Pasif evrimciler, tarihte ve sınıf mücadelesinde devrimci değişiklikleri anlayamazlar. Halbuki evrim ya da tarihsel gelişim kendi içinde ani, nitel, devrimci değişiklikleri barındırır.
Dünyada patlak veren gelişmeleri güncel olayları şu açıdan değerlendirmeliyiz. Devrimci komünist yayınlardan, küçük burjuva sosyalist hareketlerin her kesimine değin, herkes, kitle hareketlerine sürekli yer veriyor. Fakat, özde, farklı bir bakışla. Devrimci komünist yayınlar yani Leninist Parti’nin yayınları olayları devrimci bir bakışla ele alıp buradan hareketle, kitle mücadelesindeki devrimci değişiklikleri ortaya koyarken, diğerleri kitle hareketinde ciddi bir değişim göremiyor; onlara göre, evrim, edilgen biçimde devam ediyor.
Oysa gerçek hayatta, pratikte, emekçilerin toplumsal mücadelesinde başka şeyler gerçekleşiyor. Özellikle son yılların, dünya kitle hareket tarzı olarak, sokak çatışmaları, isyan ve halk ayaklanmaları her yerde yaygınlaşıyor. Olan şey kitle hareketinde dikkat çeken değişimdir. Devrimci değişiklik yeni ortaya çıkıyor değildir. Yaklaşık olarak, çeyrek yüzyıldır dünya genelinde yaşanıyor. Son zamanlardaysa birçok yerde halk ayaklanması olarak başladı ve devrime dönüştü. Bugün kitlelerin ortaya koyduğu eylemler, daha önce de görüldü. Fakat gitgide, daha doğrusu hızla, üst biçimlere dönüştü.
Burjuva egemenliğe karşı doğrudan eylemler, en küçük bir çatışmanın hemen isyanlara, ayaklanmalara dönüşmesi; tek kelimeyle devrimci yığınsal savaşım dönemin eylem karakteridir.
Sosyal reformistler, üst biçime çıkan ve devrimci karakter kazanan kitle eylemlerini sıradan, etkisiz, sonuç almaktan uzak eylemler olarak değerlendiriyor. Dikkat edilirse, doksanların ortalarından sonra dünyada gerçekleşen halk ayaklanmaları kadar günlerce, haftalarca, hatta aylarca süren büyük isyanlar, her yerde sosyal reformist hareketler dışında gerçekleşti. Eylemlerin inisiyatifi devrimci kitlelerin eline geçti. Emekçi kitleler, henüz hazır değil diyerek, kitleleri etkisiz eylem alanlarına çekmek isteyen uzlaşmacı siyasetler, aniden patlak veren ayaklanmaların ardında sürüklenir buldular kendilerini. Çünkü onlar emperyalist kapitalist sistemde oluşan devrimci durumu, yani yeni koşulları anlayamadılar. Halbuki, devrimci durumun olduğu her yerde kitle eylemlerinde olağanüstü artış meydana gelir. Devrimci durumun varlığına bağlı olarak eylemlerde de değişiklik görüldü. Doğrudan eylemler olarak sokak savaşları, isyan ve halk ayaklanmaları devrimci eylemlerdir. Bunlar sıradan eylemler değil, devrimci nitelikte eylemlerdir.
Devrimci durumda devrim güçlü bir olasılıktır. Pratikte olan, olasılığı gerçek haline getirdi. Birçok yerde, devrimci ayaklanma patlak verdi. Birçok yerde devrim gerçekleşti. Yoksa siz ayaklanmaların ve devrimin, devrimci durum olmadan mı meydana geldiğini düşünüyorsunuz. Ya da, hergün gözlerinizin önünde olanları, basit bir “kıpırdanış” olarak mı görüyorsunuz. Her devrimci durum, devrime götürmemiştir, fakat, genel olarak devrimci durum doğmadan bir devrim gerçekleşmez. Devrimci durum bir çok yerde devrime yol açtı. Bu etkin sonuç ise, tarihin kendi akışı içinde değil, -çünkü tarihin akışı yalnızca devrimin koşullarını oluşturur, bir devrim vermez- kitlelerin büyük, aktif, doğrudan eylemleriyle gerçekleşir.
