Yeni bir toplumsal devrimler çağında, erken devrim yoktur. İstisnai konjonktürde yapılan devrimler 19. yüzyıl devrimleridir. Bir kentin yükselişine dayanan devrimler, tarihsel olarak yinelenemez. Kapitalizmin ve sınıf mücadelesinin gelişimiyle birlikte, 20. yüzyılda devrimler çağına girildi. 1917 Ekim Sosyalist Devrimiyle proleter devrimler çağı başladı ve tüm yüzyıl boyunca sürdü. Devrimler istisnai bir konjonktürde yapılan devrimler değil, bir çağ biçiminde sökün etmektedir. Günümüzde zamansız devrimlerden söz edilemez.
Çağın, yüzyılın, günün bu gerçekliğine rağmen, devrimin başka zamanların sorunu olduğunu söyleyenler de var. Yakın tarihte, arka arkaya patlak veren birçok devrimden sonra bile, bugün devrimin güncelliğinden söz edilemez demeye ısrarla devam ediyorlar. Onlara bakılırsa yapılan devrimler devrim değildir; yapılanların devrim olmadığından değil, reformistlerin kafalarında yarattıkları devrim tarifine uymuyor. Marx, tarihin en büyük devrimci döneminin gelmekte olduğunu söylediğinde, devrimlerin istisnai konjonktüre dayandığı bir zamanda bu dahice tespitte bulunurken, yeni bir toplumsal devrimler çağında, bütün zamanların en büyük devrimci döneminde, devrimin en ilerinin sorunu olduğunu söyleyenler arasında ne büyük bir düşünce farkı var!
Dünyada ve bu topraklarda devrim büyük bir güçtür. Devrimin bir avuç devrimcinin hareketiyle sınırlı olduğu, her ülkede devrimci mücadelenin bu başlangıç dönemi çok gerilerde kaldı. Devrim, büyük kitle gücüne dönüştü. Bu güç öyle potansiyel halinde, atıl bir durumda değil, sürekli eylem içindedir. Dünyanın her köşesini, toplumu baştan başa eylem alanı haline getirdi. Milyonlarca insan, harekete geçiyor, örgütleniyor, güçlerini sokakta birleştiriyor. Burjuva devlet güçleriyle çatışıyor, devrimci değerler yaratıyor, nasıl kazanacağını ortaya koyuyor. Böylece, yeni çarpışmalara daha yetkin bir konumda hazırlanıyor. Reformist hareketler, yönünü burjuvaziyle işbirliğine çevirmişken, eyleme geçen, ayaklanan kitleler, yönünü devrime çevirmiştir. Lübnan halkının ısrarla, burada olan bir devrimdir demesi, devrim bilincinin halk kitlelerinin içinde nasıl kök saldığını ortaya koyuyor. Devrim kitle gücüdür. Toplumsal yaşamı dönüştürme gücüdür.
Komünistler, ayaklanma sırasında, kitlelerin devrimci tavrıyla, reformistlerin uzlaşmacı tavrı arasındaki büyük farklılığı görmelidir. Gezi patlak verdiğinde, daha ilk günü, halklar büyük bir coşkuyla Taksime ilerlerken, yıllarca mücadele eden devrimciler şunu söylemekten kendilerini alamadılar: “Bu defa başardık!” Halklar bu duygu, bilinç ve kararlılık gösterirken, uzlaşmacılar park ve meydanlarla ilgili talepleri kabul ettirip, geri çekilme içinde oldular. Kitleler devrimciydi, reformistler ılımlı. Che’nin belirttiği gibi, halk ılımlı değil devrimci olur, yöneticiler (reformistler-oportünistler) ise ılımlı olur.
Devrimci teori, emekçi kitleler tarafından kavranmış ve maddi bir güce dönüşmüştür. Devrim bir teori, bir formül olmaktan çıkarak, pratiğe dönüştü. Sosyalizm yalnızca bir teori, bir politik hareket değil, bir toplumsal sistemdir. Teori ile pratiğin birliği olmadan sosyalizm düşünülemez. Teori ile pratiğin birliği, teorinin tarihsel hareketle birleşmesidir. Tarihsel hareket, çağımızda işçi sınıfı hareketidir. Böylece, bu birleşme sonucu, sosyalizm hareketiyle, işçi sınıfı hareketi arasındaki kopukluk dönemi sona ermiş ve birleşmeyle yeni bir dönem başlamıştır. Devrimci işçi sınıfı hareketi, sınıf savaşının teorik biçimi, politik ve pratik biçimini kendi gerçek hareketinde birleştirmiştir. Bu, devrimci işçi sınıfı hareketinin gücünü ve sürecinin vardığı ileri düzeyi ortaya koyuyor.
