Bilinçli Kitleler, Örgütlü Kitleler, Başkaldıran Kitleler. Bu ifadeler, toplumsal yaşamdaki gerçek durumu anlatır. Gerçekliği anlayıp, anlatmakla kitlelerin mücadelede gösterdiği ilerlemeye bilinçsizce yaklaşanların, gerçek yaklaşımını da göstermiş oluyoruz.

Güncel sınıf mücadelesi gerçekliğini basitleştirenler, ezilen ve sömürülen kitlelerdeki radikal değişimi; bu değişimin kapsam ve derinliğini anlayamazlar. Dolayısıyla bu çevrelerin güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmeleri açıklayıcı ve ikna edici değildir.

Kitleler bilinçli, topluma ve dünyaya yeni bir gözle bakıyor. Olguları kavrayışı derinlikli ve bütünlüklü. Burjuvazinin etkisi çok zayıfladığı için, birçok konuda, kendi görüşlerini ortaya koyuyor. Bilinçli kitleleri her konuda ikna etmek ve inandırmak kolay değil. Bu durum, burjuvaziyi krize sokmuştur. İktidarı ve muhalefetiyle, siyasi partiler çetesinin, sermaye sınıfının sözcüleri ve savunucuları olduğu açık seçik olarak görüyor. Dolayısıyla, burjuvazinin ve onların asalaklarının bütünlüğüne karşı, devrimci bağımsız sınıf politikası temelinde bir mücadelenin saflarında yer alıyor. Bilinçli kitleler halk demokrasisi ve sosyalizmin etkin gücüdür. Bilinçli insanların eleştiri yeteneği de gelişti. Bu toplumda egemen olan düşünce biçimini, siyasetini, işleyişini vb her şeyini sıkı bir eleştiriden geçiriyor. Sanatta yeni farkındalık oluşuyor. Eleştirel bakış, kitlelerin elinde, burjuvaziyi yenmek için etkin bir silahtır.

Kitlelerin bilinç düzeyinin yükselmesi, beraberinde örgütlenme derecesinin yükselmesini de getiriyor. İnsanlar bilinçlendikçe her alanda daha sıkı örgütleniyorlar. Özellikle de son dönemde, toplumsal yaşamın her alanında kitlelerin örgütlenmesinde tam bir patlama yaşanıyor. tüm baskılara, yasaklara, engellemelere aldırış etmeyen emekçi, ezilen ve sömürülen kitleler örgütlü olmak için çabalarını yükselttiler. Birçok işyerinde işçiler, kendiliğinden gruplar halinde örgütleniyor. Örgütlenme yönünde bir bilinç, eğilim ve pratik yönelim oluşmuştur. Elbette ki bunun, sınıf savaşının gelişmesi üzerinde olumlu etkisi olacağı çok açıktır. Kitlelerin örgütlenmesi, çeşitli biçim ve yollarla oluyor. Kitleler eyleme geçerken, kendiliğinden ayaklanırken, anında kendi faaliyetini, hareketini örgütleyebiliyor. Orta yere bilinçli insan toplulukları, bilinçli insanların etkinlikleri çıkıyor.

Kitleler yaşadıkları toplum hakkında geçmişte çok daha fazla şey biliyorlar. Bu toplumsal sisteme karşı sadece ekonomik koşulların kendi hayatlarında yarattığı büyük yıkım nedeniyle değil, bilgili ve aydınlanmış bir kafayla başkaldırıyorlar. Kitleler artık eski dönemlerdeki konumda değiller. Değiştiler. Kapitalizme, bu sömürü ve baskı sistemine karşı açık bir kafayla savaşıyorlar. Kitlelerdeki değişim kavranmadan, doğru bir politik hat çizilemez.