Biz, devrimci nitelikli eylemleri iktidarın ele geçirilmesiyle -ki ele geçirme zoru gerektirir- bağlantılı olarak ele alıyoruz. Yani devrimci bir iktidarı hedefleyen eylemleri devrimci eylemler olarak nitelendiriyoruz. Tam da hergün, dünyanın birçok yerinde, gözlerimizin önünde meydana gelen şey budur. Bazıları “her gün gözlerimizin önünde gerçekleşen eylemlerden söz etmeyi -kendilerine ait olmayan bu ifadelerle- çok seviyor fakat gözlerimizin önünde cereyan eden olayların devrimci içeriğindense hiç söz etmiyor. Nedir, her gün herkesin gözlerinin önünde meydana gelen olaylar ve eylemler? Bunlar dolaysız başkaldırılardır. Tam da iktidarla ilişkili başkaldırılardır. Her kitle eylemi, her zaman iktidarı doğrudan hedeflemez. Devrimci durumun doğduğu koşullardaysa öne çıkan, baskın gelen eylemler, devrim-iktidar hedeflidir. Ya da en küçük bir eylem bile, bu süreçte, büyük bir olaya ve genel başkaldırıya dönüşebilir. Kitle eylemlerindeki devrimci değişikliği görmek gerekir.
Emperyalist-kapitalist sistemin genelinde kitleler eylem içinde, devrimci eylemler sırasında devrimcileşir. Kitleler, ayaklandıkları her yerde, devrimci fırtınalar estiriyor. Öylesine devrimci bir enerji açığa çıkıyor ve öylesine mücadelenin en önüne geçiyor ki, yılların tecrübeli burjuva güçlerinin böyle bir ani gelişim karşısında elleri-kolları bağlı kalıyor. Devrimci kitleler, burjuvazinin ağır saldırıları ve kitle katliamları altında ilerlerken, yaygın cesaretin ve kitle kahramanlığının yeni örneklerini sergiliyor. Sosyal reformistler, Türkiye’de Kürdistan’da ve diğer yerlerde, devrimci kitlelerin çok gerisinde kalıyor. Şu paradoksa bakın ki geride olanlar ileride gidenlere, nasıl davranması gerektiğine dair nasihatlerde bulunuyor. Ayaklanmaya karar veren kitleler, ne bu nasihatleri dinler, ne de kimseyi dinler, onlar karar verdiği şeyi, pratikte yerine getirir.
Proletaryanın küresel düzeyde devrimci faaliyet içinde olması -diğer emekçi kitlelerle birlikte- sınıflar mücadelesinin gelişen eğilimi ve yönelimidir. Devrimci faaliyet kadın, gençlik, aydınları yani çok geniş bir kitleyi kapsıyor. Kitlelerin çıplak devrimci faaliyeti, yeni bir topluma geçişle bağlantılı olarak, burjuva egemenliği devrimci tarzda yıkmaya yöneliktir. Geniş halk kitlelerinin devrimci faaliyetinin ve bu faaliyetin aldığı devrimci savaşımın ne denli etkili olduğunu anlamak için, son yıllarda gerçekleşen ayaklanmalara ve devrimlere bakılmalı. Devrimci eylemleri durdurmak için, kurulan derinlikli burjuva savunma hattı devrimci yığınların şiddetli ve sürekli saldırıları karşısında çöktü. Devrimci saldırılar altında, burjuva gerici barikatlarının nasıl çöktüğünü gören kitleler buradan hareketle zaferin de kendilerinin olacağı bilinciyle hareket ediyorlar.
Sosyal reformistler ve diğer küçük burjuva hareketler, ezilen ve sömürülen kitlelerin dünyayı altüst eden devrimci eylemlerinden sonra, bile, kitlelerin güncel devrimi başaracaklarına dair en ufak bir güven duymuyorlar. Burjuvazinin egemenliğine karşı ise tartışmasız bir güven içindeler. Kendilerini burjuvaziye zarar veremeyecek biçimde öyle konumlandırdılar ki, emekçi halk kitlelerinin burjuvaziyi devirebileceğine en küçük bir ihtimal bile vermiyorlar. Komünist proletarya bu anlayışı tarihten çok iyi biliyor. Bu anlayışta olanlar, Ekim 1917 öngününde, Leninistlerin “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganı karşısında; işçiler iktidarı koruyabilecek mi” diye kuşku duyuyorlardı. Peki ne oldu? Proletarya iktidarı ele geçirdi ve onu on yıllarca korudu. Günümüzde de proletarya bilgi, teori, pratik, deneyim ve entelektüel olarak çok daha ileri düzeyde. Yani, iktidarda kalacak bir nitelik ve yetkinliğe sahipler.