İşçi sınıfı hareketinin devrimin gücünü daha iyi anlamak için, işçi sınıfının öncü gücü olan devrimci komünizmin, Leninist (Bolşevik) partinin çağımızda oynadığı devrimci role bakılmalıdır. Leninist (Bolşevik) parti, devrim partisi olarak, tarihin en büyük devrimini gerçekleştirdi. Leninist (Bolşevik) partinin yönlendiriciliğinde, tarihin en büyük toplumsal dönüşümler dönemi başlatıldı. Böylesine köklü ve ileriye gidebilen bir dönüşüm, dönemin en etkileyici en sürükleyici politik bir gücü olan devrimci komünist hareket başlatabilirdi. Bu partilerin bazılarının Marksizm-Leninizmden uzaklaşıp ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak dağılıp gitmesi, işçi sınıfının devrimci partisinin emeğin evrensel kurtuluşundaki etkin rolünü ve önemini azaltmaz. Kaldı ki devrim ve sosyalizm tarihinde, zaferler kadar yenilgiler, ileri çıkışlar gibi geriye düşüşler de işçi sınıfının kurtuluş kavgasında, sermayeden özgürleşmesi yolunda, büyük bir deneyim sağlar. Emekçilerin sosyal pratiği, yeni bir dünya kurma mücadelesinde, irdelememiz gereken zengin malzemeyle doludur. Emekçi kitleler, Leninist partinin yönlendiriciliğinde, işçi sınıfı mücadelesi tarihinin zengin malzemesini değerlendirerek, yeni çatışmalara daha güçlü olarak hazırlanabilir.
Kapitalizmin varlığını sürdürmesinden yola çıkarak, kapitalizmin güçlü olduğu, dolayısıyla, yakın bir gelecekte devrim gündeme gelmeyeceği sonucunu çıkarıyorlar. Bu, olayları dış yüzeyiyle değerlendirenlerin bakışıdır. Kapitalizm hala yıkılamadıysa da, yeni bir toplumun maddi koşullarını yeterince olgunlaştırmıştır. Kaldı ki, yeni bir topluma geçiş için koşullar ne denli olgun olursa olsun, burjuvazinin sınıf egemenliği ve sınıf düzeni devrimle yıkılır. Kapitalizmi yıkacak ve yerine insanca bir toplumu kuracak olan işçi sınıfı etkin bir güçtür. Burjuvaziyle işbirliği yapanlar bu gerçeği kabul etmezler. Toplumsal devrimler çağına gözlerini kapatıp, reformlar mücadelesini gündeme getiriyorlar.
Devrim, birçok yerde ani eylemlerle patlak verirken, Fransa’da ve Avrupa’nın bir çok yerinde halk ayaklanmalarında kitleler devrim sloganlarıyla yürüdüler. Kitleler, bu sloganı açıkça, cesurca atıyorlar. Bu topraklardaki reformistler gibi utangaçça, korkakça, kaypakça seslendirmiyorlar. Devrimci durum, emperyalist-kapitalist sistemin genelinde ortaya çıktı. Devrimci durum koşullarında, devrim güçlü bir olasılıktır, günceldir. Devrimci durumun olgunlaşması, küresel iç savaşın sürdüğü şartlarda, burjuva egemenliğin devrimci tarzda yıkılması ve devrimci iktidarın kurulmasıyla devrimci elkoymalar, dönemin temel devrimci görevi olur. Emekle sermaye arasında iç savaş, bu yönde gelişiyor. Emekçi sınıf, iktidarı ele geçirerek ve devrimci elkoymalarla tarihin sürekliliğini sağlayacaktır.
