonucuyken; eylemler sınıf çelişkilerinin şiddetlenmesini, yoğunlaşmasını ve gelişimini daha da derinleştirmiş ve ileri düzeye vardırmıştır. İşte bu durum, sınıf savaşının ileri noktadan devam etmesi demektir. Sınıf savaşının ileri bir noktadan yani emekçi sınıfın, kapitalistlerin sınıf egemenliğini tehdit edecek, dahası onu yıkacak bir noktadan devam etmesi, emekçi sınıfın lehinedir. Çünkü, savaşın ileri aşamalara çıkması, işçi sınıfı için, iktidarı ele geçirmeye çok yaklaştığını gösterir. İşçilerin sınıf eylemleri, sınıf çelişkilerinin gerçek çözümü olarak ilerliyor.
Son yılların tüm ayaklanmalarında devrimci işçilerin elle tutulur bir ağırlığı görüldü. İşçilerin sınıf isyanı, işçi sınıfının geniş kesimlerini içine aldı. Yalnızca sanayi işçilerini değil, büyük kitleler halinde büro işçilerini de kapsadı. Devrimci Marksist işçiler, ayaklanan halk kitlelerinin en etkin, harekete geçiren, hedef gösteren kesimini oluşturuyor. Devrimci işçiler eylemleriyle, işçi sınıfının genel evrensel çıkarlarını temsil ediyor. Demek ki, öncü işçiler yalnızca bilinçleriyle değil, eylemleriyle ve örgütlülükleriyle de emekçi sınıfın genel çıkarlarını temsil ediyor. Fakat, pratikte olan şey, bunun ilerisinde. Devrimci işçiler başkaldırarak, çalışan sınıfın genel çıkarlarını savunmakla kalmıyor, bu sınıfın çıkarları için, emeğin evrensel kurtuluşu için doğrudan doğruya dövüşüyorlar. Bakış açımız bu şekilde olmalıdır: Gezi - Haziran Halk Ayaklanması ve dünyanın diğer merkezlerindeki ayaklanmaları, emeğin evrensel kurtuluşu bağı içinde değerlendirmeliyiz. Ayaklanmanın olduğu her yerde sınıf mücadelesi, genel olarak devrim kavgası ileri gitmiştir. Devrim kavgasının ileri gitmesiyle, kitlelerden geri kalan reformist hareketlerin arasında bir çatışmayı da beraberinde getirdi.
Hareketin ileriye gittiği her yerde onu geriye çekmek isteyen güçler de çıkmıştır. Emekçilerin devrim kavgasına öncülük edemeyen, ona yön veremeyenler, devrim kavgasında öne atılanları eleştirmekle kalmamış, mahkum etmeye bile kalkışmışlardır. Bir süredir Türkiye ve Kürdistan'da devrimci eylemleri ve eylemcileri cesaretlendirip teşvik etmek yerine, öne çıkan, kendilerini aşma eğilimi gösteren kitleleri pasifize etmek için burjuva ağızla, “provokasyon” kavramına sarılıyorlar. Burjuvazinin sınıf egemenliği ve kapitalist şiddet karşısında kitlelerin elini kolunu bağlamaya çalışanlar, böylece, emekçi halklara daha azgınca saldırsın diye, kapitalistlerin elinin kolunun serbest kalmasını sağlamış olurlar. Bunlar, çok iyi tanınan, burjuvaziyle köprüleri atmak istemeyenlerdir. Devrimci kitleler, ne zaman ki bu uzlaşmacı siyasetleri dinlememişse, o zaman çok ileri gitmiştir.