Devrimci komünist proletarya ve devrimci kitlelerle, sosyal reformist ve diğer küçük burjuva hareketler arasındaki anlayış ve pratik hareket farkı çok büyüktür ve temel niteliktedir. Sosyal reformistler ve oportünistler dünyayı yorumlamakla yetiniyorken, devrimci kitleler pratik yolla dünyayı değiştiriyorlar. Onlar ki, tarihin en büyük devrimini ve en büyük toplumsal – ekonomik dönüşümlerini gerçekleştiriyor. Uzlaşmacı siyasetler ne kadar küçümsese de proletaryanın davası ve tutkuları çok büyük. Onlar, büyük amaçlarını ve tutkularını gerçekleştirmek için emperyalist kapitalist sisteme karşı tüm zamanların en büyük devrimci hareketini geliştiriyorlar. Proletaryanın devrimciliği yalnızca eski toplumu yok etmek ve eski iktidarı devirmek değil, yeni bir toplum kurmaktır.
Kendilerini burjuvaziye yakın olarak konumlandıranlar, bakış açıları yönetenlerin görüşlerinin etkisinde kalanlar, emekçi kitlelerin, uzun bir mücadele sürecinden geçerek değişime uğradığını, bilinçli ve gelişkin bir entelektüel düzeye sahip olduğunu anlayamıyorlar. Sınıf mücadelesi tarihi ve sosyalizm tarihi bunun somut kanıtıdır. Komünist proletarya, devrimci kitleler dönüp sizin reformist ağzınızdan çıkacak sözlere bakmayacaktır. Bu insanlar, devrim için en enerjik ve bilinçli eylemlere kalkışırken, sizin lütfedip harekete iştirak etmenizi beklemeyecekler.
İşçi ve emekçi kitlelerin dövüşe dövüşe devrimci eğitimden geçtiğini, gelişkin, militan bir sınıf durumuna geldiğini görün. Dünyanın her yerinde, bu insanlar sizi aşarak sizin engellemelerinize rağmen ayaklanıyor, yeri göğü birbirine katıyor. Bu topraklarda Gezi Haziran Halk Ayaklanması sizin dışınızda, sizin engellemenize rağmen gerçekleşti. Kitlelere güvenmediğiniz için 31 Mayıs halk ayaklanmasını hayal bile edemezdiniz. Gezi ve aynı dönemde dünyanın birçok köşesinde yapılan eylemler, isyan ve halk ayaklanmaları kitlelerin bilincinde ve mücadelesinde meydana gelen devrimci değişiklikleri gözlerimizin önüne seriyor. Evet bütün bunlar hergün gözlerimizin önünde gerçekleşiyor. Kadınların bu süreçte, kadınların kurtuluşu hedefiyle yaptıkları eylemler küresel başkaldırılar tarihe geçti. Devrimci gençliğin ayaklanma ve devrimde nasıl etkin bir rol oynadığı da tarihe maloldu. Bütün bu gelişmeler, gözlerimizin önünde oluyor. Ama siz o kadar gerisiniz ki, gözlerinizin önünde olan olayları bile kavrayamıyorsunuz.
Buradan şu sonuç çıkar ki, sosyal reformistler ve genel olarak küçük burjuva sosyalist hareketler, ekonomik toplumsal ve politik gerçekleri, tarihsel somut olguları anlama ve açıklama yöntemi ezbercidir, bilinçsizdir. Kavramları yorumlamaları, bundan farklı değil. Leninist parti gericilik terimini, sınıfsal, toplumsal temeline oturtacak burjuva gericilik, kapitalist gericilik emperyalist gericilik olarak işleyince, ezberci sosyal formüller, leninist yayınlara bakarak, gericilik ifadesini buna göre düzeltme yoluna gittiler, fakat gerçek içeriğini anlamadan proletaryanın entelektüel yeteneğini küçümseyenler, devrimci işçilerin baskısı altında ifadelerini düzeltmek zorunda kaldılar. Devrimci işçiler çok ileride, sosyal reformistlerse çok geride. İnsanlığın kurtuluşu, proletaryanın devrimci rolünü yerine getirmesine bağlı, o devrimci sınıf ki bu rolünü hergün yeniden ve yeniden oynuyor.
C.DAĞLI