Böyle bir aşamada, hiçbir hükümet, kitlelerin üzerinde egemenlik kuramaz. Burjuvazinin egemenliğini sürdüremediği bir aşamaya girmesi, onların egemenliğinin yıkıcı bir krizidir. Kitlelerin başkaldırısı, düşünülenden daha derin ve yaygındır. Henüz birleşik bir başkaldırı değildir, fakat geneldir. Çünkü yalnızca örgütlü güçleri değil, örgütsüz kitleleri, bireyleri de kapsıyor. İktidar başkaldıran kitlelerle sürekli savaş içindedir. Muhalefet ise şimdiden, onları kontrolüne almak istiyor. Kitlelerin yanında olduğunu göstermek için özel bir çaba içinde. Ama bilinçli insanlar çok iyi biliyorlar ki bu çaba, kitlelerin özlemlerini ve isteklerini karşılamak için değil, kitlelerin bağımsız devrimci mücadelesini önlemek içindir. Başarısızlığa uğraması zorunludur. Çünkü, kitle başkaldırısı, bütün burjuva partilerin beslendikleri ekonomik-toplumsal yapıya karşı gelişiyor. Kitlelerin başkaldırısının devrimci temelde gelişmesi çok belirgindir.

Kitlelerin başkaldırısının birleşik bir karakter kazanması, burjuvazinin ve siyasal iktidarın felaketi olur. Bugünkü şiddetli ekonomik ve toplumsal yıkım koşullarında ve ağır siyasi baskı koşullarında birleşik ve genel bir ayaklanma, yönetici gücün devrilmesine kadar gidebilir. Bugün yaşananlar tarihsel bir felakettir. Bunun sömürü sisteminin tarihsel felaketine dönüşmesinin de şaşılacak bir tarafı olmaz. Burjuvazi tam da bu en tehlikeli durumu önlemeye çalışıyor. Onlar için bugün bir ayaklanmadan daha tehlikeli bir şey olamaz.

Bugüne kadar emekçi halklara karşı uygulanan gerici şiddet ve sayısız baskı ve saldırı yasası yeterli gelmemiş olacak ki, sürekli yeni saldırı yasası çıkarıyor ve şiddeti durmadan artırıyorlar. Apaçık ortada ki, patronlar ve patron siyaseti için işler yolunda gitmiyor. Bu şartlarda ve bu tarihi aşamada, burjuvazinin sınıf egemenliğini devirmek daha kolaydır, olanaklıdır.

Kapitalist toplumdan daha yüksek bir topluma geçişin bütün koşulları oluşmuşsa bir toplumsal sistem olarak sosyalizmin yüzyıllık birikimi varsa ve toplumu kökten dönüştürecek kadar gelişkin bir işçi sınıfı, varlığını eylemlerle duyuruyorsa, bu durum, egemen sınıf için çok daha tehlikelidir. Çünkü bu tarihi süreçte, gelişkin devrimci sınıf, ayaklanmayı devrime dönüştürebilir. Halka ve devrime önderlik ederek, kendini ve tüm ezilenleri kurtaracak kadar olgunlaşmış bir sınıf savaşı hattında işçi eylemlerinde patlama yaşanıyor. Yeni bir dünya için, eski dünyayı altüst edecek bir hareket, her yerde hızla ilerliyor.

Her yerde dövüşen devrimci kitlelerden öğrenilecek çok şey var. Sosyal reformist ve oportünist hareketler ve yayınlar, devrimci kitlelerden öğreneceklerine, onlara bir şeyler öğretmekte ısrar ediyor. Bu hareketlerin hepsi, ama eksiksiz hepsi, bu görüşlerimizi sanki kendilerine karşı söylenmemiş gibi, eylemci kitleler siyasete yol gösteriyor diyerek, asıl meseleyi, eleştirinin gerçek hedefini saptırıyorlar. Sanki, devrimci kitleler, burjuva muhalefete yol gösteriyor vb ifadelerle devrimci görüşlere başvuruyorlar. Bu, tam bir yozlaşmadır.