Kitlelerin devrimci mücadelesini yönetemeyenler, bu durumu sağlamak için emekçi kitlelerin devrimci heyecanını söndürmek, isteğini kırmak, devrimci olan ne varsa törpülemek için elinden gelen her şeyi deniyorlar. Oysa ki, devrimci dinamizmi, devrimci isteği, azmi, devrimci bakış açısı ortadan kalkan kitlelerden geriye yozlaşmış bir topluluk kalır. Unutmamak gerekir ki, devrimci kitleler, nasıl toplumsal sistemi değiştirmek için mücadele veriyorsa, burjuva toplumsal sistem de kitleleri etkilemek için sürekli bir çaba içindedir. Kitleleri devrimci kavgadan uzaklaştırmakla, onları kapitalist toplumun yozlaştırıcı etkisine terk etmiş olursunuz. Kitleleri devrimci mücadeleye çekmek, burjuvazinin bu yöndeki tüm çabalarını boşa çıkarmaktır.
Devrimi gerçekleştirmeyi güncel bir görev olarak önüne koyanlar, pratikte kapitalist düzen ve burjuva devletle çatışmalara ve çatışan kitlelere büyük bir önem verirler. Bunun içtenlikli göstergesi olarak da bütün güç ve enerjileriyle eylemlerin içine dalar, hedef ve yön gösterirler. Bugünkü sınıf durumunda kitlelerin en küçük bir eylemi, anında büyük eylemlere ve devrime dönüşme eğilimi gösteriyor. Emekçi halk kitleleri, küçük bir olayı ayaklanmaya, devrime dönüştürme yeteneği sergiliyorlar.
Bugünkü sınıf durumunun, devrimi başarmaya yetmeyeceğini, devrimci sınıf mücadelesinin henüz zayıf olduğunu ileri sürenler, sınıf mücadelesinin varolan gücüyle, bugüne değin çok sayıda ayaklanma gerçekleştirildiğini, birçok ülkede devrime kadar vardırıldığını kavrayamıyorlar. Sınıf mücadelesi bugünkü gücüyle bunları yaptı; tüm potansiyelinin harekete geçirilmesi durumunda yeni harikaların yaratılacağı açık. Belirtmek gerekir ki, sınıf mücadelesinin bütün potansiyelini açığa çıkaran sokak eylemleri, grevler, işçilerin sınıf isyanları ve devrimci genel halk ayaklanmalarıdır. Devrimci kitle eylemleri yoğunlaştığına ve bununla bağıntılı olaylar devrimci yönde geliştiğine göre, sınıf mücadelesi potansiyeli hızla büyük ölçüde açığa çıkacaktır.
İşçilerin sınıf örgütlerinde ve sokakta güçlerini birleştirmesiyle, sınıf mücadelesinin gidişinde, büyük bir avantaj sağlar. İşçi sınıfının güçlerini sokak eylemlerinde birleştirmesi yani eylemsel birliği devrimin ve emeğin kurtuluşunun güçlü bir aracıdır. Zaten pratikte de, emekçi sınıfın eğilimi ve yönelimi bu doğrultudadır. Devrimci ayaklanmalar, bunun en üst biçimlere kavuşmasıdır. Devrimci kitle eylemleri uzun bir zamandan bu yana, dönemin başat siyasal mücadelesidir. Bu durumda, esas mesele, sokağın gücünü iktidarı devrimci tarzda ele geçirilmesine yöneltmektir. Güncel sınıf durumu, tam da gelip bu noktaya dayanmıştır.
Sınıf kavgası stratejik noktasına gelip dayanmışken, tam da bu sırada, devrimci iktidarı kurma cesaret ve devrimci irade yokluğundan söz edilemez. İrade ve cesaret her eylemde yeniden ve yeniden kanıtlanmıştır. Devrimi gerçekleştirmek için bir cesaret ve irade yokluğu değil, uzlaşmacı siyasetlerde siyasi cesaret yokluğu, korkakça boyun eğme, burjuvaziyle uzlaşma içinde hareket etmek var. Günlük harekete bağlananlar, günlük çıkarları esas alanlar, temel devrimci hedefler uğruna mücadeleyi bir kenara itiyorlar. Tam da bu çizgilerinden ötürü onlar, hızla ilerleyen ve her yeri etkisi altına alan büyük devrim fırtınası tarafından bir kenara itileceklerdir.
C. Dağlı