Emekçi halk kitlelerinin tüm yaratıcı insani yeteneği açığa çıkmış değil, kapitalizmde açığa çıkamaz. Kitle yaratıcılığını tam, eksiksiz olarak açığa çıkaran koşullar sosyalizmde sağlanır. Yeni bir toplum oluşturma amacıyla bağıntılı biçimde, devrimci ayaklanmalar ve ayaklanmanın devrime dönüşme sürecinde kendini açığa vurur. İşçi sınıfının ve emekçi halkın, devrimci yükseliş içinde olduğu bu süreçte, örgütlenmede yeni örnekler oluşturulur. Tarih yeni gelişmelerle ilerler. 1871’de Paris işçileri komün tipi yeni bir örgütlenme, pratik biçim yarattı. Kapitalizmden komünizme geçişte döneminin politik biçimi, Marx bu biçimin tarihsel örneğini ortaya koydu. Rusya işçileri 1905 Devriminde sovyetlere dönüşecek grev komitelerini oluşturdu. Lenin, sovyetlerin tarihsel rolünü gösterdi. 1920’de İtalya’da fabrika konseyleri, işçilerin eylemleri, fabrika işgalleri sırasıyla ortaya çıktı. İşçiler eylem sırasında kitle yaratıcılığının yeni örneklerini verecektir.
Dünya genelinde güncel devrimci sınıf mücadelesinde günlerce aylarca süren ayaklanmalarda, kitleler örgütlenme, mücadele biçimlerine yönelik kendi icatlarını yarattılar. Gezi Haziran Halk Ayaklanmasında da böyle olmadı mı? Eylem halinde kendiliğinden kitle hareketi mücadeleyi daha ileriye taşıyacak, tarihsel öneme sahip örgütlenme ve mücadele araçları yaratırken, kendi üretkenliğini en üst düzeye çıkarır. Herkes kendisinde olanı verebilir. Bir ayaklanmada, kendisinde olanı sergiler. Gezi’de yer alan güçler, Gezi’den önce mücadele deneyimine sahip, teorik, politik ve pratik bakımdan birikimli. Kısacası, başka öznelerden oluşuyor. Bunlar, ayaklanmaya esas olarak yöne verenlerdir. Kuşkusuz, ilk kez siyasal yaşama uyananlar da yer aldı. Bu ikincilerin katılımı olmadan, eylem çok dar kalır. Fakat büyük rol oynayanlar, toplumun en mücadeleci, en tutarlı ve en ileri kitleleridir. Kitleler, Gezi’ye kendilerinde daha önceden olanlarla katıldılar. Fakat ayaklanma kendisini oluşturan, bileşenlerden daha üstün bir güçtür. Bu üstünlüğü, yüksek niteliğidir ki, eyleme katılanları dönüşüme uğratır.
İnsanların dönüşümü, yalnızca devrimden sona başlamaz. Dönüşüm, bugünden kapitalizme karşı mücadeleyle başlar ve devrimle sıçrama gösterir. Toplumsal devrimin yapılmadığı ülkelerde ve dünyanın geniş alanlarında milyonlarca insanın bilincinde köklü bir değişim olmuştur. Sosyalizmin bireyler üstündeki etkisi 20. yüzyılın büyük bir bölümünün çok ilerisinde. Milyonlarca insan, zafere ulaşmasa bile sosyalizm uğruna mücadelede büyük bir değişime uğramış, daha deneyimli birikimli, bilinçli bir özneye dönüşmüştür. Ayaklanan kitlelerin büyük çoğunluğu komünist değil, fakat komünist kitleler her yerde büyük bir güç oluşturuyor. Devrimci sosyalizm büyük bir kitlesel güçtür. Dünyanın dönüşümü, tüm gücüne karşın yalnızca devrimci sosyalistler tarafından gerçekleşmeyecektir, fakat dünyanın köklü değişimi, devrimci sosyalizmin alıp götürücü varlığını gerektirir.
Sosyalizm için savaşan kitlelerin kapitalist toplumda sayıları büyük rakamlara ulaştı. Bu güç sadece niceliklerini ifade etmiyor, aynı zamanda nitel bir güç durumundadır. Bireylerdeki bütün değişime rağmen, halen kapitalizm sınırları içindeyiz. Devrimle toplumda köklü bir değişim olmadan, bu sınırların içinde kalmaya devam edeceğiz. Toplumsal devrim, bireylerde ve toplumda eş zamanlı dönüşüm demektir. Devrim, eski toplumdan köklü kopuş demektir. Eski toplumsal sistemden köklü kopuş, eski olanın, yeni olan tarafından olumsuzlanması, yadsınmasıdır. Eskinin olumsuzlanması olmadan, tarihin sürekliliği sağlanamaz.
Dünyanın birçok merkezinde milyonlar, yeni bir dünya için, eski dünyaya karşı savaşıyor. Devrim her yerde, geniş emekçi halk kitlelerini eylemlere çekiyor. Yalnızca yeni bir dünya kurma hedefi, yalnızca devrim kitlelerin eylemden eyleme koşmasını sağlayabilir.
C.DAĞLI