Kitleler her yerde eylemde. Eylemler, kendiliğinden patlak veriyor. Kendiliğinden eylemler, kitlelerin bilinç ve örgütlenme derecesine göre, zengin bir çeşitlilik gösteriyor. Her eylemin topluma etki derecesi farklıdır. Fakat kitle eyleminde, ileri örneklerin daima etkileyici gücü yüksektir. İçerideki genel durum ve dünyadaki genel durum o aşamaya vardı ki, eylemde ileri bir örnek, anında başka yerlerde taklit edilir ve hızla her yere, dünyaya yayılabilir. Verili koşullar nedeniyle, ileri eylemler sermaye dünyası için çok ama çok tehlikelidir. Sermaye sınıfı bunu deneyimlemiştir. Bunun ne demek olduğunu iyi biliyor. Kendince kitlelerin ileri eylem örneklerini önlemek için her yerde baskının şiddetini artırıyor. Karalama kampanyaları düzenleme, yalan, çarpıtma, demagoji vb her yola başvuruyor. Fakat, devrimin bu hızlı ilerlemesi karşısında aciz, çünkü günümüzde eylemin etkisini önlemek ve kırmak olanaksız. İnsanlar, gelişmeleri anında takip ediyor, yorumluyor ve harekete geçiyor. Hareket o kadar yaygın, hızlı ve esnek ki, egemen güç hareketin kısa zamanda bu kadar gelişme göstermesini engelleyemiyor.

Burjuva entelektüellerin artan çabaları da sonuç vermiyor. Hemen belirtelim ki, ister iktidar yanlısı olsun, ister muhalefet yanlısı, Türkiye’deki entelektüeller yarı entelektüeldir. Toplumsal süreç analizleri, akademisyen ya da gazete köşe yazarlığı yüzeyselliğini aşmıyor. Dolayısıyla, politik değerlendirmeleri ya da teorileri, olguları anlamak ve açıklamaktan uzak.

Burjuva entelektüeller yüreksiz, ama saldırgan. İktidar yanlısı olanlar, kendi görüş ve siyasi çizgileri doğrultusunda hiçbir zaman cesur olmadılar. Kendi çıkarları onları korkak birer unsur yaptı. Fakat emekçi ve sömürülenlere karşı olsun, kadınlara karşı ya da devrimci gençliğe karşı olsun saldırganlar. Devrimin güncel olması ve sermaye egemenliği için somut, gerçek bir tehlike durumuna geldikçe, burjuva entelektüellerin saldırganlığı da şiddetleniyor. Düzen ve devlet ağzı olarak hareket ediyorlar. Bu yolla daha çok kişisel çıkar sağlıyorlar. Sırtını kapitalizme yaslayan burjuva entelektüeller, saldırganlıklarını hangi düzeye çıkarırsa çıkarsınlar, kitlelerin başkaldırısı önlenemez bir güçle ilerliyor.

Gazetelerin yazarları, o çok yüzeysel değerlendirmeleriyle bile, toplumun nasıl hızla dağıldığını, olgulara dayanarak gözler önüne seriyorlar. Muhalif yazarlar, bunu bugünkü siyasi iktidarla açıklıyorlar. Sorunun temeline inildiğinde, toplumun çözülüp dağılmasının sistemin çelişkilerinin gelişmesine bağlı olarak meydana geldiği daha iyi görülüyor. Temele inmiyorlar, çünkü böyle yaparlarsa kendi söylediklerinin ne kadar havada kaldığı anlaşılacak. İktidarla bağlantılı tarafı şuradadır ki, her şey uç noktaya götürüldü. Böylece, toplumun dağılması çabuklaştırıldı. Söylediklerimizi yeniden belirtmek gerekirse, yıllarca süren burjuva iç savaş, toplumu dağıtıcı bir rol oynadı. Muhalefetin bugünden çabaları ve yarın iktidar çöktüğünde bu yöndeki girişimleri, toplumun dağılmasını durduramaz. Bu toplum, karşıtların birliğine dayanıyor. Karşıtların birliği ve mücadelesi, diyalektiğin en önemli ilkesidir. Karşıtlarına dayanan bir birlik sonunda dağılır ve dağılmak zorundadır. Tarihin ilerlemesi, bu şekilde gerçekleşir. Dolayısıyla, dağılma noktasına gelmiş her toplum, eski zemin üzerinde birliğini sağlayamaz. Fakat tarihsel olarak başka bir süreç gelişiyor. Toplumun birliği -yeni bir birliği- yeni bir zeminde ve yeni ilke temelinde sağlanır. Halk demokrasisi ve sosyalizm mücadelesi, tam da bu yeni zemini oluşturur ve yeni ilkeyi hayata geçirir.

Yayınlarımızda birçok kez, devrimin durdurulamaz ilerlemesinden söz ettik. Devrimin ilerlemesi, çatışma içinde bir ilerlemedir. Sınıf çatışması özgürlüğe doğru ilerliyor. Bu ilerleme, bireyin özgür gelişmesini sağlayan maddi koşulların yaratılmasına doğrudur. Eski toplum, bunu önlemek için ne yaparsa yapsın, özgürlüğe doğru ilerleyen güçlerin zaferi kaçınılmazdır. Zafer birçok ülkede gerçek oldu. Diğer yerlerde de gerçek olacaktır.

Sermayenin büyümesi, emekçi kitlelerin ayaklanmasını her yerde kaçınılmaz yapıyor. Sermaye kısa sürede çok büyük karlar sağlayıp gücüne güç katarken, tüm bu zenginliği üreten emekçilerin yoksulluğu ve yoksunluğu da alabildiğine derinleşiyor. Öyle ki yoksul insanlar her yerde ölüm-kalım savaşı verir duruma geldiler. Bunun sonucunda kitle eylemlerinde tam bir patlama yaşanıyor. Koşullar devrim üretiyor. Devrimi yaratan koşulları devrime dönüştürmek, işçi sınıfının ve devrimci sınıf partisinin temel ve ivedi görevidir. Yeni her ilke, işçi sınıfının devrimci partisinin öncülüğünde hayata geçirilir.

Üretici güçlerin çağdaş gelişmesi, maddi koşulların daha üstün bir topluma geçiş için yeterince olgun olması, büyük ekonomik kriz, patlayıcı toplumsal durumun oluşması, devrimci sınıf savaşının büyük ilerlemesi devrimin patlayacağı anın yeterli güvencesidir. Bu süreçte asıl sorun, devrimci sınıfın, halka ve devrime pratik olarak öncülük etmesinde. Bu görevin yerine getirilmesi için devrimci işçi hareketinin, devrimci işçilerin partisi, devrimci pratiğin bilgeleri olarak davranmalıdır. Pratikte değişen durumlarda ani gelişmeler karşısında, pratik zeka ortaya konmalı, yaratıcı inisiyatif örneği sergilenmelidir. Başarı pratik yeteneklerimize bağlıdır.

Kapitalist toplum, bugünden eski toplumdur. İnsanların çok yönlü ve özgür gelişiminin önünde engeldir. Dolaysıyla eski toplum, yöneticiler sınıfı, onların siyasi sözcüleri, kurumları, burjuva entelektüeller, basını, medyası vb inandırıcılığını yitirdi. İnsanla insan ilişkisinde olduğu gibi, insan doğa ilişkisi hakkında ne söylerse söylesinler toplum gözünde inandırıcı değiller. İnsanlar, yeni bir gelecek mücadelesini istekleri ve gelecek özlemleri yönünde hareket eden anlayışları ve bu yöndeki mücadeleleri inandırıcı buluyor. Bu yeni bir farkındalıktır. Kitleler, pratikte buna uygun davranacaktır.

C.Dağlı